ZALİM HÂKİM VE HAKSIZ MAĞDUR
Mücahit Bilici-
06 Mart 2016 Pazar 05:32
Ülkede kimsenin hak ve adalet gibi bir derdi yok. Hep çoğunluk yahut mütegallibe olanlar yahut nihayet üste çıkanlar vatan, millet, din, Osmanlı diyor. Altta olanlar ise hak, hukuk ve özgürlük deyip ezilmemek istiyor. Polisten dayak yiyenler polis olunca dayak atmaya, polisken dayak atmaktan çekinmeyenler bir süre sonra kendileri polisten dayak yemeye başlıyor.
Her dönemin hak hırsızları, malını çaldıklarına terörist diyor. Kemalistler gasplarını gizlemek için mağdurlarına mürteci ve terörist dediler. Dindarlar laikleri terör kapsamına almaya çalışırken bir de kendi aralarında iç savaşa başladılar. Eski müttefikler (parti ve cemaat) birbirini hain veya terörist yapmaya kalktı. Kürdlerin haklarının gasp edilmesine itiraz eden herkese terörist etiketi yapıştırmakta tereddüt edilmedi. Ne var ki, tekçiliğe isyan eden (hem Kürd hem de Türk) örgüt, parti vecemaatlerin (kanton, medya, devlet dairesi gibi) bir yerde hâkimiyet ellerine geçer geçmez tekçiliğin, sansürün, lider-tapıntısının dik alasını yaptıklarına şahit olundu.
Türkiye’de zalim de çok mazlum da. Çıkar mızraklarının ucuna vatan veya din mushafı asılan bir siyaset meydanı Türkiye. Elinden gelse despot olacakların mağduriyet teolijisi geliştirdiği, mağduriyet marşları ile büyümüşlerin eline güç geçince kolayca despotlaştıkları bir ülke. Muhatabı Yezidleşince kendisi otomatikman Hüseyin oldu sananlar ve sayılmak isteyenlerle dolu bir ülke.
Maalesef masum olan pek yok. Adalet arayışının şahit ve gazileri değil hâkimiyet savaşının kazanan ve kaybedenleri var. Mağdursun evet ama masum değilsin. Yalnız kalışının kaynağını başkalarının korkaklığında arayarak kendini aldatma. Yalnızlığının kaynağını tarihin boyunca kendinden başka hiç kimsenin haklarını savunmamış olmanda, kendi davandan başka hiçbir şeye hakiki bir saygı göstermemiş olan bencilliğinde ara. Güçlüyken bencil olanın mağdurken yalnız kalması kaçınılmazdır. Hızla yükselmek için dalları kıranlar düşerken tutunacak dal bulamazlar.
ZAMAN’A EL KONULMASI
Epeydir, cemaat konusunda yazmıyorum. Çünkü cemaat bir mağduriyet hakperestliği içine girmeyip bir güç ve rövanş kibri ile yoluna devam ettiği, özeleştiri çağrılarına saygısızlık ve propaganda ile cevap vermekte ısrar ettiği için acınmayı haketmiyor. Fakat mağdurdur. Zaman’a el konulmasına dair kanaatimi beyan etmem gerektiği için şu kaydı düşmem gerekti. Mağdur olduğu bu zamanda bile Cemaat’e ama’sız sahip çıkmak hakperestlikle bağdaşmaz. Cemaat mazlum ve mağdurdur ama masum değildir. Geçmiş yanlışları ile yüzleşmemiştir.
Gelelim Zaman’a kayyum atanmasına. Kuşkusuz bu zaten olmayan bir kitaba uydurulmuş bir siyasi operasyondur. Yapılan şey bir gasptır. Apaçık bir zulümdür. Kabul edilemez bir keyfiliktir.
Maalesef cemaatin asıl trajedisi, kendi yalanlarına inanmasıdır. Mesela Türkiye’yi şu anda plebisiter diktatörlükle yöneten Tayyip Erdoğan’a karşı yaptığı hamleyi yolsuzluklar için yaptığına insanların inanacağını sanacak kadar ya bencilliğinden bihaberdir ya da samimiyetten yoksundur.
Hakkaniyeti, ilkeyi değil gücü esas alır ve güç ile güç için insanlara muamelede bulunursan, gücün kadar saygı görürsün. Gücü kullanan, gücün etkilerine açık hale gelir. Güç hatırı için ilkeli kalmazsan, güç ilkesinin kriterlerine muhatap kalırsın. İktidar kavgasına rızasıyla girene ağlamak yakışmaz. Kazanmakta da kaybetmekte de muhafaza etmeye çalışman gereken şey izzetin olmalı. Çünkü zulüm de zalimler de gelip geçicidir. (Yeni Yüzyıl)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.