04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

YENİDEN UMUTLANALIM DİYE

Hidayet Şefkatli Tuksal

01 Kasım 2012 Perşembe 06:19

Şu sıralar açlık grevleri ve buna hükümet kanadından verilen cevaplarla, yeniden sıkışmış, sıkıştırılmış bir çözümsüzlüğü yaşıyoruz. Biraz umuda ihtiyacımız var. Ben bu umudu, size geçen yazımda bahsettiğim Ekopolitik’in 2009 yılında Prof. Dr. Vamık Volkan’ın moderatörlüğünde düzenlediği “Türkiye’nin Büyük Çatısı: Mezkûr Meçhul Mesele” başlıklı çalıştay notlarından oluşan belgede buldum. Yeniden umutlanalım diye buraya bazı cümleleri aktarmak istiyorum:

Murat Belge:
Yani bir tabanda sıradan, basit insanlar olarak yaşadığımız düzeyde yeniden Türkler ve Kürtler birbirimizle el sıkışmayı, birbirimizle konuşmayı, birbirimizin derdini paylaşmayı öğrenmemiz, en önemlisi beraber iş yapmayı yeniden öğrenmemiz gerekiyor. İkincisi de, Osmanlı’dan da devraldığımız bir yapıyla Alevi olabilir, Sünni olabilir, halklar açısından Türk olabilir, Kürt olabilir, CHP’li olabilir vs. bunların hepsi hâlâ bir cemaat yapısı gösteriyor... Yani bu çözüm için alacağımız tedbirler yasal, eğitimsel, vs., vs. yani bu topluluk, küçük topluluk mantığını aşıp, bu toplulukları bir toplum olarak biraraya getirmeye yönelik tedbirler olmalı.

İbrahim Kalın:
...Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki temel ideolojik sapma yüzünden buradayız zaten. Yani seküler bir din üretiyorsunuz, aslında farklı bir yönetim modeli üreteceğim derken. Siz geleneksel dünya görüşünün yerine yenisini ikame ediyorsunuz ama adına sekülarizm diyorsunuz. Veya başka bir şey diyorsunuz ve bir zaman sonra bu, artık o ihtiyacı karşılamıyor. İşte orada dinle demokrasi çatışıyor. Tarihle etnisite çatışıyor. Kültürle başka unsurlar çatışmaya başlıyor. Acaba bu ortak paydalar diye genişletebileceğimiz bir alandan bahsedebilir miyiz? ...İşte bir İdris Bitlisi ile Yavuz Selim arasındaki mutabakat dediğinizde bir tarihî referans var orada. Nasıl yorumlarsanız yorumlayın. Objektif olarak orada bizim bugünkü söylemimizi kaç yüz sene sonra, neredeyse beş yüz yıl sonra belirleyen bir tarihî referans var. Herhâlde bunu da yok sayamayız. Şimdi burada bu ortak paydaları oluştururken ben üç şeyin belki önemli olduğunu, yani düşünmemiz açısından ifade etmek istiyorum. Bir tanesi, bu ortak yaşama iradesini şekillendirecek objektif şartların biraz Markscıl bir ifadeyle söylemek gerekirse objektif şartların oluşması meselesi. Yani bu, şu an Kürt meselesini konuşuyoruz. Ama yarın belki Alevi meselesini bu bağlamda konuşacağız. Veya gayrı Müslim azınlıkları konuşacağız. Çünkü açılım süreci muhtemelen bizi o tartışmalara da götürecek, daha farklı şekillerde. Objektif şartların oluşması gerekiyor. Ama bu tek başına yeterli değil. Bir iradenin de olması lazım.

Şerafettin Elçi
: Şimdi Kürtlerin... Bir kere iki kavramı birbirine karıştırmamak lazım; birlik ve beraberliği, birbirine karıştırmamak lazım. Birlik, egemen olanın diğerlerini kendi potasında eriterek kendisine benzetmesidir. Ama beraberlikte herkesin kendi yapısını, kendi öz varlığını koruyarak beraber yaşayabilme iradesi gösterir. Eğer bir toplumda farklılıklar ne olursa olsun beraber yaşama iradesi varsa, o toplumda bütünlük var demektir. Bütünlüğü bu anlayışla aramamız lazım.

Sırrı Süreyya Önder:
Ben de çözüme dair bir şey söyleyeceğim. Yönetmenim. Ve insanla uğraşan, öykülerle uğraşan birisiyim. Bu topraklarda, bütün bu Anadolu coğrafyasında folklorik olarak, en kalabalık ritüele sahip olan şey, yastır. Düğünler, doğumlar, askere göndermeler falan, atıyorum beş on başlıktan ibaretse; yas, yüzlerce ritüele tabidir. Tıraş olunmaz, eşiyle yatmaz, işte, on gün hamama gitmez, üç ay düğüne gitmez. Bölgeden bölgeye farklılık gösteren binlerce şey vardır. ...Biz, insanlar yasını tutamadı bu coğrafyada. Bu, çözüme giden kanalların açılmasının önündeki en büyük içsel engellerden birisidir. Latin Amerika ülkeleri, bunu sivil inisiyatifle kurumsallaştırdılar. Gidiyorlar, insanları sadece dinliyorlar. Ve bu muazzam bir sağaltım yerine geçiyor. ...Henüz, günceldeki acıların, her iki yöndeki acıların da yasını tutamadık. Öndeki en büyük engel bu empati noksanlığıdır.

Bayram Bozyel:
Buradaki katılımcıların bazıları savaştan, savaşın devamından söz ediyorlar. Fakat sırtında yumurta küfesi olmayanlar bakımından savaştan söz etmek kolay. Oysa bu ülkede askerî yetkililer, Genelkurmay Başkanı Kürt sorununun savaşla çözülemeyeceğini söylüyor. Efendim, 1907’li yılların mantığıyla Türkiye’nin yönetilemeyeceğini çok şükür artık ordu anladı, hükümet anladı, Milli İstihbarat Teşkilatı anladı, bu olaya en çok vâkıf olan kurumlardan birisi. Demek ki Türkiye bir süreci, inkâr sürecini, yok sayma sürecini geride bırakmıştır. Yeni bir süreç başlamıştır. Bu konuda şimdiden umutlu olduğumu, umutlu olmak gerektiğini söyleyebilirim. Ben de şahsen bu sorunun bir zaman sorunu olduğunu, aşamalar, süreç olduğunu biliyorum. Bu günden yarına seksen altı yıllık bir sorunu bir anda çözülemeyeceğini biliyorum. Bu gerçeklik içindeyiz. Sanırım bundan sonra yapılacak şey gerçekten konuşmaya başlamak ve özgürce tartışabilmektir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.