YAYIN YASAĞI FECİ
Aslı Aydıntaşbaş
19 Haziran 2014 Perşembe 07:08
Ankara 9. Ağır Ceza Mahke-mesi’nin Musul’daki kaçırılan diplomat-larımızla ilgili aldığı yayın yasağı, demokrasiyle bağdaşmayacak bir durum. İtalya, Fransa, ABD’de defalarca rehine krizi yaşandı, bir kez bile yönetimlerden böyle bir talep gelmedi.
Neden?
Öncelikle kamuoyunun haber alma hakkı var. Demokrasilerde hükümetler enformasyonu engellemeye çalışmaz.
Görüştüğüm yetkililer, medyanın ”sorumlu” habercilik yapmadığını, rehinelerin yerini açıklayarak hayatını tehlikeye attığını söylüyor.
Oysa hükümetin medyayla ilişkisi bu kadar sorunlu, medyaya bakışı bu kadar hasmane olmasa, iki kişiye telefon açıp ”Aman n’olur rehinelerin can güvenliğini tehdit edecek bilgileri yazmayın” diyerek bu meseleyi 3 dakikada halledebilirdi. İster yandaş ister candaş; Türkiye’de buna hassasiyet göstermeyecek gazeteci yok!
Bu tarz durumlarda yanlış enformasyonun yayılmasını önlemenin tek yolu, medyayı düzenli olarak bilgilendirmektir. Yapmazsanız, hem dedikodu, hem her türlü dezenformasyon alır yürür.
Yasak aynı zamanda anlamsız! Çünkü bu çağda bilginin yayılmasını engellemek mümkün değil. IŞİD bile bunu anlamış durumda ki ele geçirdiği bölgelerden devamlı görüntü yayınlıyor; Twitter’dan sorulara cevap veriyor.
Ne diyelim... Umarım ki bir gün Ankara’dakiler de Twitter çağında yaşadığımızın, bireylerin ellerindeki akıllı telefonların devletin ”yasaklama/denetleme” gücünün fersah fersah ötesinde olduğunun farkına varır.
Irak bize ders olsun
Geçenlerde IŞİD’in aslında Irak’taki Sünni isyanının bir uzantısı olduğunu, örgütün sadece kamyonetlerde siyah bayrak sallandıran 3-5 ergen değil, mezhepsel politikalar altında ezilen geniş bir Sünni bloğun desteğini aldığını yazmıştım. Kentin anahtarını IŞİD’e teslim eden aşiret liderleri, polis müdürleri bu yüzden var...
Ama gözden kaçan bir başka nokta daha var. O da mutsuz (ve ezilen) bir azınlığın bir ülke için ne kadar tehlikeli olabileceği.
Irak’tan çıkarılacak en önemli ders, otoriterliğin, özünde istikrar değil istikrarsızlık getirdiği. Maliki, çoğunluğun desteğiyle (dindar Şiiler) otoriter bir rejim inşa ederek, ülkesini sadece sandığın verdiği meşruiyet üzerinden yönetmeye kalktı. Diğerleriniz ezdi, itip kalktı.
Sonunda yeniden seçilmeyi başardı ama ülkesini de paramparça etti.
İşte biz bu yüzden başından beri ”Sandık her şey değildir” diyoruz. Demokrasilerde, sandığın ötesinde bir toplumsal rıza ve denge/denetleme mekanizması şarttır. Demokrasinin kalitesi, çoğunluğun taleplerine nasıl cevap verdiği değil; azınlıkların haklarına ne ölçüde saygı gösterdiğiyle ölçülür.
Tabii ki Türkiye ve Irak arasında dağlar kadar fark var. Ancak ”bölünmüşlük” hissi ve toplumun bazı kesimlerinin ”dışlanmışlık” duygusu aynı... Otoriterlik tartışmaları da...
Ukrayna da Irak da otoriterlik dozu biraz artınca patlayan ”kutuplaşmış” toplumlar.
Hemen dibimizdeki bu örneklere bakınca, ister istemez ”Aman!” diyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.