23 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara12°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

VE MÜZAKERE BAŞLADI…

Ali Bayramoğlu

05 Ocak 2013 Cumartesi 07:25

Gelişmeler hızlı.

Başbakan'ın 'İmralı'yla görüşülüyor' açıklaması, bunu takiben MİT Müsteşarı'nın Öcalan'la yaptığı görüşmeler ve içeriğinin basında yer alması, en nihayet Ahmet Türk ve Ayla Akat'ın İmralı'ya gidip Öcalan'la buluşmaları…

Bunlar son derece olumlu gelişmelerdir.

Kürt sorunu çözülecekse bunun modeli deneyimlerle ortadadır. Bu modelin iki ayağı vardır. Bunlardan ilki bu konuya ilişkin bir demokratikleşme dalgasıdır. İkincisi ise taraflar arasında temas, müzakere üzerinden bir uzlaşmanın sağlanmasıdır.

Dünya ölçeğinde bugüne kadar çözülen tüm etnik sorunlarda izlenen yol ana hatlarıyla budur.

Türk devlet cihazı da aynı yolu izlemeden bu sorunu çözemeyeceğini sanırız anlamış bulunuyor.

Ancak gelişmeler son derece önemli olmakla birlikte yakın geçmiş deneyimi temkinli olmayı gerektiriyor.

Biliyoruz ki, bu tür girişimler bugüne kadar ya Oslo sürecinde olduğu gibi silahla provoke edildi ya da devletin tek taraflı silah bıraktırma stratejisinin anlamsız girdaplarında boğuldu.

Bugün bardağın dolu tarafına bakmakta yarar var.

Öcalan'ın milletvekilleriyle görüştürülmesi, 'siyasi irade-BDP-Öcalan arasında' başlayan, oradan Kandil'e ve Avrupa'ya uzanacak bir 'müzakere süreci'nin açıldığına işaret ediyor.

Temel olarak örgüt-siyasi irade arasında yürütülen Oslo görüşmelerinden sonra, bu kez görüşmenin doğrudan doğruya Öcalan'la yapılması ve aracı yapının Meclis'teki siyasi parti ve milletvekilleri olması bir 'ilk'tir ve meşruiyet derinliği ve siyasetin devreye girmesi açısından son derece önemlidir.

Kürt meselesi çetrefil ve çok boyutlu bir sorun.

Bu sorunun nihai çözüme ancak ve ancak talepler ve kararlar, Türk ve Kürt kamuoyunun bu sürece katılması, parlamentonun ana müzakere zemini olmasıyla siyaset üzerinden ulaşabileceğini bilmek gerekir.

Bu çözüm yoluna girilebilmesi için ise önce şiddet ve silah defterinin kapanması, siyaset defterinin açılması gerekir.

Bugün yaşanan gelişmelerin anlamı da işte budur.

İki gün önce bu konuda söylediklerimi tekrarlamak isterim:

'Şiddetten siyasete geçiş aşaması bu işin en zor tarafıdır.

Bu, bugüne kadar pek çok kez karşılaştığımız gibi, kimi şahinlerce, şiddeti tercih eden kimi gruplarca prove edilerek bozulmuş bir aşamadır. Silvan saldırısı buna örnektir. Siyaset aşamasına geçişte ikinci zorluk çok daha kritiktir. Zira bu aşamada taraflar, özellikle devlet sadece istemek ve almakla yola devam edemez. Hükümet çevrelerinin sık vurguladıkları gibi, temaslar silahları bıraktırma görüşmeleri olarak tanımlanamaz. Öyle bir niyet ve politika bu sürecin hızla sona ermesine yol açar. Almak kadar vermek, mevcut statünün ötesine geçmektir… Siyasete girişin önkoşulu budur…'

O zaman ne yapmak gerekir?

Her şeyden önce, her iki tarafında provokasyonların olabileceğini kabul etmesi, bu süreci onlara rağmen sürdürme kararlılığında olması, dolayısıyla her anlamda ve her koşulda silah sıkmamayı ana ilke olarak benimsemesi gerekir.

İkincisi siyasi iradenin Kürt siyasi haretinin taleplerine kulak vermesi, bir ölçüde Kürtler adına davranmasına imkan vermesi gerekir.

Kürtçe eğitim, yerel yönetimlere yetki devri, bunun anayasada teminat altına alınması, şiddet ve siyaset arasına açık çizgi koyan yasal değişiklerle kitselel tutukluluk hallerine son verilmesi, siyasete bu yolla imkan tanınması gibi, haberlerde sık altı çizilen, mutabakat unsuru olarak tanımlanan ögeler işte bunlardır.

Umarız bu haberler doğrudur.

Bu aşamada siyasi irade sözcülerine, Kürt milletvekillerine, basına büyük sorumluluk düşüyor.

Yapıcı olma ve güven ilişkisini kurma her şeyden önemli gözüküyor.

Umarız Türkiye bu büyük belayı başından defeder.

Ve demokrasi ve refah sayfası tam anlamıyla açılır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.