VATAN, TOPRAK VE TAZE FASULYE
Tuncer Köseoğlu
10 Temmuz 2014 Perşembe 03:49
Apiça’da ilk iftarımı hane halkı şehirde olduğu için amcaoğlu Erol’un evinde yaptım. Erol’un eşi Fatoş, parça etli taze fasulye yapmıştı. En sevdiğim yemeklerden biridir taze fasulye… Tabağıma fasulye koyarken “Çok lezetlidir, fasulyeler benim bahçemden…” dedi, gururla. Bahçe dediğin ise duvarın dibine binbir zahmetle dikilen birkaç fasulye ğarçısından (fasulye sırığı) ibaret. Boş toprak yok ki Fatoş ve diğer Karadeniz kadınları geniş, geniş mısır, kabak, hıyar, fasulye ve diğer sebzeleri yetiştirsinler… Bu nedenle boş buldukları en ufak toprak parçasını değerlendiriyorlar. Duvar dipleri, yol kenarları… Yeter ki bir ğarçı vurulacak yer olsun. O yerler dolduruluyor sebze yetiştirmek için. Önemli değil ne kadar verdiği, bir yemeklik sebze çıksın yeter.
Rize’de köyleri dolaşırken yol kenarlarında dikilen birkaç fasulye ve mısırla karşılaşırsınız sık sık. Yabancı birine akla ziyan gelebilir bu durum ama gerçek çok farklı. Arazi anlamında fakir olan kentin bütün tarım alanları çaylık yapılmış durumda. Sebze ve mısır ekmek için ayrılan alanlar da zamanla çay tarlalarına dönüştü. Yüzyıllar boyu adına binlerce maniler söylenen türkülerin baş ilham kaynaklarından biri olan değirmenler yetim kaldı dere kenarlarında. Mısır öğütmek için geceler boyu sıra beklenirdi eski zamanlarda. O sıra beklemelerde sevdaluklar yaşanırdı… “Gidelum dereme, oğutelum unleri/ Güneşe çerirelum, şu karanlık günleri” türküsü hâlâ söylense de deremenlerde öğütülecek mısır yok artık. Onun yerine boş bulunan her yere ekilen az sayıda mısır ve fasulye var…
Fatoş’ta evin her yanını değerlendiren Karadeniz kadınlarından biri. Senenin ilk mahsulünden yemek bana nasip oldu. Taze fasulye ise Fatoş’un söylediğinden çok daha fazla lezizdi. Diğer yemeklere bakmadan iki tabak fasulye ile bitirdim iftarı. Fatoş’un ağzından hiç Vatan’ın kutsallığına dair kelam duymadım. Onun için önemli olan az da olsa ekebileceği küçük bir toprak parçası. Ve sofrasına o küçük toprak parçalarına ektiklerinden getirdi mi, değmeyin mutluluğuna. Toprak her zaman emeğinin karşılığını vermiyor ayrıca. Mesela geçen sene hıyar boldu. Bu sene ise tek tük var salatalık fidelerinde. Olsun ne gam. Seneye verir. Önemli olan o küçük toprak parçasına hayat verebilmek.
Padişahın mülkünden ulus devlete geçişte üzerinde yaşayan insanları “Vatan” yaratma uğruna asimle edebilir, bu uğurda her türlü hamaset yaparak insanları yönetebilirsiniz. Yönetmesine de, Fatoş’un bin bir emekle ürettiği fasulyeyi sofraya getirirken duyduğu mutluluğu duyamazsınız. Fatoşlar için vatan üzerinde bir şeyler ekip değerlendireceği topraktır her şeyden önce…
Apiça’dan Demirtaş’a oy çıkar mı?
Bir önceki yazımı Cuma namazına giderken bitirmiştim. Cuma namazı çıkışında kısa bir hoş beş faslından sonra laf doğal olarak en sevmediğim ve hiç çalışmadığım konu olan siyasete geldi. Muhammet emice bu işlerin meraklısı. Hemen atıldı “Kasim ne olur cumhurbaşkanlığı seçimleri. Tayyip ilk turda kazanır mı?” (Bu arada ben adımın Kasim değil, Tuncer olduğunu ilkokula gittiğimde öğrenmiştim. Apiçalılar için değişen bir şey yok onların gözünde ben hâlâ küçük Kasim’ım). Bilmem diye omuz silktim bu soruya. Muhammed emice “Bir de gazeteci olacak cahil çocuk …” der gibi gözlerle bana baktı. Bu sırada lafa “Ben oyumu Selahattin Demirtaş’a vereceğim” diyen Ali Gündoğdu karıştı. Bu söz üzerine “eyvah şimdi cami avlusu karışacak” diye düşündüm. Hiçte beklediğim gibi olmadı. Hatta Süleyman abi “ben de vermeyi düşünüyorum. Düzgün biri” dedi. Caminin avlusunda bulunalar “Tayyip varken başkasına verilir mi” noktasında karşı çıktılar bu görüşe. Benim dikkatimi ise Selahattin Demirtaş adı geçtiğinde kimsenin hakaret dolu bir söz etmemesi oldu. Oysa çok değil, birkaç yıl önce bir Kürt politikacının adı geçtiğinde başında veya sonunda mutlaka hakaret olurdu. Çözüm Süreci bir çok şeyi aşmış gibi görünüyor milliyetçi diye bilinen Karadeniz gibi bir yerde…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’a Apiça’dan oy çıkar mı bilemem ama görünen o ki birbirine düşmanlaştırılan halkların düşmanlığı da artık çıkmaz. Ve bir gün bir Kürt politikacı Apiça’ya Kürt kimliği ile gelir, seçilmek için halka vaatlerde bulunur. İşte o gün toprak daha da değerli olur ona değer verenlerin gözünde.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.