23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara1°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

ZAMANLAMA MANİDAR

Ahmet Altan-

18 Mart 2011 Cuma 02:56

Biz ne zaman bir gerçeği ortaya koyan belge yayınlasak, artık ezberlediğimiz bir tepkiyle karşılaşırız.

“Zamanlama manidar.”

Üç buçuk yıl içinde “manidar” olmayan bir zamana hiç rastlamadım.

Zamanın hangi anı bir “haberle” buluşsa aniden bir “mana” kazanıyor.

Artık bu bizim çocuklar için eğlence haline geldi, birisi çay ısmarladığında bile “zamanlama manidar” diye dalga geçen biri çıkıyor.

Hatta aralarından biri, “bizim logonun altındaki lafı değiştirelim, oraya zamanlama manidar yazalım” dedi.

Tamam, bu iyice matraklaşmış bir tepki haline geldi ama bu tepkinin altında bence çok ciddi toplumsal hastalıkların işaretleri de var.

Toplumun bir bilgiye ulaşması önemli gözükmüyor.

O “bilginin” siyasi sonuçları, o bilginin kendisinin taşıdığı değerin ve açığa çıkarttığı gerçeklerin önüne geçiyor.

Çünkü onlar için “gerçek” tek başına bir değer taşımıyor, o gerçeğin kimin çıkarına olduğuyla ilgileniyorlar.

Çünkü böyle bir gazeteciliğe alışmışlar, gazeteci gibi değil siyasetçi gibi davranıyorlar.

“Gerçekleri” siyasi amaçlarla saklıyorlar.

Darbe hazırlıklarını bildikleri halde yazmamışlar mesela, onun için birisi “darbenin” belgelerini yayımladığında şaşırıyorlar ve bunun “birisinin çıkarı” için yapıldığını, “zamanlamanın manidar” olduğunu düşünüyorlar.

Biz bu gazeteyi onların yapmadığı haberlerle yapıyoruz, onun için de şaşırıp hep aynı soruyu soruyorlar.

“Niye şimdi?”

Ben de aslında onlara bir soru sormak istiyorum.

“Niye dün değil?”

Niye dün yayınlamadınız bunları, niye dün bildiklerinizi açıklamadınız, niye dün bu belgeleri sakladınız, niye dün bu belgelerin peşine düşmediniz?

Niye Taraf gazetesi çıkana kadar beklediniz?

28 Şubat’ın içyüzünü bilmiyor muydunuz, 2004’de olanlar sır mıydı sizin için, kontrgerilladan haberdar değil miydiniz, faili meçhuller sizin için de meçhul müydü, neden bunları halka anlatmadınız?

Pek bir manidar sustunuz, pek bir manidar susuyorsunuz.

Bizim gazetecilik kuralımız belli, haberi bulunca yayımlarız.

Zamanlaması da umurumuzda değildir.

“Zamanlama” işlerini gazetecilik yapmayan gazetecilere bırakıyoruz.

Bulduğu haberi saklamanın, bunun “zamanlamasını” yapmanın ahlaka uygun olmadığına inanıyoruz.

WikiLeaks belgelerini yayımlamaya başlarken de hangi sırayla gideceğimizi belirlemek için konuştuğumuzda, hangi haberden başlasak, o haberin zamanlamasını “manidar” bulacak tepkilerle karşılaşacağımızı hatırlatan arkadaşlarımız çıktı.

Sonunda en akıllımız tartışmayı noktaladı.

“Bu tür endişelere aldırmayacağımıza inandıkları için biz bu belgeleri aldık” dedi, “kimin işine yarar, kimin işine yaramaz hesaplarına dalmayacağımıza güvendikleri için bunları bize verdiler.”

Aramızda zamanlama endişesine kapılanlar da o endişelerinden vazgeçtiler.

Türkiye’nin ilgisini çekecek bütün haberleri yayımlayacağız.

Haberin yayımlandığı gün, akşamüstü o haberin belgesi hem WikiLeaks’in, hem de Taraf’ın internet sitesinde yer alacak.

Türkçesini ve İngilizcesini kıyaslama imkanını da böylece okuyucuya vereceğiz.

Bu belgeleri okurken hem bazı hiç bilmediğiniz olayların varlığından haberdar olacaksınız, hem de sizin de bildiğiniz bazı olayları Amerikalıların nasıl değerlendirip yorumladığını okuyacaksınız.

İlk güne, Türkiye’nin hakkında en çok konuşulan ismi olan Fethullah Gülen’le ilgili WikiLeaks belgelerini koyduk.

Yarın da, Irak savaşının en “üst düzeyde” yapılmış gizli pazarlıklarının “kelime kelime” yazıldığı gizli bir tutanağı yayımlayacağız.

Biliyorum, bu belgeleri bulsalar da yayımlamayacak çok gazeteci var bu ülkede, zaten onun için “haberleri”, haberlerin “içeriğini”, ortaya koyduğu” gerçeği” değil “zamanlamasını” tartışıyorlar.

Onları da anlıyorum.

Sünnetçi dükkanının vitrini gibiler, garipler.

Ne tartışsınlar?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.