YENİ BİR KERTERİZ NOKTASI: HDP
Erol Katırcıoğlu
13 Mayıs 2014 Salı 08:56
Herakleitos’un “Aynı nehirde iki defa yüzmek imkansızdır” lafına en çok sahip çıkan siyasetin solundaki bireyler olarak, çoğu zaman bunun tersini yapıp her şeyin akış halinde olduğunu, sürekli bir değişim yaşadığımızı unutup, değişime aldırmaksızın aynı şeyleri yapıp duruyoruz.
Oysa herşey gibi Türkiye de değişiyor. Toplum dünün toplumu değil. Siyasetin aktörleri değiştiği gibi söylemleri de değişiyor. Eski tüfekler gitmeye hazırlanırlarken gençler sahnelere yerleşiyor. Yeni yazarlar, yeni sanatçılar, yeni hocalar, yeni siyasetçiler, yeni işçiler ortaya çıkıyor. Kısacası hayat yeni dalgalarla akıp gidiyor.Ve bu akıp giden dalgaların, doksan yıl önce sabitlenmeye çalışılan (gerektiğinde darbelerle tahkim edilerek oluşmuş) bir yapının bütün duvarlarını söküp götürmekte olduğunu görüyoruz bugün. Klişe de olsa “ezberlerin bozulduğu” ve hatta her geçen gün “yeniden bozulduğu” bir ülke Türkiye. Yavaş da olsa yavaş gibi görünse de bu böyle... Bu gelişim ve değişim yolunu biz kendi hayatlarımızdan, kendi yakın çevrelerimizden en çok anlayabiliriz. Yüksek siyasette her değişim yeni yıkımlarla ele ele gidiyor. Çünkü bizim gibi aralarında derin ayrılıklar olan kimliklerin bulunduğu ülkelerde yüksek siyasetteki her değişim (mesela seçim gibi) yeni kırılmalara, yeni farklılaşmalara neden oluyor. Bunu biliyoruz.Bugünlerin ayrılık konusu ise yine bir seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Nasıl bir Cumhurbaşkanı olmalıdan tutun, birinci turda nasıl davranacağımıza, ikinci turda kimlerle ittifak yapmamız gerektiğine kadar yeni sorular etrafında yeni kırılmalar oluyor. Ve anlaşılan olmaya da devam edecek. Bugünün barış ve demokrasi konularının en çok Kürt siyaseti ve ona destek veren sol ve demokrat siyasetler bakımından önemli olduğunu unutarak acaba Kürtler AKP ile mi davranacaklar diyerek bu siyasetler üzerinde baskı oluşturanlar, aslında Türkiye’nin de Kürtlerin de sol ve demokrat siyasetlerin de değiştiğini görmeyenler ya da görseler de eski alışkanlıklarıyla yine “öncülük” etmek misyonunu kendinde görenler bence yanılıyorlar.Yanılıyorlar çünkü, Kürt siyaseti bir zamandan beri sol ve demokrat siyasetlerle rezonans içinde “Türkiyelileşme” adıyla tanımladığı çok önemli bir strateji değişikliği yaptı.
Bu strateji silahların bırakılacağı, demokrat bir siyaset çerçevesinde bütün mağdur kimliklerin taleplerini kendi içinde taşıyan ve bu nedenle de onların da muhalif enerjilerini kendi enerjilerine katarak ülkeyi kökten değiştirecek yeni bir dinamik yaratmak amacında. Bu durum dünden farklı bir durum. Çünkü bu ülkenin sol cenahında özgürlük, eşitlik ve demokrasi konusunda hassasiyetleri olan kesimler için artık yeni bir kerteriz noktası var. Bu kerteriz noktasının adı da HDP, yani Halkların Demokratik Partisi. Bu girişim, oluşmuş, bitmiş, tamamlanmış bir oluşum değil. Aksine daha yeni yeni oluşmakta. O nedenle de bugün için HDP’nin varlığını önemsemeden, adım atmanın, dünyanın da Türkiye’nin de değiştiğini, değişmekte olduğunu görmeden eski alışkanlıklar içinde sanki değişim hiç olmamış gibi davranmaktan öte bir anlamı yok.
Oysa önümüzdeki Türkiye’nin sahiden de “yeni” mi olacağı yoksa “eskinin tekrarı” mı olacağını henüz bilmiyoruz. Sahiden “yeni” bir Türkiye, demokrasisinin sınırlarını, Kürtlerin ayrılık taleplerini dahi tartışabilmeyi içerebilecek kadar geniş tutabilen bir Türkiye olacaktır. Akıntı böyle bir demokrasiye doğru hızlanmışken, herkesin katkısını değerli görerek desteklerini istemek de tabii ki HDP’ye kalmış bir mesele.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.