UFUKTAKİ TEHDİT: MUHACİR VATANDAŞ SORUNU
Kadri Gürsel
05 Temmuz 2016 Salı 11:05
Erdoğan’ın iktidarda kalmak ya da daha fazla güç elde etmek söz konusu olduğunda sınır tanımadığını zaten biliyorduk, “Suriyelilere vatandaşlık müjdesi” verince bu gözlemimiz bir kez daha doğrulandı.
Erdoğan, şahsına özel anayasaya da sahip bir mutlak muktedire dönüşme yolunda ilerlemek için, şimdi de Suriyeli sığınmacılar krizini araç olarak kullanmaya hazırlanıyor.
Önce şunun altını çizelim: Suriyeli sığınmacılar krizi, modern Türkiye’nin tarihi boyunca karşı karşıya kaldığı en vahim krizdir.
Bu tespiti sadece 2011’den bu yana olanları değil, böyle giderse yaşanacakları da hesaba katarak yapıyoruz.
Krizin vahametini teşhir bakımından aklıma Hacettepe Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan’ın 2015 Mayısı’ndaki bir toplantıda yaptığı kıyaslama geliyor... Türk- Yunan nüfus mübadelesinden bu yana geçen zamanı kastederek, “92 senede 2 milyon Türk soylu geldi” demiş ve ardından Suriyeli sığınmacılara atfen şöyle devam etmişti: “4 senede 2 milyon aldık, Türk soylu değiller, Arapça konuşuyorlar.”
Sığınmacı sayısı, Suriye’deki savaşın beşinci yılı geride kalırken 3 milyonu geçti. Kapıları açıp bir anda Avrupa’ya saldıkları bir milyondan fazla Suriyeliyi haliyle saymıyoruz.
Ve Erdoğan her zaman yaptığı gibi bu krizi de siyasi fırsata çevirmenin peşinde... Suriye kökenli muhacir vatandaşların sıkı birer Tayyipçi olacağının ve bir anayasa referandumu veya parlamento seçimlerinde daima kendisini destekleyeceklerinin hesabını yapıyor. Muhacir seçmen tulum halinde Erdoğan’ı desteklerse, bu net yüzde 3’lük bir oy artışına tekabül eder. Yüzde 3 oy, kritik sonuçlara yol açabilecek bir orandır.
Erdoğan, Suriyelilere vatandaşlık vererek sığınmacılar krizini çözmüş olmayacak. Kriz sadece nitelik değiştirecek; dışsal iken içsel hale gelerek yeni bir toplumsal, kültürel ve siyasal sürtüşmenin nedenini oluşturacak.
Bu gidişle Türkiye’nin mevcut sorunlarına bir de Arap muhacir meselesi eklenebilir.
Kamuoyu yoklamaları iyimser olmamızı önlüyor.
Misal, Amerikan düşünce kuruluşu Marshall Fonu’nun (GMF) geçen temmuz ayında 16 ilde 1018 denekle yüz yüze görüşerek yaptığı Türkiye’nin Algıları Araştırması’nın sonuçları...
Buna göre deneklerin yüzde 65.8’i “Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara karşı tutumu daha kısıtlayıcı olmalıdır” diyor.
“Suriyeli sığınmacılardan dolayı endişeli misiniz” sorusuna yüzde 83.6 oranında “Evet, endişeliyim” cevabı verilmiş. “Endişeli değilim” diyenler yüzde 13.7’de kalmış.
Deneklerin yüzde 73.1’i “Sığınmacıların geldikleri ülkeye geri dönmeleri sağlansın” demiş. Sığınmacılara yasal statü verilmesini isteyenler, yüzde 7.6 gibi küçük bir azınlığı oluşturmuş.
Nihayet deneklerin yüzde 80.5’i, sığınmacıları Türk toplumuna uyum sağlamada “başarısız ya da çok başarısız bulduklarını” söylemiş.
Toplumun Suriyeli sığınmacılara bakışında geçen bir yıl zarfında olumlu bir değişim meydana gelebileceğini varsaymak imkânsız. Bilakis, artan sığınmacı sayısı ve IŞİD terörünün bu bakışı daha da olumsuzlaştırması muhtemeldir.
Ayrıca, Suriye’deki savaşın zeminlerinden birini oluşturan mezhepsel düşmanlıkların, Türkiye’de de kuvvetli bir devamı ve karşılığı var... Suriyeli sığınmacıların büyük çoğunluğu ise Sünni Arap. Sığınmacılar ile yerel halk arasında bugüne kadar yaygın ve sert çatışmaların yaşanmamış olması, bu durumun onlara vatandaşlık verildikten sonra da aynı şekilde devam edeceğini garanti etmez.
Kamplarda yaşayan 400 bine yakın Suriyelinin, vatandaşlık verildikten sonra nerelere yerleştirilecekleri kritik önemdedir. Kürt ve Alevi bölgelerine iskân, demografiyi değiştirerek gerilimi artırır ve çatışma riski doğurur.
Erdoğan’ın gerçek niyeti Suriyeli sığınmacılar krizini çözmek olsa idi bu insanlara vatandaşlık vermeden önce mülteci statüsü tanıma seçeneğini değerlendirirdi.
Suriyeli sığınmacılar şu an “mülteci” bile değil, “geçici koruma altındaki kişi” konumundalar. Türkiye, doğudan ve güneyden gelip sığınanlara, yerleşmeyip üçüncü bir ülkeye gitsinler diye on yıllardan beri mülteci statüsü vermiyor. Bu eski Türkiye Cumhuriyeti devletinin sürdüre geldiği bir politikaydı. Bunun Erdoğan için elbette bir bağlayıcılığı yoktur. Erdoğan isterse, Suriyelilere mülteci statüsü verilir ki zaten en başından itibaren yapılması gereken de buydu.
Lakin Erdoğan’ın amacı sığınmacıları kullanmak olunca, Türkiye de ciddi bir tehditle yüz yüze kalmış oluyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.