24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

YASAL ÇERÇEVE

Günay Aslan

11 Aralık 2013 Çarşamba 08:49

AKP öncesi Türkiye en çok gazeteci öldürülen ülkelerin başında geliyordu. Şimdi en çok gazeteci tutuklayan ülkelerin başında geliyor.

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) gazeteci hapseden ülkeler arasında en kötüsünün Türkiye olduğunu söylüyor. Türkiye'yi İran, Çin, Eritre, Özbekistan gibi ülkeler takip ediyor.

AKP öncesi Türkiye öldürdüğü gazetecilerin gazeteci değil, 'militan' olduğunu söylüyordu. 'Topyekün savaş' sürecinin mimarlarından Süleyman Demirel, "bunlar gazeteci değil militandır" diyordu

Şimdi aynı şeyi Erdoğan söylüyor. Başbakan meslektaşlarımız için "bunlar terör örgütünün elemanlarıdır" diyor.

AKP öncesi görüş açıklamak, haber ve yorum yapmak 'terör suçu' bağlamında değerlendiriliyor, gazetecilere ağır hapis cezaları veriliyordu.

KCK Basın Davası'nda çarpıcı örneklerini bolca gördüğümüz gibi şimdi gazetecilerin haber ve yorumları bir yana 'gazeteci geyikleri' bile 'terör suçu' kapsamında değerlendiriliyor.

Bu davanın da gösterdiği gibi aradan epey zaman geçmesine, hükümetlerin değişmesine rağmen gazeteciliği terörle eş değer gören anlayış değişmiyor.

Oysa Türkiye AKP öncesinden farklı olarak geçmişte 'terör örgütü' olarak tanımladığı PKK ve 'terörist başı' yaftası vurduğu Öcalan'la şimdi Kürt sorununun çözümü için müzakereler yürütüyor.

Ne var ki bir yandan bunu yapıyor, ama diğer yandan sorunu ve muhataplarını 'terör' kapsamında değerlendirmeye de devam ediyor. Bu yüzden müzakerelerden bir sonuç alınamıyor.

Çözüm sürecindeki tıkanma esas olarak buradan: Kürt meselesini 'terör' kapsamında değerlendiren yasal mevzuattan kaynaklıyor.

Zira, mevcut yasal mevzuata göre Öcalan ve PKK'yle müzakere yürütmek bile 'suç' teşkil ediyor. Öcalan, "hepimiz suç işliyoruz" derken bu gerçekten hareket ediyor.

Dolayısıyla herşeyden önce bu çarpıklığın giderilmesi, yeni duruma uygun yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Bu hem Kürt sorununun kalıcı bir biçimde çözülmesi hem de sorunun yarattığı bütün sonuçlarının ortadan kaldırılması açısından hayati önem taşıyor.

Türkiye şimdiye kadar Kürt sorununu 'terör' bağlamında değerlendirdi ve siyasetini buna uygun olarak hayata geçirdi. Fakat bu politika sonuç vermedi. Vermediği için şimdi müzakere yürütüyor.

Aslında Oslo'dan bu yana devam eden müzakereler Türkiye'nin 'terör' tanımından vazgeçtiği ve sorunun siyasi bir sorun olduğunu kabul ettiği anlamına geliyor.

Ancak bunun gereğini yerine getirmediği için yasal mevzuat engel oluşturmaya devam ediyor. Bu engelin aşılması, Öcalan'ın talep ettiği gibi, "yasal çerçevenin hazırlanması ve tarafların statülerinin tanımlanması" gerekiyor ki aksi durumda müzakarelerin sonuç vermesi imkansız görünüyor.

Hükümetin her şeyden önce yasal olarak sorunun 'terör' değil, 'savaş' ya da en azından 'çatışma' olarak yeniden tanımlaması; Öcalan ve PKK'ye de buna bağlı olarak taraf statüsü sağlaması gerekiyor.

Böylesi bir tanımlama hem müzakere sürecini ilerlemesine hem de şimdiye kadar 'terör suçu' bağlamında ele alınan bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasına hizmet edecektir.

Kürt sorunu 'terör suçu' kapsamından çıktıktan sonra terör yasaları da anlamını yitirecektir. Demokrasinin ve özgürlüklerin alanı genişleyecek, zindanların boşalması, sürgünlerin ve dağdakilerin dönmesi böylece mümkün hale gelecektir.

Türkiye'nin gelinen aşamada bu adımı atması elzem hale gelmiştir. Kaldı ki Türkiye yaşanan sorunun 'terör' değil savaş olduğunu zımnen kabul etmiş ve bu nedenle müzakere sürecine girmiştir.

Ayrıca dünyadaki algı da bu yöndedir.

Kürt halkının meşru bir mücadele yürüttüğü görüşü yaygın kabul gördüğü içindir ki Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) PKK'nin 'terör örgütü' olmadığını kabul etmekte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türk savaş uçaklarının Kürt köylerini bombalamasını 'savaş suçu' kapsamında değerlendirmektedir.

Türkiye'nin de artık bu gerçeği kabul etmesi ve gereklerini yerine getirmesi gerekmektedir.

Kürtlerle kalıcı ve adil bir barış istiyorsa şayet yaşanan savaşa uygun yasal düzenleme yapması, Öcalan ve PKK'ye taraf statüsü sağlaması ve 'terör suçu' kapsamında değerlendirdiği bütün davaları sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırması gerekiyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.