YAKLAŞAN SEÇİMLER VE ULUSAL DEMOKRATİK İTTİFAK!
Sinan Çiftyürek
18 Ocak 2015 Pazar 14:59
Anayasa Mahkemesi seçim barajı hakkındaki kararını açıkladı, baraj kalıyor! Yüzde 10 gibi hiçbir koşulda savunulamayacak anti demokratik uygulamanın kaldırılması, Anayasa Mahkemesine havale edilmeden Meclis kaldırmalıydı. Yapılmadı! AKP Hükümeti kendisi kaldırmadığı gibi AYM’nin de kaldırmaması için ciddi baskı yaptı sonuç da aldı! Her seçim kendi şartlarında önemli Haziran 2015 yılı seçimleri de birden fazla nedenle önemli.
Kürt meselesinin çözümünde, gerek bölge düzeyinde ki gelişmeler gerekse içerde artan siyasal basınç nedeniyle seçim öncesi ve sonrasında atılması beklenen acil adımlar önem kazanıyor. Kürt siyaseti, politik sürecin ısınacağı seçim atmosferinde kalıcı ulusal ittifak geliştirebilir mi sorusunun yanıtı açısından da ayrıca önemli bir zemin sunar.
Elbette Kürt meselesinin yanı sıra demokratikleşme perspektifiyle Alevi meselesi başta olmak üzere bir dizi ekonomik, sosyal, siyasal meselenin çözümünü hedefleyecek propaganda nedeniyle de seçim önemli. 2015 sonrası 4 yıl boyunca herhangi bir seçim olmayacak olması Haziran seçimine bir başka önem kazandırıyor.
Daha şimdiden seçim odaklı propaganda ve tartışmalar başladı ama Kürtlere dönük, Türkiye ulusal basını dahil herkes HDP parti olarak mı yoksa bağımsız adaylarla mı seçime girecek? Bunu tartışıyor! Kürt meselesinin çözümü yönünde seçim öncesi ve sonrası nelerin yapılması gerektiği konuşulmuyor! Bu koşullarda Kürt siyasetinin meclise girmesi önemli ama asıl önemli olan Kürdistan’da stratejik ulusal demokratik ittifakın nasıl yaratılacağıdır? Bu mesele gündemde yok!
Herkes Kendi Kürdünü Yaratma Peşinde!
AKP hükümetinden; hem rejimin yeni kırmızı çizileri gereği hem zaten “Kürt meselesi büyük oranda çözüldü, kıyıya yaklaştık” beyanları gereği; hem de Haziran seçimlerinde milliyetçi özelde de MHP’den kopartmak istediği 3-4 puanlık oy hesabıyla, seçim öncesinden Kürt meselesinin çözümü yok! Çözüm bir yana genel af, Öcalan’ın bırakılması veya ev hapsine alınması gibi sonuçlarının ortadan kaldırılmasında bile sözü edilir adımlar beklenilmemeli.
Bu yönelimine rağmen aynı AKP seçimlerde Kürdü, Kürdistan’dan kopartacak proje olan Türkiyelileşme çerçevesinde kendi Kürdünü yaratmak için çalışıyor. Gittikçe daha açık hissediliyor ki AKP, hükümet ve parti olarak “Kürdi ittifakını da ben yaratıyorum” yanıltmasıyla kimi Kürt parti, grup, yazar, sanatçılarla dolaylı ya da dolaysız “ittifaklar” oluşturarak seçime girmek istediği söylenebilir.
CHP’de boş durmuyor! Bir yandan Sezgin Tanrıkulu benzeri siyasetçiler üzerinden Kürtlerle yeni köprüler kurma arayışını sürdürürken diğer yandan HDP ile dolaylı dolaysız ittifak egzersizleri yapıyor. HDP’den de CHP’ye kimi çağrıların yapılması nedeniyle Bülent Arınç, “Ne yapmak istiyorlar? ‘Sırf hükümet gitsin, sırf AK Parti iktidarından kurtulalım’ diye tezgâhlanmaya çalışılan şey CHP ile HDP’nin beraber seçimlere girmesidir” demişti.
Türkiye devrimci hareketinin de hem kendi içerisinde hem de Kürtlere dönük birden fazla arayışı var. Bir bölümü zaten HDP içerisinde diğer bir kısmı ise, Birleşik Haziran Hareketi (BHH) adı altında arayışlarını sürdürüyor. BHH bileşenlerinin hem HDP ile hem de CHP ile ittifak çabaları basına yansıyor. KCK de başta ÖDP olmak üzere BHH bileşenlerine çağrılar yaptı ancak hali hazırda BHH’nin, HDP’den çok CHP ile dolaylı dolaysız ittifaka daha yakın olduğu söylenebilir.
Denilebilir ki herkesin Kürtlere dönük ittifak arayışları var fakat Kürtlerin kendi aralarında ulusal demokratik ittifak yaratma çabaları yok demesek de oldukça zayıf! Herkes Kürtlerle ittifakı bir biçimiyle gerekli görüyor ama Kürt siyaseti, mevcut koşullarda bile dışındaki Kürt siyaseti ile ittifakı gerekli görmüyor!
Türkiyelileşme mi Kürdistan ulusal demokratik ittifak mı?
Öncelikle mevcut bölge ve Kürdistan siyaset ikliminde, Türkiyelileşme projesine dönük dışardan ve içerden gelen onca eleştirel önerilere rağmen KCK halen Kürt meselesinin çözümünü HDP üzerinden Türkiyelileşme çerçevesinde arıyorsa kendilerinin bileceği iştir. Fakat Türkiyelileşme projesi, Kürdistan meselesi bir yana Kürt meselesini bile çözemeyeceğini bir kez daha belirtelim!
HDP “parti olarak seçime gireceğim” diyor. Yapılan açıklamalarla HDP seçimlere parti olarak girmekte kararlı görünüyor. Partili yetkililerin yaptığı açıklamalar bu yöndedir. Başta Demirtaş olmak üzere HDP ve KCK yetkililerinin verdiği mesaj, “tereddüt yok, barajı aşacağız” üzerinde kurulu. Cemil Bayık “Tam tersine bağımsızlarla girmek çok tehlikelidir ve tasfiyeciliktir... HDP bir demokrasi projesi, Türkiye’nin zihniyetini değiştirmek isteyen bir proje, devleti, toplumu, siyaseti değiştirmek isteyen bir proje.” diyerek HDP ile katılmayı savunuyor.
Demirtaş’ta “bir kez daha bağımsız girip sistemi rahatlatırsak, iktidar ‘zaten işte Kürtler de temsil ediliyor, dolayısıyla sistemde bir kriz yok, hadi işimize bakalım’ diyecek ve anayasayı yapabilme gücünü zaten sağlamış olacak. O yüzden aldığımız risk öyle AKP’yi çok rahatlatan bir risk değil. AKP’yi de zorlayan bir risktir” diyor! Öcalan daha tutum açıklamış değil, son anda vazgeçebilirler mi olabilir ama zor! Hem bunca iddialı açıklamalardan sonra vazgeçilirse güven sarsılmasına da yol açabilir.
Barajı aşar mı-aşamaz mı? Bilemeyiz! HDP parti olarak mı yoksa bağımsız adaylarla mı seçime katılmalı? Bizim açımızdan asıl mesele bu değil HDP projesinin yanlış olmasıdır. Biz, dün de bugün de Türkiyelileşme yöneliminin, Kürdistan bir yana Kürt meselesini bile çözemeyeceği görüşündeyiz.
Zaten Hükümet ve Türk ulusal basını cephesinden gelen açıklamalara bakıldığında, Kürtlerin özgürlük meselesinin çözümünü değil, devletin bekasını merkeze alarak HDP’nin barajı aşıp aşmayacağı tartışılıyor.
Bakın meselenin nasıl konulduğunu uzun alıntılarla aktaralım. Örneğin;
- “HDP Türkiyelileşme projesinde yürürse barajı aşar”; “Önünde Öcalan'ın hayata geçirilmesini istediği "Türkiyelileşme" projesi olan bir parti, barış zemininde çok daha yüksek oylara gözünü dikmeli”; ki “laik orta sınıfların bir kısmının da HDP’ye yakınlaşması mümkün gözüküyor”;
- “HDP'nin barajı geçebilmesinin en önemli koşulunun Türk seçmeni ika etmek”; “Yüzde 9,9 civarında oyun alınmasında birinci etki kuşkusuz çözüm süreciydi ama HDP’nin Türkiyelileşme siyasetinin de etkisi vardı”;
- “İmralı’dan başlayarak bütün Kürt siyasi hareketi de gayet iyi bilir ki çözüm süreci Türkiye’de siyasi, ekonomik istikrarın sürmesine göbekten bağlı”;
- “Eğer bir anlaşma olur ise ve bu anlaşmayı Kürt Siyasi Hareketi gerçekten sahiplenir ve açık bir şekilde deklare edebilirse -özellikle Kandil’den bu ses duyulursa- ben barajın geçilebileceğini düşünüyorum” (E. Mahçupyan);
- “2015 Haziran Genel Seçimlerinin kilit partisi, HDP olacak”, “HDP, nitel olarak, etkili ana muhalefet partisi olacak”;
- “Kobani ve Cizre olaylarının Batıdakileri irrite ettiğini, bölge halkını endişelendirdiğini ve oyları erittiğini”; “Kürtlerin Meclis dışında kalması AK Parti’ye yaramayacağı gibi Türkiye’yi bir kaos ortamına sürükleyebilir”; “HDP, %10 barajını geçemez, parlamento dışında kalırsa, bölgeyi hatta Türkiye’yi iktidara ‘dar’ edebilir, Türkiye iç barışı bozulur, barış süreci çöker”;
- “Kürtler, Rojava’da yaptıkları gibi ‘kendi yoluna gitme’ kararı alır”…. mealinden Kürt siyasetini açıkça hedef alan açıklamalar, uyarılar, tehditler, teşvikler geliyor peş peşe!
Dikkat edilirse “barış, Türkiyelileşme, istikrar, kaos” gibi kavramlar, KCK ve HDP’ye “akıllı olun eylem yapmayın” çağrıları ve HDP’nin barajı aşıp aşmaması; Kürt meselesinin çözümü ile bağlantılı değil, Türk rejiminin istikrarına odaklı kullanılıyor. Kürt siyasetine; “Kürt, esas Kürdistani gömleği çıkar Türkiye gömleğini giy, baraj derdiniz olmaz” deniliyor.
Kürt siyasetini, süren ittifak çabalarını somut adımlarla kalıcılaştırmaya çağırıyoruz
Öncelikle şunu bilelim; “Yeni bir anayasanın ancak AK Parti’nin bu hamleyi tek başına yapacak güce erişmesiyle ya da HDP-AK Parti arasında bir uzlaşmayla hazırlanabileceğini gösteriyor” (Ali Bayramoğlu) beyanları yanıltıcıdır.
AKP, eğer tek başına çoğunluk sağlamamışsa, HDP “evet” dese ve ikisinin sayısal çoğunluğu yetse dahi CHP ile MHP’yi bir tarafa bırakarak salt HDP ile anayasal değişikliğine asla yönelmez. Yönelmez çünkü Kürt meselesi AKP’nin değil rejimin meselesidir.
Güney ve Batı Kürdistan’da özelde de Kerkük’ten Şengal, Kobanê’ye uzanan hatta IŞİD’e karşı süren direnişin yarattığı motivasyonu arkalayan Kürt siyaseti, ittifakını gerçekleştirirse %10’nun çok üzerindeki Kürt potansiyelini açığa çıkartabilir ve baraj sorunu olmaz!
Kürt siyasetinin bugün esas tartışması gereken, yaklaşan seçimleri de dikkate alarak geniş ve stratejik ittifakın nasıl yaratılacağıdır. Seçim ya da seçim dışı hangi planı hayata geçireceklerse geçirsinler öncelikle ulusal demokratik ittifaklarını yaratmalıdırlar.
Dolaysıyla bir süreden beri devam eden ulusal demokratik ittifak arayışlarına (ki önümüzdeki aylarda da somut çabalarla devam edecek) seçim bağlantılı olarak ve herkesi kapsayacak şekilde hızlandırılmalı. Yaklaşan seçimleri de düşünerek herkesi bu somut çabaların kalıcı ittifaka dönüşmesi yolunda katkı koymaya çağırıyoruz!
İttifakını gerçekleştirmiş Kürdistan demokratik güçleri A planı olarak seçime katılmayı önlerine koymalıdırlar. Seçime katılmanın şekli, biçimi ayrıca başlı başına ele alınabilir. B planı olarak ise, Türk devletinin gerek izlediği bölgesel siyaset gerekse iç siyasette dayattığı yüzde on ve benzeri pratikler üzerindeki dışlamaları nedeniyle boykot da bir seçenek olarak gündeme gelebilir. Bu vb. seçenekleri ittifak bileşenleri tartışabilmelidirler!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.