UÇAK VE ZANA
Ahmet Altan-
01 Temmuz 2012 Pazar 07:20
Amerikan yönetiminin ya da o yönetimin bir parçasının, Türkiye’deki siyasi iktidarın özellikle askerî meselelerdeki tutumunu onaylamadığı anlaşılıyor.
Bizim siyasi iktidar askerî konularda bir yalan söylediğinde ya da gerçeği “eksik” anlattığında Amerika’dan “hayır, işin doğrusu öyle değil” diyen bir ses duyuluyor.
Önce Uludere’de yaşadık bunu.
Wall Street Journal’a konuşan bir Amerikalı yetkili Uludere’de, bizim iktidarın ve askerin hiç sözünü etmediği bir Amerikan uçağının bulunduğunu açıkladı.
Hem bu gerçeği açıkladılar, hem de Uludere’nin üstünün kapatılmasından hoşnut olmadıklarını ortaya koydular.
Şimdi de Suriye’de düşürülen uçak meselesi geldi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı kalktı televizyonda Türk uçağının uluslararası hava sahasında ve füzeyle vurulduğunu söyledi.
Suriye ise uçağın Suriye hava sahasında “uçaksavarla” vurulduğunu açıkladı.
Dün, Wall Street Journal, Suriye’nin söylediklerinin doğru olduğunu, uçağın Suriye hava sahasında ve uçaksavarla vurulduğunu “Amerikan kaynaklarına” dayanarak yazdı.
Gazetenin Uludere konusunda söyledikleri doğru çıkmıştı.
Korkarım Suriye konusunda da söyledikleri doğru.
Ben yazıya oturduğumda o haberle ilgili bir yalanlama yapılmamıştı Türk hükümeti tarafından.
Gazete “yalan” yazmış olsaydı hemen yalanlamaları ve kendi iddialarının doğruluğunu gösteren kanıtları yayınlamaları gerekirdi.
Yapmadılar ya da yapamadılar.
Şu anda bütün dünyanın gözünde Türkiye “yalancı” bir ülke durumunda.
Gazetenin haberi ve Ankara’nın sessizliği Türkiye’nin “güvenilirliğini” perişan etti.
Hükümet ve Dışişleri Bakanı ya gazeteye o haberi veren “Amerikalı yetkilinin” doğruları söylemediğini kanıtlayacak ya da bu ülkenin halkına “neden yalan söylediğini” açıklayacak.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu dünyada “saygıdeğer” bir politikacı olmak istiyor, doğrusu ya onun bilerek “yalan” söyleyeceğine pek inanamıyorum, yalan söylediğinde birisinin kalkıp doğruyu söyleyeceğini bilecek kadar aklı ve tecrübesi var.
Niye Amerika’nın Türkiye’yi yalanlamasına yol açan o sözleri söyledi peki?
Birisi onu kandırmış olmalı.
Kim?
Başbakan Erdoğan’dan “Atatürk’ten sonra en güçlü lider” diye söz edilirken Erdoğan’ın hükümetini bu devletin içinde kim kandırdı?
Kim hepsini birden dünyaya rezil etti?
Uludere katliamının sorumlularını hükümet hâlâ açıklayamadı.
Şimdi de neden yalan söylediklerini açıklayamayacaklar galiba.
Uludere’den kurtulmak için Başbakan “kürtajı” ortaya atmıştı, Suriye rezaletinden sonra da herhalde “zina” konusunu gündeme getirir.
Ya da Ağrı Dağı’na dünyanın en büyük camiini yapacağını açıklar.
Ama gerçekler böyle tuhaf gösterilerle unutturulamayacak kadar ağır bir şekilde yıkılıyor bu iktidarın üstüne.
Onlar birer küçük Alis gibi “harikalar diyarına” kendilerini atıp orada Osmanlı İmparatorluğu’yla, sezaryenle, Çamlıca’ya camiyle oynarken gerçekler peşlerinden koşup onları yakalıyor.
Gazetecilerin Şam’a girmesini engellemek de gerçekleri saklamaya yetmiyor, Suriye’nin en büyük düşmanlarından biri olan Amerika bile Suriye’nin “doğru söylediğini” kayıtlara geçiriyor.
AKP, yakın bir zamana kadar Doğu’nun ve Batı’nın gözbebeğiydi.
O tuhaf “Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurma” hayalini bütün Ortadoğu’yu yok sayarak dile getirmek Doğu’nun, “demokrasiden ve barıştan uzaklaşmak” da Batı’nın desteğini yok etti.
Avrupa Birliği demokrasi ve hukuk konusunda art arda sert uyarılarda bulunuyor.
AKP iktidarını dünyada destekleyen tek ciddi güç olarak Amerika kalmıştı, şimdi o da yavaş yavaş AKP iktidarı ile arasına mesafe koyuyor.
Belki hatırlarsınız, AKP’nin bu ülkede gerçek bir iktidar olmasında dünyanın desteği çok büyük rol oynadı, şimdi o destek çekiliyor.
İçerde ise “Türk İslam” sentezine sahip çıkarak kendi tabanını daraltıyor AKP.
Araştırmalarda oyları hâlâ çok çıkıyor ama AKP iktidarını muhafazakâr medyada çok dürüstçe eleştiren birkaç kalemden biri olan Ahmet Turan Alkan dün harika bir deyiş yazmıştı, “cücüğü güzün ölçerler”, seçimler geldiğinde oy oranlarına bakalım demek istiyordu.
Muhafazakâr tabanın, belaya bu kadar hızla yol alan, dürüstlükten uzaklaşan, kendini rezil ederek dünyadan kopan bir iktidara çok uzun zaman destek olup olmayacağını göreceğiz.
AKP, yanlış bir yola girdi, her gün biraz daha tökezliyor.
Onu bu yoldan ancak barış ve demokrasi kurtarır.
Dün Başbakan, Leyla Zana’yla görüştü, görüşmeden hemen sonra bir açıklama yapılmadı ama bu görüşmenin AKP iktidarının Kürt politikasında hayırlı bir değişim yapmasını, onlar aksini söyleyene kadar, umabiliriz.
Zana görüşmesi, AKP için de önemli bir fırsat olabilir. Eğer kendilerini iyice kaybetmedilerse, “hayatın” kendilerine verdiği mesajları doğru okur, girdikleri bu “İttihatçı” yoldan geri dönmek için her fırsattan yararlanırlar.
Gittikleri yol, yol değil çünkü.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.