22 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara9°C
  • İzmir17°C
  • Berlin2°C

ULUDERE, ANKARA DEHLİZLERİNDE

Hilal Kaplan

27 Nisan 2012 Cuma 06:57

Bu yazıyı yazmamam için bütün şartlar olgunlaş(tırıl)mış durumda aslında.

Devletin savaş uçakları Uludere'de kendi halkını bombalayıp öldürdüğünden beri, PKK da 'elinden geleni ardına koymadı'!

Yaklaşık on yıldır nerdeyse hiç çatışma haberi gelmemiş bir arazi olan Uludere'den aylardır arka arkaya kara haberler geliyor.

Asker cenazelerini gözü yaşlı izlerken herkesin kafasında öldürülen masum Uludereliler, PKK ile eşdeğer ve eşanlamlı olarak yerleştiriliyor.

Hâlbuki bir Türk olarak benim Uludere'de "vur emri"ni verenlerle ne ilgim varsa, 34 canını katırlar üzerinde taşıyıp toprağa veren Uludereli kardeşlerimin de PKK ile o kadar ilgisi var.

Bu satırları yazarken tabutlara 'PKK bayrağı' örtülmesine ilişkin soruya ağabeyini kaybetmiş Uludereli bir kızın verdiği cevap hâlâ kulaklarımda: "Devlet geldi, acımızı paylaştı, cenazelerimizi taşıdı da biz mi Türkiye bayrağı konmasın dedik?"

Devlet ve PKK içinde şiddet sarmalını tırmandıran tüm odaklara inat Uludere davasının takipçisi olmaya devam etmek gerek. Zira sadece Uludereli 34 kardeşimizi değil, Uludere kırsalında saldırılarını yoğunlaştıran PKK'nın da istediği bu işin karanlıkta kalmaya devam etmesi, durmadan kanayan yaralarımıza bir tanesinin daha eklenmesi ve bu 'şikeli savaş'ın sürmesidir.

En son Genelkurmay, Uludere Katliamı'yla ilgili raporunu Meclis'teki Uludere Komisyonu'na ulaştırdı. Rapor, katliamın "sınırdışı harekât kurallarına göre yapıldığı" şeklinde özetlenebilir. Demek ki sevgili ordumuz kuralına uygun olduktan sonra daha çok sivil katledebilirmiş, öğrendiğimiz iyi oldu!

Rapor üzerine basın toplantısı yapan ve çalışmalarının büyük bir titizlikle sürdüğünü belirten Komisyon Başkanı Ayhan Üstün, Milli Savunma Bakanlığı'nın istedikleri belgeleri gizlilik gerekçesiyle göndermediğini söylemiş. Yani Uludere'nin aydınlatılacağı sözünü veren Başbakan'ın kabinesindeki bir bakan 'karartma' uygulamış.

Yalnız herkes topu birbirine attığından Millî Savunma Bakanı da dosyaya ilişkin gizlilik kararı aldıran Özel Yetkili Diyarbekir Cumhuriyet Başsavcılığı'nı işaret ediyor. Özel Yetkili Savcılık'taki atanmışlar, seçilmişlere pek öfkeli. Meclis'in bilgileri Genelkurmay Başkanlığı'ndan istemesine şöyle karşı çıkmışlar:

"Uludere soruşturmasıyla ilgili soruşturmanın patronu biziz. Biz burada adli bir soruşturma yürütüyoruz. Genelkurmay Başkanlığı'ndan bugüne kadar soruşturma için istediğimiz bütün bilgi ve belgeleri aldık. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun soruşturmayı yürüten kurum olarak Genelkurmay'dan değil bilgi ve belgeleri bizden istemesi gerekir. Biz Genelkurmay Başkanlığı'na bu tür bilgi ve belgelerin istenmesi durumunda bunların verilmemesi ve bu belgeleri isteyen kurum ve kuruluşların bize yönlendirilmelerini istedik. Dosyada gizlilik kararı var. Bu nedenle bizim bilgimiz dışında, hiç kimse bilgi ve belge veremez."

Savcılık, kendini soruşturmanın patronu, tüm kamuoyunun merakla takip ettiği bu davayı da "kendi malı" olarak mı görüyor acaba? Her şey bir yana yaklaşık dört aydır soruşturma yürütüp askerî yetkililerden veya diğer devlet kademelerinden kimsenin ifadeye çağrılmamış olması bile size çok şey anlatmıyor mu?

Anlayacağınız, diğerleri gibi Uludere de Ankara dehlizlerinde kaybolmak üzere gibi görünüyor.

Kamuoyuna ve Sayın Başbakan'a saygıyla hatırlatılır...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.