22 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara9°C
  • İzmir17°C
  • Berlin2°C

YENİ SÖZLEŞME AYNI ZAMANDA BİR TASHİH SÖZÜ MÜ?

Ali Bayramoğlu

16 Nisan 2015 Perşembe 08:44

AK Parti, seçim beyannamesini iddialı bir şekilde açıkladı.

İddialı olan sadece sunuş değildi, aynı zamanda Davutoğlu'nun “Yeni Türkiye Sözleşme”si adı altında açıkladığı 100 maddelik metindi.

Bu metni, Türkiye'nin yeni bir anayasayla şekillenecek yeni kurumsal yapısına ilişkin “devlet-toplum-birey arasındaki yeni sözleşme vaadi” olarak okumak mümkün.

Tek tek satırlar üzerinden gidildiğinde söylenecek husus tek ve açıktır:

Bu metin devlet ile toplum arasında demokrasi esaslarına oturan bir sözleşme yapılmasını öngörmektedir.

Son dönemde yaşanan tartışmalar ne olursa olsun, ister Tayyip Erdoğan merkezli bir siyaset dokusu, ister buna yönelik iktidar algısı ve muhalafet tepkisi, ister basın özgürlüğü sorunu ve tartışmaları, ortaya çıkan metin bunların ötesinde, hatta bunlara karşı bir iddia taşıdığı varsayılabilecek bir “perspektif belgesi” niteliğindedir…

Belgeler tek başlarına bir şey ifade etmezler.

Ancak, bir niyeti, bir tutumu, bir ufku da tanımlarlar. En azından böyle oldukları varsayılır.

AK Parti seçim bildirgesiyle siyasi alanın genişlemesi konusunda özellikle kendi uygulamalarına referanslar konusunda “meşruiyetçi ve özgürlükçü ilkelere dayalı bir sürekliliğin” altını çiziyor.

Ancak bundan daha önemlisi, genişleyen bu siyasi alanın aynı ilkeler çerçevesinde “yapılandırılması”nın sözünü veriyor.

Kritik yer burasıdır.

Kritiktir çünkü açık ihtiyaçtır.

Kritiktir çünkü son iki yılda ülkenin temel tartışmaları ve AK Parti'ye yönelik tüm eleştiriler bu yapılandırma eksikliği ve çarpıklığından ileri gelmektedir.

Bu durumda bu metni AK Parti'nin (siyaset tarzı açısından) kendisini tashih etme iddiası olarak görmek gerekir mi? Yoksa AK Parti'nin demokratik yeniden yapılanmadan anladığı tümüyle farklı bir şey olabilir mi?

Zaman gösterecek…

Yeniden yapılanma iddiasının metindeki karşılıklarına dönelim:

Ayrımcılığın reddi, güvenlik karşısında özgürlükte taviz verilmeyeceğinin söylenmesi, insan onuru ve özgürlük arasında kurulan ilişki, yargı bağımsızlığı, ehliyet ve liyakat vurgusu ilk göze batan hususlar.

Yeni Türkiye'den yeni anayasaya, iktidarın şahsileşmesinden siyasi geleneklere kadar pek çok sıcak tartışmanın merkezinde bulunan “başkanlık sistemi önerisi” de, ilk kez, bir AK Parti metninde belki kısa ama açık bir şekilde dile getiriliyor. Ve ilginç bir şekilde, “özgürlükçü bir karakter”in ve “demokratik denge ve kontrol mekanizmaları”nın altı özellikle çiziliyor.

En az bunun kadar önemli ve bir başka husus, metindeki ve başkanlık sistemiyle bağlantılı olarak “toplumsal farklılıkların siyasi temsili ifadesinin varlığı”dır. Bu ise akla, Türkiye'nin idari yapısının bu sistemle birlikte elden geçirilme ihtimalinin açık tutulduğunu getirmektedir.

İddialar ve öneriler bunlar…

İhtiyaçlara gelince… Onlar da ortada:

-Temsili demokrasinin hukuk devleti esaslarının tam uygulanmasıyla bürokrasi ve enformel yapılar karşısında tam tesisi.

-Sadakat ve toplulukçu siyaset anlayışının aşılması için siyasal ve kurumsal çaba…

-Karar mekanizmalarının yetki-sorumluluk dağılımı üzerine kurulu katılımcı yapısı ve iktidarın şahsileşmesini sınırlayan kollektif niteliği…

- Siyaset kurumunun ekonomi, toplum, kültür gibi diğer alanlara kendi iç dinamikleriyle kendilerini düzenleyecek özerk bir alan tanıması ya da tersten söylenecek olursa milli irade kavramının siyasetin ve çoğunluğun hegemonyasına dönmesinin engellenmesi…

-Yargının, bir ucu toplumsal meşruiyete değen, diğer ucu siyasi ve hukuki meşruiyeti ve denetime ulaşan gerçek anlamda tarafsız ve bağımsız bir dokuya kavuşturulması…

İddialar ve ihtiyaçlar kağıt üzerinde kesişiyor.

Uygulamada da öyle olmasını umalım…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.