ZİHİNLERDEKİ KÜRT SORUNU...
Ali Bayramoğlu
15 Kasım 2011 Salı 09:59
Büyük siyasi sorunlar büyük değişim hamleleri ve iradesi gerektirirler. Ne var ki bu tür sorun ve hamleler temelde verili ulusal kimliğin özüne, o kimliğin koruyucu hafızasına temas eden yönler taşırlar...
Böyle olduğu oranda da hem endişe hem tepki biçiminde muhafazakar reflekslerin yeniden kurucu ögesi haline gelirler...
Toplumun Kürt sorununa yaygın bakışı buna bir örnektir...
Son dönem toplumsal ruh halimize, iktidar politikalarına, basın diline bakarak Kürt sorununun, "ulusal kimlik ve hafıza" meselesi üzerinden özellikle muhafazakar dünyada derin bir zihniyet sorununa işaret ettiğini fark etmemek mümkün mü?
Peki nedir bu bu zihniyet sorunu?
Şöyle tercüme edelim:
Muhafazakar doku içinde ve siyasi açıdan Türk insanı geçmiş ile bugün arasında bağ kuran, tarihsel sürekliliği temsil ettiğine inanan, sorumluluk duygusunu bu çerçevede inşa eden "düşünce kodları silsilesi"yle şekillenir.
Bu silsilede yargılar, algılar ve tanımlar insan için "somut ve güncel deneyimler dışında kalan" tarihsel bagajlar, aktarılmış ve aklanmış bellek üzerinden oluşur. Başka bir ifadeyle bu çerçevede, örneğin Batı gibi verili "öteki", Viyana Kuşatması gibi verili "olgu" ve Ermeni meselesi gibi verili "sorunlar"la kurulan mutasavver ilişkilerden ürer.
Bu işleyiş, geçmiş zaman ile şimdiki zaman arasındaki mesafeyi kişinin zihin donanımı ve bilgi dağarcığında asgariye indirme işlevi görür. Nitekim geçmişi bugünle, bugünü geçmişle hissetme, ikisi arasında sembolik anlam kaymaları üretme, bu çerçevede kendiliğinden bir düşünme çerçevesini oluşturur.
Geçmiş ile bugün arasındaki mesafenin darlığı karmaşık durumların, farklı toplumsal grupların, çok yönlü sorunların, toplumların tekilleştirilmesini ifade eder. Ve zihniyetin yeniden üretimi üzerinden kimlik inşasını daimi kılar.
Zihniyetler bir insanın kendisini kendi kültürü, tarihi, inancının unsurlarıyla insan kılmasına işaret eden derin ve zorlu yapılardır. Pek zor ve çok uzun sürede biçim değiştirirler.
Nitekim zihniyet çekirdeği değişim ihtiyacı ve baskısının insanların kafasını karıştırınca özellikle devreye girer. Bu kafa karışıklığı açıklama ve algılama sistemlerinin bozulmasıdır aslında.
Muhafazakar siyasi seçkinin bir yönüyle devleti yüceltmesi diğer yönüyle devlet endişesi, devletin değişmesini isteme ile onu olduğu gibi muhafaza etme arasında gidip gelmesi buna tipik örnektir.
Ortala muhafazakarın Kürt meselesine bakarak bir yönüyle çözüm istikametinde demokrasi arzu etmesini, diğer yönüyle bölünme ve kimlik travması kaygısı üzerinden demokrasi korkusu yaşaması buna başka bir örnektir.
Dindar, laik, Kemalist, milliyetçi muhafazakarlığın bu nedenle ortak noktasını oluşturur.
Bugün iktidarın ruh hali de tam olarak bu zihniyet tarafından kuşatılmış durumda...
Bu çekirdekle mücadele etmek bu nedenlerle pek müşküldür.
Kürt sorunu merceğinden bakıldığında Türkiye'nin 1980'lerin diline bu kadar hızlı dönmesi, yılların demokratik kazanımlarını deneyimlerini bir anda unutma havasına girmesi, sorunun toplumsal yönleri olduğunu unutmaya çalışmasını başka nasıl açıklamak gerekir...
Bu bir toplumun ağzı ve dili varken karnından konuşmaya çalışmasına benzer...
Karından konuşma karın ağrısı yapar...
Kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan vazgeçmeyi öğrenmek kendi sorunlarımızı tartışmaya başlamak zihniyet açısından daha epey zaman alacak...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.