30 Nisan 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır17°C
  • Ankara23°C
  • İzmir27°C
  • Berlin28°C

XANÎ'DEN MEKTUP

Yavuz Delal

08 Nisan 2013 Pazartesi 15:21

'Xemê Dilê Min'; İçimdeki Dert 

“Eş'ara medî'heta tewai’fê di kurdan e bi şeca'et û 'xîretê îzhara bedbextî û bêtalî'ya wan e digel hinde sema'het û 'hemiyyetê. 

Kürt topluluklarının yiğitliklerinin ve gayretlerinin açıklanması ve mertliklerine ve hamiyetlerine karşın bahtsız ve talihsiz olduklarının gösterilmesi hakkındadır! 

Saki;

-Ey mürşid-i kâmil- lütfet de Allah aşkı için Cem’in Kadehine -kalbimize- bir yudum mey -ilahi aşkın zevkini- koy! Koy ki, kadeh meyle -kalbimiz ilahi aşkın zevkiyle- bize cihanı göstersin; neyi irade ediyorsak açığa çıksın! Koy ki, ahvalimiz belli olsun; bakalım gelecek bizim için kolay olacak mı? 

Artık işlerimizin ters gitmesi kemâle ermiştir; acaba bu durumun zeval bulması kabil olacak mı? Yoksa -bu talihsizliğimiz- zamanın sonuna kadar böyle zirvede mi kalacak? 

Acaba şu feleğin çarkından bir yıldızın da bizim için çıkması mümkün müdür? Mümkün mü acaba bir kez de olsa, bahtımız derin uykusundan uyanıp bize yâr olsun! Bizden de bir dünya koruyucusu, bir padişah çıksın! Sanat gücümüz ortaya çıksın, kalemlerimizin –fikirlerimizin- kıymeti bilinsin! Acaba derdimizin deva bulması; ilmimizin revaçta olması mümkün olacak mı? 

Eğer bizim de başı dik, kerem sahibi ve tatlı sözlü –şiirden/fikirden anlayan- bir liderimiz olsaydı, altın ve gümüşlerimiz sikke ile tasdik edilirdi ve böyle değersiz ve şaibeli kalmazdı! Zira altın ve gümüş ne kadar halis ve temiz olursa olsun, ancak sikke vurulduğunda değerli olur.

Eğer bizim de; Allah’ın bir taç ile liyakatlandırdığı, onun için bir taht tayin ettiği bir padişahımız olsaydı; bizim için de bir baht kapısı açılırdı! 

Hâsılı; eğer -padişahımız- için bir taç olsaydı, biz de o zaman revaç bulurduk elbet: Biz yetimlere merhamet eder ve bizi soysuz alçak imansızların elinden kurtarırdı. O zaman bizi mağlup edemezdi bu Rom ve baykuşların elinden harabeye dönmezdik. Mahkûm ve çaresiz yoksul olmaz, Türk ve Tacik’e mağlup olup boyun eğmezdik. 

Fakat -siz-; Allah, bu Rom ve Acemi ezelden beri başımıza salmış -mı sanıyorsunuz-! Evet, onlara boyun eğip tabi olmak ayıptır; amma bu ayıp halkın önde gelenlerinin ayıbıdır: -Bu ayıp bir namustur ve- namus önde gelen egemen ve beylerin namusudur, -yoksa bu ayıpta çaresiz, güçsüz- şairlerin -âlimlerin- ve fakir halkın ne kabahati olabilir ki?

-Çünkü- her kim gayret elini kılıca uzatmışsa, erkekçe ele geçirmiştir kendi devletini. Çünkü dünya süslenmiş bir gelin gibidir ve ona hâkim olmak da yalın kılıcın elindedir. Fakat onun söz kesmesi; Mehir ve çeyiz hediyeleri, lütufkâr ve cömert olmak ve bağışta bulunmaktır.

Dünyaya hikmetlice şunu sordum; “başlığın nedir senin?” bana dedi ki; “başlığım himmettir/gayrettir benim”. Hâsılı dünya, ancak kılıç ve iyilikle insana boyun eğip teslim olur. 

Acaba şu dünya devletinde, Kürtlerin -durumu hakkında- Allah’ın hikmeti nedir? Acaba -Kürtlerin bu devletten- mahrum kalmalarının manası nedir ve neden hep mahkûm kalmışlar? Hâlbuki onlar şöhret şehrini kılıçla zapt etmiş, himmet ülkesini teslim almışlar.

-Çünkü- her bir beyi cömertlikte bir Hatem’dir; her bir yiğidi cengâverlikte bir Rüstem’dir. 

Düşün; Kürtler, Arap topraklarından tâ Gürcülere kadar burçlara benzemiş kale gibi olmuştur; bu Rom ve Acemler ise -burçların arkasında Kürtler sayesinde korunmak için- onları kendilerine hisar yapmış ve Kürtlerin hepsini dörtkenara ayırmış ve bu her iki cephe Kürt topluluklarını imha oklarına hedef tahtası yapmış. Sanki -Kürtler onların- sınır başlarının kilididir, sanki Kürt topluluklarından her biri -onların sınır boylarının- sağlam birer seddidir.

-Düşün- Şu Rom ve Tacik ordusu -ne zaman- çıkıp harekete geçse, Kürtler her defasında kana bulanıyor ve berzah misali onlar birbirinden ayrılıyor.   

Yiğitlik, himmet, cömertlik, mertlik, gayret ve celadet… Hepsi Kürt aşiretlerinin mührüdür. Himmet kılıcıyla adaleti sağlayan onlardır.

Cesarette onlar ne kadar gayretli iseler, minnet altında kalmaktan da o denli nefret ederler. İşte onlardaki bu yüksek gayret ve bu yüksek onurluluk minnet yükünün altına girmelerine mani olmuştur. Bu yüzden -kendi aralarında- ittifak etmezler; daima inat edip birbirleriyle savaşırlar. 

Eğer birlik ve beraberlik içinde olsaydık, karşılıklı uyum sağlayabilseydik; Romun, Arabın ve Acemin hepsi bize hizmetçi olurdu. İşte o zaman hem dini, hem de devleti tamamlar ve hem ilmi, hem de hikmeti elde ederdik.

İşte o zaman sözler birbirinden ayırt edilir ve kimlerin hüner sahibi olduğu belli olurdu.” 

NOT: Yukarıdaki metin, “Ehmedê Xanî ve Kürdî Muradının Kur’anî Dayanakları” adlı kitabımızdan nesre çevrilmiş olan, Ehmedê Xanî’nin 1694 tarihinde tamamladığı manzum şaheseri olan Mem û Zîn’in, 5. Bölüm başlığı ve toplam 46 beyitinden derlenmiş ve mektup olarak buraya iktibas edilmiştir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.