24 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara3°C
  • İzmir10°C
  • Berlin8°C

TÜRKLÜK VE BDP

Hilal Kaplan

22 Mayıs 2013 Çarşamba 08:30

Yerel seçimlerle Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2014'e denk geleceği zaten biliniyordu. Yeni anayasanın meclisten 367 oyla çıkması oldukça zor göründüğünden referandumun 2014'e kalma ihtimali de belliydi. AK Parti hükümetinin önünde görünen tek seçenek, kendi anayasa önerisini, özellikle başkanlık sistemi bağlamında atacağı geri adımlarla, diğer partilerden kısıtlı da olsa destek alarak meclise sunması ve buradan referanduma kapı aralayacak 330 oyu bulmasıydı.

Başbakan Erdoğan, ABD gezisinde genel yayın yönetmenlerinin yeni anayasayla ilgili sözlerine şöyle yanıt vermiş:

'Ben de umudumu yitiriyorum. Şayet sonuç alınmazsa C planı olur, biz kendi taslağımızı sunacağız. Bizim 326 milletvekilimiz var. Biliyorsunuz kapalı oylama olacak. Belki arada parti baskısına rağmen civanmertler çıkar. Referanduma gideriz sayıyı bulabilirsek. 2014'te 3 seçim gelebilir.'

Ancak Başbakan'ın işaret ettiği 'civanmert'lerin ortaya çıkabilmesi için sadece kapalı oylama yeterli değil. Partilerin kendi vekillerine oylama salonuna giriş yasağı koyması pekâlâ mümkün. Üstelik yeni anayasa hususunda özellikle 'yeni CHP'cilerden destek gelmesi de kuvvetle muhtemel. O yüzden MHP ve CHP'nin kendi vekillerine salona giriş yasağı koyacağı ihtimali göz önüne alınırsa, geriye yalnızca Ak Parti'nin 'son' ama en muhtemel seçenek olarak gördüğü BDP'nin desteği kalıyor. Bu desteğin en 'alengirli' noktası olan etnik tanım tartışması da rafa kalkmış görünüyor.

Ahmet Türk, ABD gezisi esnasında Washington'da buluştuğu gazetecilere şöyle demiş:

'Anayasada Türk, Kürt, Laz, Çerkez yazılsın gibi ihtiyaç da duymuyoruz. İşte efendim 'Türklük gidecek' deniliyor, isterseniz anayasanın bütün sayfalarına Türklük yazsın, bizim itirazımız yok ama biz, farklı kültürlerin, kimliklerin de güvence altına alınması, inkar edilmemesi, hakkının olduğunun kabulü gerekir diyoruz. Yoksa bizim Türklükle, Türk halkıyla sorunumuz yoktur. Sonuçta bu zaten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'dır. İhtiyaç duyuyorsanız, Türk halkının da haklarını, hukukunu oraya koyunuz ama farklıları da inkar etmeyin diyoruz.'

Bir zamanlar Kürtlüğün de anayasada geçmesini savunan BDP'nin, Türkiyelilik kavramından çok Türklüğe yakın durmasının sebebini, İmralı sızıntısından hatırlanacağı üzere, Öcalan'ın önerdiği İspanya modeline bakarak anlayabiliriz: 'İspanya'nın bütünlüğü içinde milliyetler ve bölgelerin demokratik hakları ve dayanışmaları garanti edilir.'

Zira, BDP'nin arzu ettiği aynı İspanya anayasasında olduğu gibi İspanyol halkının resmen tanındığı ama aynı zamanda Katalan ve Bask bölgeleri özelinde farklı etnisitelere ve onların sembollerine yer veren bir model. Yani Türk milletinin anayasada resmen tanındığı ama anayasada anılmasa bile Kürtlüğe ve Kürt bölgesine de alan açıldığı bir sistem. BDP'nin meclise sunduğu anayasa önerisinde de bunun aynen tekrarlandığını görebilirsiniz.

Hangi içeriğe sahip olursa olsun, yapılacak yeni anayasa bir 'geçiş anayasası' olacak ve uzun vadede geçerli olacak içeriği de önümüzdeki on yıl içerisindeki siyasî mücadele belirleyecek. BDP'nin önerdiği model için mutlaka gerçekleşir veya gerçekleşmez diye öngörüde bulunmak bu yüzden zor.

Ne demiştik: 'Ya etnisite merkezli zihniyeti bir yana koyacağız ya da farklı etnisitelere de alan açacağız.'

Ve ne demişti merhum Necmettin Erbakan: 'Sen 'Ne mutlu Türküm diyene' dersen; diğeri de çıkar 'Ne mutlu Kürdüm diyene' der.'

O yüzden gelinen noktayı, Türklüğü öne çıkararak, 'Türkiyelilik' kavramını küçümseyenlerin özellikle yadırgamaması lazım.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.