16 Mayıs 2024
  • İstanbul19°C
  • Diyarbakır26°C
  • Ankara18°C
  • İzmir25°C
  • Berlin25°C

ÜÇ DARBENİN MAĞDURU: CENGİZ ÇANDAR

Oral Çalışlar

10 Kasım 2012 Cumartesi 06:16

Dostum ve gazeteci meslektaşım Cengiz Çandar'ın yeni kitabı 'Mezopotamya Ekspresi', başından türlü dertler geçmiş bir aydının ve bu dertlerin hikâyesi.

Cengiz Çandar çocukluk, ilkgençlik arkadaşım, dostum, kardeşim ve aynı zamanda gazeteci meslektaşım. Birbirimizi tanıdığımızda ikimiz de futbol meraklısı iki gençtik. Top oynuyorduk. Tarsus’ta... Üstelik Fenerbahçeliydik... 

İlgimiz ve ilişkimiz futbolla sınırlı kalmadı, neredeyse birlikte solcu olduk, birlikte aynı siyasi hareketin kuruluşunda (Aydınlık) yer aldık. Siyasi olarak o mu beni yoldan çıkardı, ben mi onu, bu aramızda her zaman bir tartışma konusudur. Sonuç, 50 yıllık uzun bir ortak yolculuk ve kader arkadaşlığı. 

O futbol taraftarı olarak da siyasi konularda da hep çok heyecanlı... Hep çok girişken... 

Cengiz’in ilkgençlik yıllarından başlayan ve asıl olarak Ortadoğu coğrafyası üzerinde yoğunlaşan uzun yolculuğunu anlattığı ‘Mezopotamya Ekspresi’ (İletişim Yayınları) kitabını elimden düşürmeden okuyorum. 

Cengiz’in öyküsü, Türkiye’nin yakın tarihinin öyküsüyle; Kürt sorununun 30 yıllık serüveniyle çakışıyor. 

‘Mezopotamya Ekspresi’, başından türlü dertler geçmiş bir aydının ve bu dertlerin hikâyesi. 68’li bir devrimcinin Filistin macerasıyla başlayan uzun yolculuğunun iniş çıkışlarının belgeseli. Yakın tarihimizden birçok olayın tanıklığının aktarılması. 

Filistin’den Kürt sorununa

Cengiz, 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından Filistin’e giden devrimcilerden. Sonra bir gazeteci olarak Ortadoğu coğrafyasında yeni birikimler, yeni ilişkiler ediniyor.

Ardından, kendisini 30 yılımıza damgasını vuran, binlerce insanımızın yaşamına mal olan Kürt sorununun içinde buluyor. 

Turgut Özal’ın özel danışmanı olarak, ona Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Talabani’yi tanıştırıyor. Öcalan’ın ‘ateşkes’ çağrılarının ilk tanıklarından birisi oluyor. Tayyip Erdoğan’la, ‘Kürt Açılımı’yla başlayan yeni dönemin de... 

Türkiye’yi yöneten iradenin PKK’yı doğru dürüst tanımadığını söyleyen satırları da bir tecrübeyi yansıtıyordu: “Kendisiyle 30 yıla yakın bir süredir savaş halinde olan Türk devletinin de PKK’yı tanıması gerektiği ölçüde tanımadığını, bir yıla yakın bir süre vaktimi alan rapor üzerinde çalışmalarım sırasında, aralarında Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, MİT Müsteşarı’nın da yer aldığı devlet yetkilileriyle yaptığım ve mahrem tuttuğum görüşmelerimde de bir kez daha tespit edecektim.” 

Cengiz, 12 Mart’ta öğrencilik yıllarında darbecilerin hedefiydi; 12 Eylül’de gazetecilik yaparken başı yine darbecilerle derde girdi. 28 Şubat 1997’yi de kolay atlatamadı, ünlü ‘andıç’ın hedeflerinden biri oldu. Uzun süre yazı konularına sansür kondu. Hayati tehditler aldı. Sonra gazetesinden çıkarıldı. 

Cemal Süreya’nın bir şiirinde söylediği gibi, “Şairin hayatı şiire dahil” dediği gibi, Cengiz’in hayatı da yakın tarihimizin darbe ve demokrasi yolculuğuna dahil oldu. 

Kürt sorunu dahil, demokrasi ve insan hakları konusundaki duyarlılığı nedeniyle başı beladan kurtulmadı. 

Cengiz, çok okuyan, dünyadaki gelişmeleri dikkatle izleyen bir yazar. Birikimli bir dış politika uzmanı. 

Bir 68’li olarak ataklığını hiç yitirmedi. Bütün sıkıntılara rağmen dimdik ayakta kalmayı başardı. 

Onu 50 yıldır tanıyan birisi olarak ilkgençliğindeki heyecanını koruduğunu söyleyebilirim. Önsözde eşi Tuba Çandar’a teşekkür ederken de aynı heyecanı duyduğunu biliyorum. 

Sevgili arkadaşıma, ortağı olduğumuz yolculukta gönlünce yeni heyecanlar diliyorum...

Radikal

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.