04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

ZATEN BİZDE IRKÇILIK YOKTUR

Roni Margulies

01 Ağustos 2012 Çarşamba 07:15

İsviçreli millî futbolcu Michel Morganella millî takımdan ve Olimpiyatlardan ihraç edildi. Bugün oynanacak olan İsviçre-Meksika maçında kendisini göremeyeceğiz.

Birkaç gün önce de Yunanistan şampiyonu millî üç adımcı Voula Papachristou memleketine geri gönderildi. O da Olimpiyatları bizim gibi evinde oturup televizyonda izleyecek.

Morganella
, İsviçre’nin Güney Kore’ye 2-1 yenildiği maçtan sonra Koreliler hakkında (Kore futbolcuları hakkında değil, “Koreliler” hakkında) Twitter’da “Moğollar sürüsü” ifadesini kullanıp “Gidip yansınlar” (yani Türkçesiyle “Cehenneme kadar yolları var”) demiş.

İsviçre Olimpiyat Takımı Başkanı Gian Gilli, “Güney Kore halkına karşı ayrımcılık yaptı, hakaret etti ve onurlarını kırıcı sözler etti” diyerek Morganella’yı ihraç etmiş.

Üç adımcı Papachristou ise, yine Twitter’da, Yunanistan’da çok sayıda Afrikalı göçmen olmasından yola çıkarak “O kadar çok Afrikalı var ki, hiç olmazsa Yunanistan’daki Batı Nil sivrisinekleri alışık oldukları yemekten mahrum kalmayacak” demiş.

Papachristou, son seçimlerde yüzde yedi oy alan faşist Altın Şafak partisinin taraftarı.

İki sporcu da hemen özür dilemiş, “Öyle demek istememiştim ya. Ben aslında mankafalı bir ırkçı değilim, dilim sürçtü, parmağım yanlış tuşa bastı, Koreliler harika insanlardır, Afrikalılara bayılırım” demiş.

Ama para etmemiş.

İster istemez aklına geliyor insanın.

Hiçbir Türk sporcusu ırkçı değildir elbet, hiçbiri ırkçı bir laf etmez tabii. Çünkü Türkiye’de böyle bir şey olamaz.

Ama biz hayal gücümüzü kullanalım, bu imkânsız durumun gerçekleştiğini, bir Türk sporcusunun Londra’da ırkçılık ettiğini düşünelim.

Ne olurdu?

Derhal eve mi gönderilirdi?

Yoksa “Pardon, istemeyerek şey ettim, ırkçı şey değilim ben. Zaten bizde ırkçılık şeyi yoktur. Ben vatanımı ve al bayrağımı en iyi şekilde şey edeceğim. Kazanmayı amaçlıyorum” dedikten sonra her şey unutulur muydu?

Gazeteler hiç böyle bir şey olmamış gibi mi davranırdı, yoksa “Zaten ırkçı değilmiş, istemeyerek olmuş” diye manşet mi atardı?

Hayal kurmaya devam edelim.

Saf ve iyi niyetli bir Türk yöneticisinin ırkçı sporcuyu takımdan atıp eve göndermeye niyetlendiğini düşünelim.

Bu noktada hayale gerek yok. Ne olacağını iyi biliyorum.

Başbakan devreye girer.

Bir telefonla mesele hâllolur.

Değerli sporcumuz paçayı kurtarır.

Saf ve iyi niyetli yönetici, “Ben de ne kadar salakmışım, her şeyi yanlış anlamışım, değerli sporcumuzdan özür dilerim” diye bir demeç verir. Bir daha spor dünyasında adı bile duyulmaz.

Ve Türkiye’de ırkçılığın kabul edilebilir bir şey olduğu, suç olmadığı bir kez daha tescil edilmiş olur.

Ve dolayısıyla, devletin yarattığı ve onayladığı ırkçılık ikliminde ırkçı suçlar işlenmeye devam eder.

Böyle olacağını biliyorum, çünkü örnekleri çok.

Bir hükümet cemevlerinin ibadet yeri olup olmadığını Diyanet İşleri’ne danışırsa, Diyanet İşleri “Değil” derse, hükümet bunu doğru cevap olarak kabul ederse, yargı da devreye girip bunu onaylarsa, memlekette Alevilikle ilgili bir “iklim” yaratılmış olur.

Malatya’da olduğu gibi Alevilere saldırmak bu iklimde “normal” hâle gelir.

Bu iklimi dağıtmaya başlamak zor değildir.

Başbakan televizyona çıkıp şöyle dese hava değişmeye başlar:

“Malatya’da Alevilere yapılan saldırı ve linç girişimini kınıyoruz. Olayın faillerinin bir an önce yargılanmasını, saldırıya uğrayan aileyi beldeden kovmaya kalkan belediye başkanının görevden alınmasını, saldırganlara müdahale etmeyen polis ve jandarma hakkında derhal soruşturma başlatılmasını sağlayacağız. Irkçılığa göz yummayacağız, yumulmasına izin vermeyeceğiz.”

Ama sanırım demeyecek.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.