24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara1°C
  • İzmir7°C
  • Berlin3°C

VİCDAN KOALİSYONU GENİŞLİYOR

Ruşen Çakır

15 Mayıs 2014 Perşembe 08:37

23 Ekim 2011 günü öğleden sonra saat 2’ye doğru Van’da deprem oldu. Tesadüf eseri Hüseyin Yayman ve Burak Kara ile birlikte Hakkari’den Van’a dönüyorduk, Yüksekova’ya yaklaşırken depremi hissettik. Hemen önce Van’a, ardından Erciş’e geçtik. Aynı gün gece yarısına doğru Başbakan Tayyip Erdoğan Erciş’e geldi. Gelmeseydi şaşırırdım, şaşırırdık. Çünkü Erdoğan böylesine insani durumlara hızlı ve insani tepki vermesiyle bilinen bir siyasetçidir ve bu özelliği onun siyasi tırmanışına epey yardımcı olmuştur.

Fıtrat

Dün de Erdoğan bütün ülkeyi yasa boğan facianın ardından, Van depremindeki kadar hızlı olmasa da, 24 saat dolmadan Soma’ya gitti. Ama yaptığı basın toplantısında söyledikleri derin bir hayal kırıklığı yarattı. Erdoğan ile yollarını çoktan ayırmış, onu bir an önce tasfiye edilmesi gereken bir düşman olarak görenlerin tepkilerini kastetmiyorum. Gezi, 17 Aralık gibi süreçlerde kendisine tavizsiz şekilde sahip çıkan, ona kalkan olan pek çok kişi, öncelikle, Erdoğan’ın bu bariz “iş cinayeti”ni, İslami söyleme başvurup (örneğin kazaların madenciliğin “fıtratında” olduğunu söyledi), normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışmasından rahatsız oldu. Hele Soma faciasının 1800’lü yıllar İngiltere’sindeki maden kazalarıyla karşılaştırılmasına kimse anlam veremedi.

Ne istifa ne azil

İkinci şikâyet konusu, Başbakan’ın onca canın kaybına yol açan bariz ihmal ve sorumsuzluklar zincirinin aydınlatılıp sorumluların cezalandırılacağına dair inandırıcı, hatta en azından gönül alıcı sözler etmemiş olması. Bu tutum, kadere ve kazaya olduğu kadar sorumluluğa da inananları, bu ölümlerin hesabının sorulmasını isteyenleri yaraladı.

Sonuç olarak, yolsuzluk iddiaları üzerine bir günde 4 bakanının görevi bırakmasına onay vermek durumunda kalan Erdoğan, herhangi bir görevden alma veya azil imasında bulunmadı.

Hükümet adına konuşan herkesin, madeni işleten özel şirkete toz kondurmama yolundaki gayretleri de ayrıca dikkat çekti.

İmaj

Gerek Erdoğan’dan önce giden bakanların, gerekse kendisinin Soma’da verdiği görüntülerin de ayrıca hayal kırıklığı yaratmış olduğu ortada. Önce bakanların birbirlerine omuz vererek yürümeye çalışan maden işçilerine uzaktan bakmalarının fotoğrafları düştü medyaya. Ardından Başbakan ile halk arasına asker ve polislerden kocaman barikatlar örülmüş olmasının. Ve nihayet basın toplantısında daha ilk soruda Erdoğan’ın (yine) gazeteci azarladığına tanık olduk.

Vicdan

Soma faciası duyulur duyulmaz, bazı kişiler, buradan Gezi’deki gibi bir hareketin çıkarılmak istenebileceği endişesine kapıldılar. Hatta işi daha ileri götürüp bu facianın bu amaca yönelik bir sabotaj olabileceği spekülasyonu bile yaptılar.

Bunlar deli saçması iddialar; gördüğüm kadarıyla hükümete destek verenlerin çoğu da bu tür komplo teorilerini ciddiye almıyor. Ne var ki eğer Soma’daki facianın insani boyutu ıskalanır ve olayın sorumlularının peşine düşülmeyip her şey sadece Allah’a havale edilirse, Roboski sonrası yaşananlar tekrarlanmaz, toplum bu sefer sessiz kalmaz.

Ve Gezi ile ilk kez karşımıza çıkan, ardından Berkin Elvan’ın cenazesi, Ali İsmail Korkmaz’ın mahkemesi gibi olaylarda tekrarlanan “vicdan koalisyonu“ yeni katılımlarla yoluna devam eder.

Eğer birileri bu durumdan rahatsızsa yapacakları şey çok basit: Vicdansızlığı bırakmak. Çünkü insan fıtratı bu kadar vicdansızlığı kaldırmaz.

Çünkü hayatta her şey iktidardan ibaret değil.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.