YENİ KOALİSYONUN YENİ DEVLETİ
Etyen Mahçupyan
13 Mart 2014 Perşembe 09:16
İlker Başbuğ’un tahliyesi sembolik olarak yeni bir dönemin başladığının da işareti…
Eğer AKP önümüzdeki seçimlerde yüzde 45 civarında bir oy alırsa söz konusu yeni dönem gerçekçi bir hüviyet kazanacak. Muhtemelen önümüzdeki yıla yayılan bir biçimde bürokrasi içinde bir ‘yeniden yapılanmaya’ tanık olacağız ve bunun akabinde çözüm sürecinde daha kalıcı adımlar atılacak. Hükümet geçmişte askerî vesayeti püskürtmek için Hizmet Hareketi ile koalisyon yapmıştı. Bugün ise yargının bir vesayet aracı olarak kullanılmasını engellemek üzere Cumhuriyet bürokrasisi ile koalisyon yapmaya meylediyor. Beklenti, hükümetin toplumsal meşruiyeti perçinlemesi ile birlikte, başta asker olmak üzere bürokrasinin de kendisini yeni duruma adapte edeceği. Böylece çözüm süreci Kürtler nezdinde de daha güvenilir bir ‘devlet’ zeminine oturacak.
Dolayısıyla Başbuğ’un tahliyesinin işin özünde siyasî bir tasarruf olduğunu söylemek mümkün… Anayasa Mahkemesi haklı olarak Başbuğ’un kişisel hak ihlali ile karşı karşıya olduğunu tespit etti ama bunun kaçınılmaz sonucu tahliye değildi. Yasalara göre mahkemelerin kararı açıklama sonrasında ‘gerekçeli kararı’ yazmak için 15 gün süreleri bulunuyor. Bu olayda mahkeme karardan yedi ay geçmesine rağmen gerekçeli kararı yayınlamadı ve Başbuğ’un temyize müracaatı ertelenmiş oldu. Ardından yargılamayı yapan değil, farklı bir mahkemeye yetki verildi ve tahliye kararı çıktı. Oysa örneğin Başbuğ’un mağduriyetini sınırlamak üzere gerekçeli kararın kısa bir sürede yazılması istenebilirdi. Ama görünen o ki bu durum bir fırsat olarak kullanıldı. Öte yandan daha baştan Erdoğan, Başbuğ’un tutuklu yargılanmamasını istemiş ve bunu açıkça söylemişti. Nitekim eski Genelkurmay Başkanı çalışma arkadaşlarını korumak üzere bilerek pasif davrandı, ama darbe girişiminin parçası değildi. Bunu bizzat darbeci askerlerin yazdıklarından, toplantılarından, konuşmalarından ve mahkemedeki tutumlarından biliyoruz. Buna karşılık ‘internet andıcı’ mahkûmiyet alması için yeterliydi. Ama yargı, Başbuğ’u Ergenekon davasına bağlamak üzere uğraştı, olayı gerçeklik zemininden uzaklaştırdı ve sonuçta müebbet hapis cezası verdi ama gerekçeli kararı yazacak hale de bir türlü gelemedi.
Şimdi ortada ilginç bir durum var: Eğer mahkeme gerekçeli kararı hiç yazmazsa, müebbet hapse mahkûm olmuş biri ömür boyu serbest kalabilecek! Doğal olarak bu kabul edilebilir bir durum değil. O nedenle karar yazılacak, Başbuğ temyize gidecek, nihai sonuç ise o anki siyasî konjonktüre bağlı olacak.
Başbuğ kararının bir diğer sonucu, onun konumunda olan herkesin bu emsalden hareketle yargılandığı mahkemeye müracaat etmesi ve muhtemelen tahliye olması. Bunun, Türkiye’deki siyasî atmosferi belirgin bir biçimde değiştireceği açık… Laik kesimin yeniden özgüven kazanacağı bir döneme girilirken, AKP ile asker arasındaki ilişkinin yumuşamasına da tanık olacağız. Ancak bu yumuşamanın bir sınırı var. Aradaki mesafenin çok kısalacağını ummak gerçekçi olmaz. Buna karşılık ordu içindeki personel politikasında bir değişimin yaşanması, bazı kadroların siyasî niteliğinin incelenmeye alınması beklenebilir.
Siyasî alanda asıl ‘açılım’ ise muhtemelen Kürt meselesinde yaşanacak. Tutukluluğun 5 yılla sınırlandırılması ile birlikte bir yandan PKK’nın sivil siyasete doğru kayması, diğer yandan muhataplık meselesinin çoğulcu bir hale dönüşmesi beklenir. Yanına toplumsal ve bürokratik desteği almış bir hükümetin hayalindeki ‘yeniyi’ oluşturmak üzere daha cesur olması da şaşırtıcı olmaz. Bu bağlamda AB sözleşmelerindeki çekincelerin adım adım kalktığını ve yeni fasılların açıldığını görebiliriz.
Erdoğan’ın ‘otoriterleşmesinin’ 2011 yılında hissedilmeye başlanan ve giderek belirginleşen bir ‘yeni’ tehditle bağlantılı olduğunu görmeyenler, söz konusu tehdidin kalkması halinde siyasetin ne yöne evrileceğini de öngörmekte zorlanabilirler. Bugünkü ortamın meşruiyeti muhafazakâr kesimin söz konusu tehdidi görmesine veya buna inanmasına dayanıyor. Tehdit ortadan kalktığı halde, Başbakan kalkmamış gibi davranırsa kendi bindiği dalı keser… Buna karşılık tehdidin kalkması ile birlikte yeni bir inşa dönemine yönelirse on yıl daha bu ülkeyi yönetir. Başbakan’ın ve AKP’nin siyasî basiret açısından geçmişte eksikleri oldu... Ama bunlar hep kendilerince başa çıkılamayan tehdit dönemlerinde ortaya çıktı. Başbuğ’un tahliyesi tehdidin bertaraf edilmesinde yeni bir kaldıraç niteliğinde… Yargı, Başbuğ’u mahkûm ederek bir güç gösterisinde bulunmuştu. Bugün aynı yargı tahliye kararı ile artık gücün eski ellerde olmadığını söylemiş oluyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.