UTANÇ...
Ali Bayramoğlu
25 Mart 2016 Cuma 09:00
Suriye iç savaşından etkilenen yalnızca Ortadoğu ülkeleri değil. Suriye rejimi ve iç savaşının geleceği hakkında yanlış kestirimlerde bulunan da yalnızca Türkiye değil.
Bu savaşın ürünü IŞİD ortalığı kasıp kavuruyor. Hava şiddet esiyor. IŞİD'in ne zaman nerede vuracağı belli olmayan canlı bomba eylemleri, Paris'te, Ankara'da, İstanbul'da, Brüksel'de yüzlerce rastgele sivilin canını aldı. Tüm Batı kentleri diken üzerinde, korku ve endişeyle yaşıyor. IŞİD gibi yapının neden ve ne zaman vuracağı, geleneksel istihbarat sistemlerinin bu soru karşısında acizliği, bu şebekenin radikal eğilimliler için cazibe merkezi olmayı ne kadar sürdüreceği büyük bir soru işareti.
Sonuçlar insani olduğu kadar siyasi...
Açık toplum düzeni olumsuz etkileniyor.
Irkçı, yabancı düşmanı eğilim ve hareketler, İslam fobi güç kazanıyor. Fransa'da Sarkozy'nin iş başına dönmesi, Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da aşırı sağın güç kazanması açık bir beklenti. Suriyelilerin göçü ve varlığı Türk toplumunda bile “yabancı sevmezlik duygusu”nun filizlenmesine yol açıyor.
Demokratik düzen ve kurumlar da olumsuz etkileniyor.
Güvenlik önlemleri, tehlike ve tehdit merkezli adli önlemler, bireysel özgürlük ruhuna dayalı hukuk karşısında alan kazanıyor. Olağanüstü hal rejimleri, asayiş tedbirleri, siyasi alanının daralması, yürütmenin ve idarenin güçlenmesi Fransa'dan Türkiye'ye herkesin demokrasi çapına ve çıtasına oranla sıradanlaşıyor.
Türkiye'deki asayişçi dalga, siyasi alana, düşünceye tedbir koyma eğilimleri sadece Kürt sorunundan üreyen siyasetsizliğin bir sonucu değil, aynı zamanda genel siyasi ruh halinin kodlara, zihinlere yansıması...
ABD'de tutucu tavrı ve “Müslümanlar'ın ABD'ye girişi yasaklansın” gibi sözleriyle Müslüman düşmanlığına zirve yaptırmış olan Donald Trump 2016 başkanlık seçimlerinde cumhuriyetçilerin adayı olacağa benziyor. Seçimleri kazanması nasıl bir dünyayı, bir Ortadoğu'yu tahrik eder, düşünmesi bile endişe verici.
Büyük resim ise pek çok belirsizlik içeriyor. Yeni dünya düzeni tartışmalarında, Çin, Hindistan gibi “yumuşak güçler”in kalemlerinin yanına, İran ve Rusya gibi ülkelerin hegemonya arayışları, kuralsız güç kullanımları, yayılmaları, dolayısıyla “sert güçler” unsuru eklendi.
Açıkçası sürekli bir deprem kıtaları yerinden oynatıyor.
Deprem sona erdiğinde görüntü ne olacak, kime ne yer kalacak, kim, hangi grup, hangi değer küçülecek ya da büyüyecek, devletlerin, siyasi hareketlerin kendilerine bu çerçevede stratejik sorular...
Türkiye sadece terör eylemleri, bunların siyasi etkileriyle etkilenmiyor olup bitenden, ülkenin tüm iç tartışmaları, tüm dış politik temasları ve sorunları bu bölgesel ve global deprem zemini üzerinde oluşuyor ve bu zeminden önemli ölçüde etkileniyor. Kimileri iç siyasi hesaplaşmalara, öfkelere, rant kavgalarına hapsolup, endeksli can sıkıcı içe kapalılıkla yaşasa da gerçek bu.
Bir de tüm bunlar olup biterken, yaşanan bir utanç hali var.
Malum, “tehcir, tahkir ve katil”, güç kavgaları ve güç tarihinin simgesi olan bir utanç üçlüsüdür.
1,5 milyon insanın sürgüne gönderildiği, çoğunun yollarda telef olduğu Ermeni tehcirinden 100 yıl sonra, dünya, güç dünyası, özellikle Batı, içinde olduğu, sorumlu bulunduğu ve milyonlarca insanı etkiyen, yeni bir tehciri izlemekte, kirin üzerine sıçramasından kaçınmakla yetinmekte...
Yanı başımızda yüzyılın trajedisi yaşanıyor.
Suriye içinde 10 milyon insan yer değiştirdi. 5 milyon Suriyeli komşu ülkelere gitti, bunun 3 milyonu Türkiye'de bulunuyor. Batı, özellikle Avrupa topraklarını göçmenlerden koruma, göçmeleri sınırlarında uzak tutma politikası izliyor.
Yeni dönem bu utanç sayfasıyla yazılıyor, belki de açılıyor.
Kıtaların hareketi ve insanların sefaleti...
Bunun bedeli bu kez herkes için ağır olacak buna şüphe yok...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.