ÜLKÜCÜ AKİL ADAMLAR
Salih Tuna
16 Nisan 2013 Salı 08:30
Sayın Başbakan geçenlerde içine düştüğümüz / düşürüldüğümüz belanın Türkiye'ye faturasının 300 milyar dolar olduğunu söyledi.
Bir düşünün bakalım, 300 milyar dolarla bölge topyekûn nasıl kalkındırılabilirdi?
Bir düşünün bakalım, 300 milyar dolar kimlerin cebinden nasıl çıktı, bu yoksul halkı ne kadar yoksullaştırdı?
Bir düşünün bakalım, 300 milyar dolar niye harcandı; sonuç itibariyle, binlerce çocuğumuz ölsün diye mi?
Bir düşünün bakalım, çocuklarımızın öldürülmesi için harcanan meblağın kaçta kaçı bu ülkenin çocuklarının yaşaması için harcandı?
Ve, bir düşünün bakalım, çocuklarının ölümü için bunca servet harcayan hangi ülke ayakta durabilir?
'Çözüm sürecinin' ilk günlerinden itibaren televizyon programları dâhil fırsat bulduğum her yerde dilim döndüğünce 'terör' belasının ekonomik boyutunun hakkıyla anlatılması gerektiğini söyledim durdum.
AB süreci söz konusu olduğunda ekonomik olarak nasıl kalkınacağımız yıllarca öylesine anlatıldı ki, işsiz güçsüz (ve mesleksiz) takımı, 'AB'ye girer girmez şappadak zengin olacağız' hayaline kapıldı.
Bir hayale bile onca nefes tüketildi, onca kelime yakıldı da neden 'terör belasına' harcanan milyarca dolar için kimsecikler doğru dürüst ağzını açmadı?
Tamam, 'çözüm sürecine' destek var ama neden bu destek çok çok daha yükselmesin?
Buyurun size bu bağlamda çok güzel bir haber: 'AB Komisyonu, Türkiye'de yılın ilk çeyreğinde tüketici güveninin artmasında çözüm sürecinin de etkili olduğunu bildirdi…'
Hulasa, 'çözümüm' ekonomik kazanımları hakkıyla anlatılmalı.
Öyle insanlar var ki hak hukuk, merhamet, vicdan konusunda pek duyarlı değildirler.
Çocukları yoktur veya çocukları ölmemiştir veya ölmeyecektir; başkalarının çocukları da umurlarında değildir.
Bunlara, 'bakın işte son 3 ayda şehit haberi yok' demeniz etkili olmayabilir.
Bu ülkede bu insanlardan da var, yok sayamayız.
'Çözüm süreci'nin ekonomik boyutu bunlara özellikle anlatılmalı.
Akan kanı düşünmeyip de cebini düşünen adamın 'çözüm sürecine' vereceği destek bize lazım değil demek olmaz.
Nasıl ki, Hasan Cemal'in, 'Türkiye'de bazı çevreler diyorlar ki; bu defa Kürtler Türkleri satacak ve kendi istediklerini alırken, Erdoğan'ı da başkan baba yapacaklar…' sorusu sayesinde haberdar olduğumuz 'Türkiye'de bazı çevreleri' yok sayamıyoruz, bunları da yok sayamayız.
Envaiçeşit insan var ve hepsini kucaklamaya çalışmalıyız.
Bu milli bir davadır çünkü.
Bu nedenle, 'çözüm süreci' yerine, daha pozitif bir adlandırmayla, 'Yeniden Büyük Türkiye' süreci denilmesini teklif ediyorum.
Bu süreç 'Yeniden Büyük Türkiye'nin inşa sürecidir.
İnşa sürecini Kürt, Türk, solcu, sağcı hepimiz elbirliğiyle tamama erdirmeliyiz.
İnşa edici akıl bunu gerektirir.
Ülkücü hareketin kanaat önderlerinden Musa Serdar Çelebi, Yeni Şafak'ın dünkü nüshasında Murat Aksoy arkadaşımıza şunları söyledi: 'Ben kesinlikle inanıyorum iki yıl içinde Kuzey Irak'la Türkiye arasındaki ticaret hacmi 25 milyar doları bulacak. Ne ayrılığından bahsediyorsunuz. Ortadoğu'da 1. Dünya Savaşı ile ayrılanlar şimdi birleşme vakti geldi diyor. Çözüm süreci de Ortadoğu'da bu birleşmenin, bu ortaklığın ilk adımı…'
İşte akil adam budur.
Musa Serdar Çelebi mezkur söyleşide, 'Sorun, geçmişte devleti yönetenlerin Kürtleri yok sayması, Kürt kimliğini inkar etmesidir' dedi, 'Hiçbir ülkücünün, hiçbir milliyetçinin, hiçbir Türkün Kürt'le bir sorunu olamaz, yoktur da. Bize düşen şey Kürt kardeşimizin incitilmiş gönlünü kazanarak, onların yaradılıştan gelen haklarını sonuna kadar kullanabilecekleri bir devlet düzenine ulaşarak yaraları sarmaktır. Bu meseleyi sahiplenmek, fesat yuvalarının eline bırakmamaktır…'
Ülkücü hareket geleneğine mensup sayısız akil insan var böyle düşünen.
Bakmayın siz seslerinin o kadar çıkmadığına, 'Yeniden Büyük Türkiye'nin inşa sürecinde müthiş emekleri vardır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.