YA BU SEFER DE GİTMEZSE
Cafer Solgun
30 Ağustos 2013 Cuma 08:38
Son yazılarımda önce Mısır ve ardından Suriye’deki gelişmelerin oluşturduğu dayatıcı gündeme rağmen yakın tarihimizdeki “kayıp” ve “faili meçhul” gerçeklerini ele aldım. Bugün de Lice’yi yazmayı planlamıştım aslında.
Ancak bu satırları yazdığım esnada ABD oluşturduğu koalisyon aracılığıyla Suriye’yi bombalamaya hazırlanıyordu. Bizim medyaya kalsa savaş çoktan başlamıştı; “Geri sayım başladı, bu akşam müdahale başlayabilir” diyordu haberler ve bu ara yine “ne çok Ortadoğu uzmanımız var” dedirten yorumcular...
Obama, çalışmalarını henüz bitirmemiş BM denetçilerinin raporlarını beklemeden “Kimyasal saldırının sorumlusunun Esad rejimi olduğuna kuşku yok” açıklaması yapmış ve bir anda dünyanın gözü kulağı Washington’a çevrilmişti...
Bu satırları yazdığım esnada ilk günden itibaren düne kadar Mısır ve Suriye konusunda ipleri kopartmışçasına sert açıklamalarla suçlanan ABD’nin oluşturacağı koalisyona katılmaya çok istekli olduğunu deklare eden Ankara’da, akşam saatlerinde bir güvenlik zirvesi toplanacağı açıklanmıştı. “Dün dün idi ve bugün de bugün”...
ABD, olası saldırının “sınırlı bir cezalandırma” amacı taşıyacağını açıklamıştı. Esad rejiminin askerî altyapısının zayıflatılmasının hedeflendiği anlamı çıkartılmıştı bundan. Çünkü muhalif güçler koalisyonundan yana hâlâ çok da emin değildi Batı ve belki de bu iç savaş hâlinin sürüp gitmesini gerektiriyordu Batı’nın ve İsrail’in çıkarları...
Bu tip savaş durumlarının oldukça “özgün” bir mantığı vardır ve onu da “çılgınlık” olarak özetleyebiliriz. Hedefteki güç bir “varlık-yokluk” konumunda ise ve destekçileri de onun varlığını kendi bölgesel çıkarları için “olmazsa olmaz” görüyorlar, “sıra bize gelir yoksa” diye düşünüyorlarsa, belirlenmiş hedeflerin akıllı füzelerle vurulmasının planlandığı bir müdahalenin, o kadarla sınırlı kalmayabileceği anlamına geliyor bu. Nitekim eli kulağındaki müdahaleye Esad’ın Türkiye’yi vurarak karşılık verme olasılığı ne bir “kehanet” ne de “felaket tellallığı”...
Kürtlerin bölgeye yayılma olasılığı güçlü bir savaşa karşı çıkmalarını anlamayanlara, anlamak istemeyenlere şaşıyorum. Hemen “Esad’ın yanında olmak” ithamıyla karşılaşıyorsunuz. Esad Kürtlerin dostu imiş gibi... Oysa Kürtlerin savaşa karşı olmalarının çok basit ve anlaşılır bir nedeni var: Esad’ın silahlarının menzilinde Kürtler ve Kürdistan bulunuyor... Bunu anlamak bazıları için neden zor? Savaş, insanların öldüğü bir şey, “bilgisayar oyunu” değil...
Sınırdaki yerleşim birimlerine Esad’ın olası bir kimyasal saldırısına karşı gaz maskeleri stoklanmaya başlamış. Sığınak yerleri belirlenmiş. Herhâlde askerî güçler de teyakkuz hâlindedir... Fakat bu “önlemler” mesela Serêkanîyê’deki (Ceylanpınar) insanlarımızın can kaygılarını gidermiş midir acaba?
Muhaliflerin deviremediği Esad’ın bu harekât sonucunda devrilebileceği hesapları yapan bizdeki savaş uzmanları, bu sürecin olasılıkları hakkında ne kadar fikir sahibidir, emin değilim. O yüzden hatırlatmak durumundayım. Bu tip savaşlar çoktan miadını doldurmuş klasik savaşlar gibi olmuyor. İstihbarat örgütlerinin, onların uzantılarının işin içinde olduğu “başka” yol ve yöntemler de kullanılıyor. Sizin “içinizi” de karıştırmak istiyorlar. Bombaların nerede, ne şekilde patlayacağının belli olmadığı bir “kargaşa” ortamı yaratmayı hedefliyorlar... Bütün savaşlar kirlidir, uğursuzdur, ama en kirlisi, bütün bunların hesaba katılması gerekenleridir.
“Yoksa sen Esad kalsın mı istiyorsun?” diyenlere cevabım ise şu: Ya üç beş ay ömür biçilen Esad bu kez de gitmezse?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.