ÜÇ ÖDEV
Ali Bayramoğlu
28 Temmuz 2016 Perşembe 09:50
Üç ödevimiz var.
İlki, Gülen cemaatinin ifade ettiği ölümcül tehdidin her birimize, topluma ve geleceğimize yönelik olduğunu görmek ve bir araya gelmektir.
İkincisi, darbe girişiminin tortularını kazımak/temizlemek ve yarattığı tahribatı onarmaktır.
Üçüncüsü, bunu hukuka uygun yapmak, yapılmasını sağlamaktır.
Son hususun altını tekrar ve hassasiyetle çizelim.
Çizelim, zira cadı avına soyunulması halinde ya da adli soruşturmalarda ölçü kaçırıldığı anda, ortaya çıkacak vahamet ve tahribat darbe girişimininki kadar keskin olur. Demokrasiyi, meşruiyeti korumak için tankların altına yatan, silahlara elleriyle, bedenleriyle siper olan, dolarlarını kriz olmasın diye bozdurup bankaya yatıran bu toplum da, ancak ve ancak adaleti ve adalet üzerine kurulu bir geleceği hak eder.
Nedim Şener, NTV'de ilk basın gözaltı listesinde yer alan gazetecilerle ilgili, “bu isimlerin bir çoğunun cemaatin basın imamları olduğunu biliyorum” diyordu.
Bu, mümkün. Gülen grubunun pek çok gazetesi, pek çok yöneticisi gazetecilik ötesinde bir mekanizmanın parçası gibi hareket ediyorlardı. Soruşturulacaktır.
Atlatılan ve hala artçı riskler taşıyan Gülen grubu silahlı kalkışması, geniş çaplı tasfiye ve soruşturma sürecini kaçınılmaz kılıyor.
Nitekim kamuda açığa alınan çalışan sayısı 51.000'i aştı. Dün İçişleri Bakanı Efkan Ala, 15.846 kişinin gözaltına alındığını açıklıyordu. 10.000'ini askerlerin, 5.800'ü sivillerin oluşturduğu bu sayıya, 8.113 tutukluyu da eklersek, adli takibata uğrayan kişi 24.000'e ulaşıyor.
Bu büyük rakam muhtemelen daha da büyüyecektir.
İdari tedbirlerde sayının yaşanan sorunun niteliği ve derinliği karşında “doğal”, ciddi bir hata payı oranı içermek ihtimaline rağmen “kaçınılmaz” olduğu söylenebilir.
Adli tedbirlerdeki rakamın büyüklüğü ise darbenin ve Gülencilerin, darbeye el verenlerin yaygınlığı ve çapıyla açıklanabilir.
Ancak, özellikle sivil gözaltılarda kimi durumlar (dün Nazlı Ilıcak'tan söz ettik) kimi soruların sorulmasına da yol açmaktadır:
Ölçü kaçıyor mu? İşin içine öfkeler, husumetler karışıyor mu? Kurunun yanında yaş da yanıyor mu? Veya kimi örtülü kalan cemaatçiler bu temizlik vesilesiyle, yeniden alttan gelen adamlarına yol açma faaliyetinde bulunuyor mu?
Basında dün ikinci takibat listesi yer aldı. Bu listede bulunan Şahin Alpay gözaltına alındı. Basına yansıyan haberlere göre, listede, Hilmi Yavuz, Ahmet Turan Alkan gibi isimler var.
Şahin, yıllardır Zaman gazetesinde yazar. Gülen'in masum bir din adamı olduğunu inanmıştır (inandırılmıştır), bunu söyler durur. Hükümete sert muhalefet eder. Söz, fikir, düşünsel etki düzeyinde cemaatçiler tarafından muhtemelen kullanılmıştır.
Ama Şahin Alpay'dan Gülenci, darbeci üretebilir misiniz?
Böyle bir manasızlık olabilir mi?
Tavrı, düşünceleri gözaltına alınmasına yol açar mı? Bunlar Gülen örgütüne bilerek yardım ve yataklık yaptığına delil olabilir mi?
Eğer böyleyse, yardım ve yataklık suçundan siyasi iktidar ve siyasi parti sorumluları dahil olmak üzere, gözaltına alınmayacak kim kalır?
Batı basınında yer alan, kimi basın kuruluşlarının dile getirdiği “darbe girişimi bahane edilerek muhalefete sistematik baskı uygulanıyor” iddialarının ciddiye alınacak tarafı elbet yok.
Ancak soruşturmaları yürüten savcıların attıkları her adımda, sadece bir dosyayı, değil bir dönemi, bir iklimi şekillendirecek kararlar aldıklarını unutmamaları gerekir. Sorumlulukları vicdanlarına, hukuka, geleceğimize karşıdır. Darbeci takibatında zaafa düşmeden, ama düşünce özgürlüğü alanının tahrip edilmesine, muhalefet hakkının bir tehdit unsuru haline dönmesine de müsaade etmemeleri gerekir.
Unutmayalım: Son 10 yılda bu açıdan çok hata yapıldı, çok can yandı ve bugünlere biraz da böyle gelindi.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.