23 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır17°C
  • Ankara16°C
  • İzmir18°C
  • Berlin3°C

YOL YORDAM

Ufuk Uras

09 Aralık 2014 Salı 14:47

Geçenlerde İMC-Tv’de Erol Katırcıoğlu ve Ali Bayramoğlu’yla AKP’nin Kürt politikalarını değerlendirirken anlamlı bir noktada buluştuk.

Hükümetle müzakerelerin başlaması önemli bir eşiğin aşılması anlamına geliyorken, ya müzakereden taraflar aynı şeyi anlamıyorlarsa, bu durumda ne olacak?

Sürecin kurumsallaşması ve siyasallaşması açısından atılması gereken adımlar belli.

Masaya oturacaksın ki masaya konulacak dosyalar müzakere edilebilsin.

AKP tek taraflı olarak fiili durumlar yaratarak, oldu bittilerle sonuç alınacağını düşünüyorsa sadece kendini yanıltmıyor, topluma da yanlış bir izlenim veriyor.

İktidar danışmanlarının da telkin ettiği gibi siyasi özneler üzerinden değil de doğrudan toplumun sosyolojisinin değiştirilebileceği varsayımıyla sonuç alabileceğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar.

Bir an için bu yaklaşımın geçerli ve doğru olduğunu varsayalım. Bu taktirde aynı yaklaşımın simetrisi Kürt hareketi için de geçerlidir ve HDP de “Ben de AKP’yi muhatap almadan toplumsal düzeyde sonuç alma yoluna yönelebilirim” diyebilir.

Toplumda paralel yapı oluştuğu iddiasıyla itirazlarınızı şekillendiriyorsanız, o zaman da “kamu düzeninin tesis edilmesi” ilkesinin kamu düzeninin demokratikleştirilmesi perspektifiyle ele alınması gerektiğini bilelim.

Kamu düzeninin demokratikleşmesi, paralel yapı iddiasının da sönümlenmesini sağlayacaktır.

Başbakanın anakent belediye yasasının sorunu çözebileceği yaklaşımı tek başına siyasi naiflikle açıklanamaz. Bu yasal düzenleme sorunu çözseydi, çerçeve yasa dahil somut adım atmaya ne gerek vardı?

Kaldı ki hali hazırda bu düzenlemenin yerel yönetimlerde merkezi dûkalıkları tahkim ettiğini de görmemiz gerekir.

Hasılı kelam, toplumu beklenti yorgunu haline getirmek ve bir takım rötuşlarla sonuç alınabileceğini düşünmek doğru değildir.

Diğer yandan, ne adım atılacaksa toplumun iknasıyla gerçekleşeceği ortada. Jakoben bir zihniyetle hayata bakmıyorsak, ancak toplumun rızasını alarak adım atılabileceği bellidir.

İşin özeti de basit aslında, egemenliğin paylaşılmasından yana mısınız, değil misiniz?

Barış Girişimi’nin düzenlediği bölgedeki iş adamlarıyla yapılan toplantıda gördüğüm ortak kanaat, sorunun artık kişisel hak ve özgürlükler boyutunu aşarak bir statü meselesinde kilitlenmiş olduğudur.

Ortadoğu’daki gelişmelere bakıldığında da varılan bu nokta çok doğal karşılanmalı. Kürdistani bir yaklaşımla, bölgedeki izdüşümlerle ortak bir siyaset hattı mı izlenecek, Türkiye partisi perspektifi mi esas alınacak, seçenekleri de birbirine ikame edilemez.

Pekâlâ farklı siyasi öznelerle, bu iki yaklaşımın da eşanlı kendini varetmesi benimsenebilir.

Kamu yatırımlarında MHP eğilimli iş adamlarına imkânlar sunulduğu, emniyetteki operasyonların ardından yine bu kesim üzerinden kadrolaşma olduğu bilgilerini alıyoruz. Bu tür temasların siyasi boyutu da olacaksa, bu flörtün sonu bellidir. Yok eğer CHP’nin de dahil olabileceği bir demokratik anayasa ve cumhuriyet konusunda adım atılacaksa, HDP yönetimi ve ortaya koyduğu icraat böylesi bir seçeneğin açık teminatıdır, sigortasıdır.

Karar sizin, karar hepimizin.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.