25 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara0°C
  • İzmir10°C
  • Berlin10°C

ULUDERE YASI BİRİNCİ YILINDA…

Hilal Kaplan

28 Aralık 2012 Cuma 07:20

Sizden evvelki toplumların helâk olmalarının başlıca sebebi, aralarında itibarlı bir kimse suç işlediği zaman ona dokunmamaları; zayıf ve kimsesiz biri suç işlediğinde onu cezalandırmaları olmuştur. Hz. Muhammed (s.a.v.)

Devletin savaş uçakları, Uludere kırsalını bombalayıp, otuz dört masumun kanına gireli bir yıl oldu. Olayın sorumlusu olduğu gerekçesiyle görevinden alınan tek kişi olmadı. Diyarbekir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ve gizlilik kararı bulunan dosya çerçevesinde sorgulanan tek yetkili olmadı; olduysa da kamuoyuna yansıtılmadı. Özetle hukukî açıdan milim yol kat edilmedi. Özellikle şu sorular hâlen yanıtlanmayı bekliyor:

Heron görüntülerini kim değerlendirdi?
Hedef tayinini kim yaptı?
Ve en önemlisi: Vur emrini kim verdi?

İşin siyasî veçhesindeyse, Ak Parti'nin iki Genel Başkan Yardımcısı'ndan, Numan Kurtulmuş ve Hüseyin Çelik'ten gelen özür açıklamaları önem arz ediyor. Ancak nasıl ki Emine Erdoğan'ın Uludere ziyaretiyle yaraların biraz olsun sarılmasını mukabil Başbakan Erdoğan'ın "Özürse özür, tazminatsa tazminat" açıklaması gündemi alt üst ettiyse, bu iki özür beyanının ardından Başbakan Erdoğan'ın 34 kişi içerisinde PKK'lıların olabileceğine dair şüphe taşıdığını söylemesi de bu girişimi gölgede bırakmış oldu.

Başbakan Erdoğan'ı Uludere'de olanlarla ilgili bilgilendiren her kimse, kendisine büyük bir fenalık yapıyor. Başbakan'ın şüphesi doğru olsaydı bile, "Neden daha önceki hadiselerin mağdurlarından bile daha fazla olan istisnai bir tazminat bütün kurbanların yakınlarına sağlanmıştır?" sorusu açıkta kalıyor. Devletin 'ölü ele geçirilen' PKK'lıların ailelerine de tazminat ödemesi söz konusu olmadığına göre, Başbakan, kendi sözleriyle telafi çabalarının üstünü örtmüş oluyor. Yine de "Yargılama sonucu gerekirse özür de dileriz" açıklaması olumlu bir ifade olarak kayda geçirilmeli…

Uludere ziyaretimizde, bombalamada ortanca oğulları Adem'i kaybeden Ant ailesine misafir olmuştuk. Sohbetimiz sırasında iki oğlu askerde olan ama buna rağmen medyanın kendilerini PKK'lı gibi lanse ettiğinden yakınan Adem'in babası, Uludere'nin hükümete karşı kurulan bir tuzak olduğundan emin olduğunu söylemişti. Neden böyle düşündüğünü sorduğumdaysa, Başbakan'ın Dersim özrü ve Bülent Arınç'ın saldırıdan bir hafta önce Meclis'te 'Kürtlerin bütün haklarını vereceğiz' diye başlayan o tarihî konuşmasını hatırlatıp 'misilleme' yapıldığını ima etmiş ve eklemişti: "Ama sorumlular cezalandırılmazsa, başımıza geleni onlardan biliriz."

Ak Parti hükümeti, olayı açıklığa kavuşturmadığı müddetçe, esas faillerle arasındaki mesafe ne yazık ki azalmaya devam edecektir. Adına ister Uludere ister Roboskî diyelim, işlenen büyük bir zulümdür. Mesele üzerinde söz söylerken, bunu aklımızdan çıkarmamız gerekir.

Neticede geçen sene bu zamanlarda kâleme aldığım "Özür diliyorum" başlıklı yazıda verdiğimiz söz olduğu yerde durmaktadır: Yasınız, yasımızdır. Unutmayacağız, unutturmayacağız.

Not: KADEP Genel Başkanı Şerafettin Elçi'ye Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine sabrı cemil diliyorum.

Not 2: 24.12.12 tarihli yazımızda; "…son yıllarda PKK ve onun kolları içerisinde yer alan oluşumlarda, … Nubihar gibi İslamî temsili olan çevrelere yer açılmış" diyerek PKK'nın dindar tabanda karşılık bulmak amacıyla bu tarz stratejilere yöneldiğinden bahsetmiştik. Bu ifadeyle, Nubihar çevresinin söz konusu oluşumlarla organik bir bağı olduğuna işaret etmek istememiştik. Ancak gelen itirazlar doğrultusunda böyle bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet verdiğim düşüncesi hasıl oldu. Bundan ötürü Nubihar çevresinden özür diliyorum.

Bana ulaşan Nubihar temsilcisi, kendi isimlerinin bu saptamada yer almasına tepki göstererek; yirmi yılı aşkın fikri ve kültürel çalışmalarında, muktedir/muhalif hiçbir legal/illegal siyasi örgütlenme ile organik bağ içine girmediklerini ve başta iktidarlar olmak üzere hiçbir gücün taktiksel açılımlarına prim vermeyip her zeminde ilkesel davrandıklarını ifade ettiler. Nubihar yetkilileri, tutumlarına yönelik eleştirel yaklaşımların, Kürt Sorununun amaç ve araçlarını belirlemedeki perspektiflerinin anlaşılmamasından kaynaklandığını belirttiler. Ve "biz kendimizi Kürt sorununun çözüm inşa sürecinde, muhafazakar-sağcı gelenekle etkileşim içindeki "İslamcı" mefkureden farklı konumlandırıyoruz" dediler. Dikkatinize sunuyorum.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.