24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır8°C
  • Ankara0°C
  • İzmir8°C
  • Berlin12°C

YENİ DÖNEMDE KÜRT SİYASETİ

Günay Aslan

13 Şubat 2013 Çarşamba 07:34

Tarihin hem Kürtleri özgürleştirmek hem de Türkiye’yi demokratikleştirmek misyonu yüklediği Kürt siyaseti günümüzde Kürtler için olduğu kadar Türkler ve Türkiye’de yaşayan bütün etnik, dini ve kültürel dinamikler için de önemli bir aktör haline gelmiştir.

Ne var ki Kürt sorununun özgürlükçü ve özyönetimci çözümüne başarıyla öncülük eden Kürt siyaseti, Türkiye’nin çağdaşlaşmasına ve bu temelde uluslararası demokratik topluma katılmasına öncülük edecek siyaseti yeterince üretememiş, bu misyonu bihakkın yerine getirememiştir.

Bunun nedenleri zaman zaman bu köşede irdelenmiştir.

Kısaca özetlemek gerekirse; Kürt siyaseti geçmişte izlediği ‘bağımsızlıkçı‘ çizgi nedeniyle Türkiye’nin demokratikleşmesi; çağdaş değerler etrafında yeniden yapılandırılması çabasına önem vermemiş, buna gereken ilgiyi göstermemiştir.

Bağımsızlıkçı’ eğilimin yerini ‘birlikte yaşama’ siyaseti alınca da ağırlığı sistemi aşmayı değil, sistemde kendine bir yer açmaya vermiş, bunu hedeflediği için Türkiye’nin yeniden yapılandırılmasına öncülük edememiş, bu yüzden de bu ülkenin özgürlükçü demokratik dinamikleriyle birleşememiş, geniş çaplı bir demokrasi cephesi inşa edememiştir.

Geçmişte tarihi bu fırsatı yeterince değerlendiremediği için de hak ettiği yere gelememiş; büyük güçler platformuna yükselememiştir.

Ancak, son yıllarda yaşanan radikal değişimler Kürt siyasetini günümüzde istese de istemese de bu misyonun vazgeçilmez bir öznesi haline getirmiştir.

Bu gerçek görülmeden, bunun siyaseti üretilmeden; Kürt-Türk ilişkileri bu temelde yeniden düzenlemeden Kürt siyasetinin büyümesi ve halklarımızın ortak alternatif hale gelmesi mümkün değildir.

Yeni bir anayasa, yeni bir ülke, yeni bir kimlik tartışmasının yapıldığı; Türkiye’nin yeniden yapılandırıldığı günümüzde tarihi bu misyonun gereklerini yerine getirmek Kürt siyasetinin artık temel görevidir.

Bu amaçla gerçekçi ve geçerli hedefler belirlemelidir. Bunun araçlarını da hızla hayata geçirmelidir. Eskiden olduğu gibi sadece tepki vermek ve bilineni tekrar etmek artık yetmemektedir.

Süreç artık Kürt siyasetinden tepkisel değil, etkisel bir siyaset izlemesini talep etmektedir. Onu buraya doğru da adeta sürüklemektedir. Bundan kaçmak mümkün değildir.

Elbette tepkisel siyaset devletin izlediği baskıcı politikanın sonucu olarak, ‘etki-tepki’ bağlamında gündeme gelmiş ve başka bir yola fırsat verilmediği için izlenmiştir.

Türk devleti Kürt siyasetinin kabuğunu kırmasını ve bu sarmaldan çıkmasını istemediği için baskıyı sistemli hale getirmiştir. Çözümsüzlüğü de zaten bu sayede uzun yıllar sürdürebilmiştir. Ancak artık yolun sonuna gelinmiştir. Eskinin katı inkarcı ve imhacı sistemi çözülmüş, statüko çökmüş, eskinin ilişkileri ağırlıklı olarak tasfiye edilmiştir.

Şimdi ilişkiler yeniden düzenlenmektedir. Oslo’da başlayan, İmralı’da devam eden ‘müzakereler’ bunun içindir.

Dolayısıyla Kürt siyasetinin işi ciddiye alması, bütün cephelerde alternatif politikalar üretmesi ve sürece sahip olduğu bu ikili misyonun perspektifiyle yüklenmesi gerekmektedir. Bunun için de önce Kürtlerin bütün toplumsal kesimlerini sürece aktif olarak katmalı ve onları ortak hedefler etrafında birleştirmelidir.

Ardından ise halklarımızın ortak amaçlarını yeniden tespit eden, onların çıkarlarını geliştiren, etnik kökeni, dini, dili, mezhebi ne olursa olsun herkesi ‘özgürlük ve refah’ hedefinde birleştiren bir siyasete ağırlık vermelidir.

Ortak değerin ‘insan’ olacağı bir sisteme öncülük etmeli, yeni anayasa başta olmak üzere bunun bütün araçlarını haklarının demokratik iradesini arkalayarak hayata geçirmenin kavgasını vermelidir.

Bu aslında siyasal bir tercihten ziyade nesnel gelişmenin dayattığı bir zorunluluktur. Dediğim gibi bundan kaçmak mümkün değildir.

Kürtlerin kendi ülkelerinde özgür olmalarının, halkların özgürlük ve eşitlik temelinde barış içinde birarada yaşamalarının yolu buradan geçiyor.

Bu da dar sınıfsal ve dar ulusal politikaları aşmayı gerektiriyor. Kürt siyasetinin bundan böyle Kürtlerin sorunları kadar Türkiye’nin sorunlarına da sahip çıkması ve alternatif çözümler üretmesi gerekiyor. Irçılık ve militarizmle mücadeleden silahlanmaya, din, mezhep ve cins ayrımcılığından enerji politikalarına; açlık, işsizlik, çevre kirliliğiyle mücadeleden sosyal ve sendikal haklara, eğitim sisteminden bilgi toplumuna kadar iç ve dış bütün meselelerde temel bir aktör gibi davranmalı, bütün süreçlere etkin olarak katılmalı, bunun politikasını üretmeli ve uygulamalıdır.

Tarihin Kürtleri özgürleştirmek, Türkiye’yi demokratikleştirmek misyonu yüklediği Kürt siyasetinin hem Kürdistan ve Türkiye’de hem de değişen dünyada hak ettiği yerini almasının güçlü bir temsile ve itibara sahip olmasının yolu buradan geçiyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.