18 Mayıs 2024
  • İstanbul20°C
  • Diyarbakır24°C
  • Ankara26°C
  • İzmir24°C
  • Berlin19°C

UNUTTURAMIYORLAR ARTIK

Roni Margulies

19 Ocak 2013 Cumartesi 08:28

Diyarbakır’da bir iyimserlik duygusu doldu içime.

“Deliriyorum galiba!” diye düşündüm. Ayak bileklerime kadar çamura batmışım, önümden üç tabut geçiyor, yanı başımda gözyaşlarını tutanlar, tutamayanlar...

43067Üç kadın, büyük olasılıkla çözülmeyecek olan üç cinayet.

Gece İstanbul’a döneceğim ve cumartesi Hrant’ın öldürülüşünün altıncı yılında öldürüldüğü yere, AGOS Gazetesi’nin önüne gideceğiz.

Pazar günü de Balyoz davasını desteklemek için, darbeleri, darbecileri unutturmamak için bir gösteriye gideceğim.

Altıncı yılında çözülmemiş olan bir cinayet.

Ve benim içime bir iyimserlik duygusu doluyor! Herhalde fazla geliyor, kafayı yiyorum!

Ama hayır, yemiyorum. İyi baktım kendi içime, gerçekten de iyimserlik var.

Üstelik Troçki’nin dediği anlamda değil sadece. “Düşüncenin karamsarlığı, iradenin iyimserliği” önerir o. Yani her şeyin en kötüsü olabilir diye karamsar düşünmek, ona göre plan yapmak gerekir, ama en kötü durumda bile irade gücüyle ve mücadeleyle her şey iyiye doğru değiştirilebilir diye iyimser davranmak gerekir der.

Sadece bu değil. Düşünce düzeyinde de içimde yükselen iyimserliği engelleyemiyorum.

Niye?

Hâlâ cinayetler işleniyor, hâlâ devletin işlediği cinayetlerin çözülmesi engelleniyor, Hrant’ın katilleri hâlâ serbest, Roboski katilleri hâlâ makamlarında oturuyor, hâlâ (daha dün) avukatlar tutuklanıyor, hâlâ toplumun bir kesiminin gerçekten de sözcüsü olan Sözcü gazetesi üç kadının cenazesine karşı manşet atıp bunu “yurt sevgisi ve insanlık” adına yaptığını iddia ediyor!

Niye iyimserim o zaman?

Birden fazla nedeni var.

Devlet bize her zaman yaptığını yapmaya devam ediyor. Aramızdan beğenmediklerini, kendi bekası açısından tehlikeli bulduklarını temizlemeye devam ediyor.

Hep yapardı, şimdi de yapıyor.

Ama artık toplum olarak bunu doğal karşılamıyoruz. Sineye çekmiyoruz.

“Devlet Baba’nın bir bildiği vardır” demiyoruz, “Aman bize dokunmasın da...” demiyoruz.

Diyenler var elbet. Sözcü okurları var, Silivri’ciler ve Anıtkabir’ciler var, “Hepimiz Mehmet’iz”ciler var, ama artık çoğunluğun nezdinde onlar “garip”, onlar yalnız.

Devlet her zaman olduğu gibi şimdi de yaptıklarını önce kabulleneceğimizi, sonra da unutacağımızı varsayıyor. Ama toplum kabullenmediği gibi, unutmuyor da artık.

Altı yıl oldu. Hrant’ın katillerinin yakasından düşmedi Türkiye.

Bir yılı geçti. Roboski’de 34 kişiyi katledenler hâlâ rahat uyuyamıyor.

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, ellerinden damlayan kanlar kuruduktan yıllar sonra mahkemeye çıktı, o kanları unutmadığımızı gördüler.

Çevik Bir, 28 Şubat’tan 15 yıl sonra hapse girdi. Unutmadık çünkü.

Çetin Doğan, darbe planladıktan yıllar sonra cezaevine tıkıldı, unutulmasına izin vermedi bu toplum çünkü.

***

Ne kabul ettirebiliyorlar, ne de unutturabiliyorlar artık.

Az şey gibi görünebilir.

Özellikle Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’ın ardından tümüyle önemsiz gibi görünebilir.

Ama az şey değil, önemsiz değil.

Devletle itişen bir toplumda yaşıyoruz.

Onun için iyimserim.

Her an her kapı açılabilir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.