UCUBE, TAM DA BUDUR!
Fehim Işık
27 Ocak 2011 Perşembe 22:04
Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık, 27 Ocak tarihli "Güneydoğu'da Çanak Terörü" başlıklı yazısında Kürtlerin yüzde doksanını, yani neredeyse tümünü kastederek, herkesi tecavüzcülükle, ensest ilişkilere girmekle suçluyor. Yazısında bu bayın kullandığı ibarelerin bir kısmı aynen şöyle: “Eğitim seviyesinin ve sosyal hayatın adeta yerlerde süründüğü bölgede, 70 yaşındaki adam torununa-gelinine, 14 yaşındaki çocuk minicik bir bebeğe, öz abisi kız kardeşine, komşunun karısına-kızına tecavüze yelteniyor... Çoğunlukla da başarılı oluyor.”
Kürt köylerindeki, şehirlerindeki çanak anten bolluğundan yola çıkarak Kürtlere ırkçı ve faşizan hezeyanlarla saldıran, suçlamalarda bulunan bay Işık yazısında, hiçbir edep ölçüsüne ihtiyaç duymadan başkaca hakaretlere de yer veriyor.
Kürt tarihi ile ilgilenenler yakından bilirler. Kürtler çokça badireler atlattılar. Çokça ölümle yüz yüze geldiler. Çokça çatıştılar. Diyarbakır Cezaevinde neler yaşatılmadı ki Kürtlere…
Ama hiç birinin sonucu, insan zihni üzerinde yarattığı etki, kanımca bu yazı kadar değildi.
Kimse Kürtleri toplum olarak tecavüzcü, ya da torununa-gelinine cinsel saldırıda bulunan bir toplum olarak göstermedi. Tam aksine, Kürtleri en sevmeyenler bile, hatta cellatları bile Kürdün altındaki kürsüyü tekmelerken, onun yiğitliği önünde şapka çıkardı, namuslu duruşuna, cesaretine laf söylemedi; söyleyemedi.
Tepkilerden sonra Posta gazetesinin internet sitesindeki yazı çıkarılmıştı. Bu belki bir geri adım sayılabilir.
Ama yetmez!
Bay Işık, şimdiye kadar hep Kürtlere, muhaliflere çalıştırılan, birçok muhalifin yıllarca cezaevlerinde kalmasına neden olan TCK’nın ilgili yasaları uyarınca mutlaka yargılanmalı!
Hem de hiçbir suç duyurusuna gerek kalmadan.
Hiç kuşku yok bu konuyla ilgili en ciddi çalışmayı hukukçularımız yapmalı. Hukukçularımız, ki çok sayıda ilgili yasa maddeleri var, bu yasa maddelerini de dikkate alarak suç duyurusunda bulunup dava açabilirler. Açılan davaların ısrarlı takipçisi olabilirler.
Kürt, Türk, Ermeni, Süryani, Arap, Laz, Çerkez, ne olursa olsun tüm liberal, ilerici, demokrat, yurtsever kurumlarımız tepki verebilir; hatta metin düzeyinde yapılan açıklamalardan öteye giderek demokratik zeminlerde barışçıl tepkiler örgütleyebilirler ve örgütlemeliler de.
Elbet tepki gösterilirken, konuyla ilgili organize çalışmalar yürütülürken yalnız ulusal hukuk normları değil, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki kıstaslar başta olmak üzere evrensel hukuk normları da dikkate alınmalı.
Tüm tepkilerin mihenk noktasını da ırkçılığın, milliyetçiliğin, faşizmin geldiği ve daha da vardırılmak istendiği nokta oluşturulmalı.
Burada bir diğer büyük görev de kendine hukuk insanıyım diyen savcılara düşüyor. Ucube suçlamalarla, yukarıda da değindiğim gibi binlerce muhalifi, Türk'ü, Kürd'ü, Ermeni'yi 'kin ve düşmanlığa yol açıyor' iddiasıyla cezaevine tıkanlar, eğer gerçekten hukukçu iseler, kimin kin ve düşmanlığa yol açtığını görmeliler.
Ne yazık ki Bay Işık gibiler bu cesareti Türkiye’deki mevcut hukuk sisteminden alıyor. Hiç ilgisi yokken, hatta Hrant Dink’in davalarında olduğu gibi, Hrant’ın hüsnüniyetle belirttiğini bile anlamayıp yazısını tersyüz ederek yargılayanların oluşturduğu tabloda görüldüğü gibi, mevcut hukuk sisteminin yürütücüleri hep sistemi ve devleti, bununla bağlantılı sadece ve sadece ‘Türklüğü’ korudular.
Şimdi tam sırası!
Bir bireye değil, bir topluma, hem de toplumun yüzde doksanına aşağılama ve hakaret var; hor görme, suçlama var; ırkçılık var, faşizm var…
Hükümet başta olmak üzere, herkes bunu görmeli. Kendisine dönük bir sözcüğü gerekçe gösterip yazara-çizere dünyayı zindan edenler, etmeye kalkanlar, asıl bu ucube karşısında sessiz kalmamalı.
Sessizlik, sessiz kalmak suç ortaklığıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.