YİNE ÜÇ ÇOCUK MESELESİ
Gülay Göktürk
11 Ekim 2009 Pazar 21:28
Başbakan Erdoğan son konuşmasında her aileye üç çocuk sloganında ısrar ettiğini belirtiyor. Erdoğan'a göre, eğer nüfus artış hızımızı (ki istatistikler şu anda 2.2 civarında olduğunu söylüyor) yükseltmezsek; en azından mevcut artış hızını koruyamazsak, Avrupa gibi yaşlı bir ülke olacağız.
Bu konuda yapılan "nasıl besleyeceğiz, nasıl eğiteceğiz" itirazlarını da Çin'i, Hindistan'ı örnek göstererek cevaplıyor Başbakan. Bu ülkelerde ortalama geçim koşullarının bizden daha kötü olduğunu ama bu ülkelerin dünyanın en zengin ülkeleri sıralamasında ilk 5'in arasına girdiğini söylüyor.
Sonra da şöyle devam ediyor: "Şimdi biz sadece bulunduğumuz yerden bakıyoruz. Bakarsanız buradan böyle görürsünüz ama dolaşırsanız her yeri görürsünüz. 360 dereceden dünyaya bakmamız lazım. Sadece bulunduğumuz noktadan bakarsak o zaman dünyayı göremeyiz."
Başbakan haklı. Sorun gerçekten de meseleye nereden bakıldığıyla ilgili ve kendi yanılgısı da zaten buradan kaynaklanıyor.
Eğer Başbakan bize söylediğini kendi yapsaydı; yani meseleye başka bir açıdan, mesela Hindistan'da sokakta dilenen bir çocuğun bulunduğu yerden bakmaya çalışsaydı; o dilenci çocuk ordusu içinden birini çevirip "Hindistan'ın dünyanın en zengin ülkeleri sıralamasında ilk 5'e girmesi konusunda ne hissediyorsun" diye sorsaydı ve o çocuğun boş gözlerle kendisine baktığına tanık olsaydı, yanılgısını da anlardı. Milyarlık nüfuslarıyla "zengin ülke" sınıfına giren o toplumlarda bu "zengin" yaftasının, yüz milyonlarca insan için hiçbir şey ifade etmediğini, duyduklarında komik bile olmayan bir şaka gibi geldiğini fark ederdi.
Evet, mesele gerçekten de nereden bakıldığına bağlı...
Başbakan için, bir ailenin kaç çocuğa sahip olması gerektiği konusu ülkeye ilişkin demografik bir sorun... O kararı verecek olan anne babalar ve doğacak çocukları içinse bireysel bir sorun...
Hiçbir aile Türkiye nüfusu yaşlanmasın, demografik yapımız bozulmasın diye çocuk yapmaz. Böyle bir propaganda da sökmez. Anne babalar sadece doğacak çocuğa bakıp bakamayacaklarına, o çocuğu mutlu edip edemeyeceklerine bakarlar. (ya da bakmalılar)
Başbakanın savunduğu bu anlayış, "geleceğin güçlü Türkiye'sini yaratmak için", yani "toplumun bütününün çıkarı" için, bir kuşak çocuğu feda etme anlayışıdır.
Bu anlayışın dik alası eski komünist rejimlerde savunulurdu. Stalin döneminde "sosyalizmin kalesinin" nüfusça güçlü olması o kadar önemliydi ki, Sovyet kadınlarının temel görevi de "sosyalist anavatana" çocuk doğurmak olarak belirlenmişti. Doğan çocuklar da ailenin değil, devletin çocuklarıydı.
Zaten Erdoğan da konuşmasında, çocuğun bakımını, eğitimini, sağlığını, iyi yetişmesini devletin görevi olarak gören bir anlayışı yansıtıyor.
Ama öte yandan, daha iki gün önce (doğru bir şekilde) "Devletin görevi iş bulmak değildir" diyebiliyor.
Peki hangisi doğru?
Çocuk sahibi olmayı bireysel bir karar olarak gören, doğacak çocuğun her türlü sorumluluğunu ailenin üstlenmesini bekleyen, meseleye "ülkenin geleceği" açısından değil, doğacak bireyin çıkarı açısından bakan bir anlayış mı?
Yoksa tek tek bireyleri "ülkenin güçlü bir geleceğe sahip olması" amacıyla fedakârlığa çağıran, milyonlarca çocuğun doğduğuna pişman yaşamasına aldırmayan, "toplumsal" bakış açısı mı?
Başbakan bir siyasetçi olarak birincisini benimsediğini söyleyebilir.
Ama o zaman bile, aç sefil büyüyen o çocukların yol açacağı büyük toplumsal sorunları dikkate almak zorundadır.
Besleyemediği, sağlıksız, eğitimsiz ve sevgisiz bıraktığı o çocuklardan topluma bir fayda gelmediğini, doğuştan yenilgiye mahkûm edilen o çocukların, hem topluma karşı, hem de kendilerini doğuştan yenilgiye mahkûm eden anne babalarına karşı öfke, sadece öfke ürettiklerini unutmamalıdır. Bu öfkenin bugün toplumda karşımıza çıkan her türlü şiddete, her türlü suça analık ettiğini görmelidir.
Böyle büyük bir öfke birikiminin tehdidi altında, dünyanın en zengin ülkeleri sıralamasında ilk 5'e girseniz ne olur, ilk 3'e girseniz ne olur?..
Bugün
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.