VİRANŞEHİR KATLİAMI
Enver Sezgin
13 Ocak 2015 Salı 02:03
İki hafta önce bu sütunlarda Roboski Katliamı’ndan söz ederken, yıllarca önce meydana gelen bir başka katliamı, Viranşehir Katliamı’nı hatırlatmış ve burada dokuz yoksul köylünün öldürüldüğünü belirtmiştim. Sözkonusu yazıdan sonra bazı dostlarım beni telefonla arayarak yaşamını yitirenlerin sayısının 20 veya 22 olduğunu söylediler. Bazı okuyuculardan da benzeri mesajlar aldım. Farklı sayılar telaffuz ediliyor. Örneğin, dönemin CHP Mardin Milletvekili, Nurettin Yılmaz, ölü sayısını 11 olarak ifade etmektedir.
Ölenlerin sayısı 9 veya 22; rakam ne olursa olsun, bunun bir katliam olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Haftalık, Viranşehir gazetesi, 6 Şubat 2012 yılında dava dosyasından aldıklarını düşündüğüm şu infaz listesini yayınlar: Kejan Sevgili, Übeyit Çardak, Sinan Erkek, Ali Kahraman, Mustafa Taç, İsa İlvi, Ayit Sümen; Hamit Diken, Suriyeli meçhul.
Olaydan hemen sonra, CHP Urfa Milletvekili, Celal Paydaş konuyu Meclis’e taşır.
Paydaş, TBMM 1975 yılının, 23. birleşiminde bir konuşma yaparak şunları söyler: “…Tarihe ‘Viranşehir Katliamı’ olarak geçecek kadar mühim olan bu kaçakçılık ve adam öldürme olayı, önce basit bir zabıta olayı olarak gösterilmek ve geçiştirilmek istenmiştir. Daha sonra çeşitli tepki ve uyarılar karşısında bizzat gerçekten bir insanlık cinayetinin, bir insanlık suçunun işlendiği kanısına üzülerek varmış oldum. Olayda bizzat bulunup da, kurtulanlar tarafından çok samimi bir şeklide, olayın; birlik komutanlığındaki sivil komisyoncu vasıtasıyla; para ile Suriye’ye geçtikleri, gelişlerinde aynı formaliteye uydukları ve serbestçe hududu geçtikleri; 3 km. ilerledikten sonra, aniden, askeri GMC’lerin (cemselerin) yarım ay şeklindeki pususuna düştükleri ve hemen etraf ışıklandırmak suretiyle kendilerine ihtar dahi yapılmadan ateş yağmuruna tutuldukları, yara alan ve almayanların yakalanıp, sanki boyunlarında idam fermanı varmış gibi ikinci defa kurşuna dizilerek öldürüldükleri şeklinde vuku bulduğu ifade edilmiştir.”
Nurettin Yılmaz, anılarını kaleme aldığı “Yakın Tarihin Tanığıyım” adlı kitabında katliamla ilgili şu ifadelere yer veriyor: “Viranşehir’de tansiyon yüksekti. Cumhuriyet Savcısı’nı ziyarete gittim. Otopsi raporunu ve jandarma olay tutanaklarını incelemek istedim. ‘Milletvekiline bunları göstermek zorunda değilim, vermem’, dedi. Mardin Barosu avukatlık kimliğimi gösterdim. ‘Avukat olarak bu belgeleri görmek hakkımdır ve ısrar ediyorum’ dedim. Otopsi raporunda ‘kurşunların girişi arkadan, çıkış ise önden’, yazılıydı. İnsanların tümü de arkadan vurulmuştu. Yani kaçarken vurulmuşlardı. Jandarmanın tuttuğu fezlekedeyse karşılıklı çatışma sonucu öldükleri yazılmıştı.”
Otopsi raporundan ve hayatta kalanların ifadelerinden yola çıkan, başını Nurettin Yılmaz ve Celal Paydaş’ın çektiği 12 CHP’li milletvekili, “Meclis araştırma önergesi” verirler.
Nurettin Yılmaz’ın anılarından anlıyoruz ki TBMM, büyük bir ekseriyetle “Meclis soruşturması” açılmasına karar verir.
Bir yandan da katliama uğrayanların yakınları, gerçeğin aydınlatılması ve suçluların cezalandırılması için mahkemeye başvururlar.
18 Aralık 1975 yılında Urfa Ağır Ceza Mahkemesi’nde 36 sanık hakkında “müstakil faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek suçundan” dava açılır.
Failler belli; suç ortadaydı. Otopsi raporu ise dokuz yoksul köylünün nasıl öldürüldüklerini net bir biçimde kanıtlamaktaydı. Bütün bunlara rağmen, mahkeme iki yıl süren dava sonunda “silahlı müsademe sonucunda vurulduklarını” söyleyerek “ceza tayinine gerek olmadığına” karar verir.
Bu toplu cinayetin üstü örtülür. Dahası hafızalardan silinir, unutturulur.
Ancak, haksız yere öldürülenlerin yakınları bu cinayeti hiç unutmadılar.
Olaydan kırk yıl sonra bir kez daha mahkeme kapılarına dayandılar.
Onlar şimdi “o gün meydana gelen hadisenin aydınlatılmasını” ve gecikmeli de olsa “adaletin yerine getirilmesini” talep ediyorlar.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.