YA ONLAR KİMİN ÇOCUKLARIYDI?
Hilal Kaplan
06 Ocak 2012 Cuma 00:11
BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, mecliste ses getiren bir konuşma yaptı. Ses getirmesinin en büyük sebeplerinden birisi bölge halkının kayda değer bir kısmının paylaştığı ruh haline tercüman olmasındandı. "Kök salmanıza izin vermeyeceğiz" beyanına verdiği yanıt, Kürt meselesinin çetrefilliğini özetler nitelikteydi:
"Neyin kök salması? Biz bu topraklarda bin yıldan beri varız. Köklerimiz, o toprakların, o kayaların, Cudi'nin, Gabar'ın, Ağrı'nın, Munzur'un ta en derinliklerindedir. Buradayız. Tarihten beri varız, bundan sonra da olacağız. Köklerimiz, atalarımız, dedelerimiz, mezarlarımız, kökümüz burada."
PKK ve sempatizanlarının on yıllardır "kökü dışarıda" olarak anlatıldığı bir ülke gerçekliğinde yaşıyoruz. O yüzden bu cümlelerdeki hakikatle yüzleşmek gerekli. Ancak aynı konuşmada sayın Kışanak, Uludere'yi "Kürt halkının varlığını inkâr eden zihniyetin göstergesi" olarak da yorumluyor. Daha günler önce, kendisiyle aynı kürsüden "Bu topraklarda Kürtler var ve onların haklarını vereceğiz" diye meclise seslenen Bülent Arınç'ın sözlerini unutmuş görünüyor.
Kışanak'ın kürsüyü yumruklayarak, "Yok mu vicdanınız, yok mu insanlığınız? Onlar kimin çocukları?" diye isyan edişini izlerken bu haklı öfkenin binde birini neden PKK'nın öldürdüğü Kürtler için göremediğimizi düşünüyorum. Üstelik "Ortada terör sorunu yok" derken öylesine kati bir inanmışlıkla konuşuyor ki daha aylar önce PKK'nın işlediği cinayetlerin hafızamızdan silindiğini zannediyor sanırım.
* * *
Hiranur dört yaşındaydı.
Elif on yaşındaydı.
Ferit on üç yaşındaydı.
Hepsi Ekim ayında, Bitlis'teki bir PKK saldırısında öldürüldü.
Veysel 16 yaşındaydı. PKK'lı canlı bomba onları Bingöl'de, anneleriyle beraber gittikleri bayram alışverişinde bulmuştu. Kahraman anne Hatice Belgin, "Allah aşkına patlatma" diyerek canlı bombanın üzerine kapanmasa belki Veysel'in kardeşleri Ceylan ve Hazal da ölecekti. Yaklaşık iki ay yoğun bakımda kalan Veysel, geçtiğimiz haftalarda annesi Hatice Hanım'ın yanına uğurlandı...
Nuran Evin, Siirt'li, 17 yaşındaki bir lise öğrencisiydi. Üniversiteye gidecek olan ablasına veda partisi yapmak için yola çıkmışlardı. Arabada toplam altı genç kız vardı. PKK'nın roketli saldırısı sonucu Nuran o arabada iki ablasını ve iki en yakın dostunu kaybetti. Omuriliğine isabet eden şarapneller yüzünden artık Nuran'ın belden aşağısını tutmuyor... Saldırıdan yaralı olarak kurtulan diğer genç kızlardan Gülcan ise sağ bacağı olmadan hayata devam etmek zorunda...
Mizgin Doğru. Dört kız evlattan sonra, hep istediği gibi bir erkek çocuğu olacaktı. Batman'daki PKK saldırısı onu hamileliğinin son ayında buldu. Uzun namlulu silahlarla yapılan saldırıda dört yaşındaki kızı Sultan'la beraber vefat etti. Mizgin Hanım'ın karnından sağ çıkarılan bebekse sadece 24 saat hayata tutunabildi ve daha adı bile konulamadan annesinin yanına gitti...
* * *
"Kürt halkına gözdağı vermeyi düşünenler" diyerek hükümeti suçlayan Kışanak, PKK'nın öldürdüğü bunca Kürt çocuğunu, kadınını da "PKK'nın Kürtlere verdiği gözdağı" olarak mı okuyor acaba?
İşin doğrusu bu zamanda ne hükümetin ne de PKK'nın kasten sivil öldürmesi akıl kârı değil. Çünkü iki taraf da şiddet sarmalını devam ettirse de arkalarındaki halk desteğini kaybetmemek için ahlakî bir üstünlüğü muhafaza etmek zorundalar. Ama savaş, zulmün zirve yapmasına en müsait olan insanlık hallerinden birisi ve çocuklarımız ölüyor. Şiddetten arta kalan en yalın gerçek bu!
Keşke Sayın Kışanak ve BDP'liler Uludere'de kaybettiğimiz canlar kadar Batman'da, Siirt'te, Bingöl'de ve daha pek çok yerde kaybettiğimiz evlatlarımıza da aynı duyarlılıkla sahip çıksalardı. Katil PKK olunca, "şiddet nereden gelirse gelsin karşıyız" yuvarlamalarına düşmeselerdi. Belki o zaman her şey daha farklı olabilirdi...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.