TÜRKİYE’Yİ DURDURAN ADAM
Ruşen Çakır
19 Haziran 2013 Çarşamba 08:36
Gezi Parkı direnişinde pazartesinin kritik bir gün olacağı belliydi. Öğleden sonra DİSK Şişli’den, KESK ise Tünel’den Taksim Meydanı’na girmek istedi ancak polis tarafından engellenen kalabalıklar basın açıklamalarını yapıp olay çıkmadan dağıldılar. Ardından bazı gruplarla polis arasında küçük çaplı çatışmalar yaşandı. Güvenlik güçleri sebepsiz yere bazı basın mensuplarını tartakladılar. Derken, saat 18.00 sularında Taksim Meydanı’na gelen ve yüzünü Atatürk Kültür Merkezi’ne dönen beyaz gömlekli bir adam sessiz ve genellikle elleri ceplerinde bir şekilde durmaya başladı. Bunun bir protesto eylemi olduğu birkaç saat sonra anlaşıldı. Ve “duran adam” hızla önce bir sosyal medya fenomeni, ardından Gezi direnişinin simgesi hâline geldi.
Bundan önceki birçok yazımızda Gezi direnişinin, Türkiye ve dünyadaki benzer birçok olaydan izler taşımakla birlikte benzersiz bir deneyim olduğunu; kimsenin öngörmediği bu direnişin en çarpıcı yönlerinin kendiliğindenliği ve belirsizliği olduğunu; bunu tam olarak anlamanın kolay olmadığını; hükümetin de bütün bu nedenlerden dolayı direnişi iç ve dış ayakları olan kapsamlı bir komplo olarak görmek ve göstermek istediğini yazmıştık.
Komik komplo teorileri
“Duran adam” bütün bu önermeleri yeniden düşünmemize imkân sağladı. Şöyle ki, sahiden hiç beklenmedik kişisel bir sivil itaatsizlik eylemiydi söz konusu olan. Bu kendiliğinden eylem hızla duyuldu ve direnişi destekleyenler tarafından aynı hızla benimsendi. Hatta nasıl ilerleyeceği belli olmayan direnişe yepyeni bir ufuk ve yol açtı. Yani direnişin bir tür eşiği oldu. Nitekim önce, adının Erdem Gündüz olduğunu öğrendiğimiz “duran adam”ın çevresine yeni “duran adam ve kadınlar” eklendi. Ardından İstanbul’un farklı semtlerinde, sonra ülkenin farklı illerinde insanlar “durmaya” başladılar. Dün sabahtan itibaren de ülke çapında durma eylemleri devam etti.
Ve tabii ki Gezi direnişi karşıtları, daha önce de olduğu gibi yine ciddi olarak bocaladılar. Örneğin güvenlik güçleri ne yapacaklarını şaşırdılar. Bazı duran adam ve kadınları “durarak polise mukavemet”ten gözaltına aldılar ama fazla tutamadılar. Direniş karşıtı siviller arasından ilkin “keşke hep bu tür eylemler olsaydı” diyenler dikkati çekti. Bunlar, “duran adam”ın, günlerce süren bir direnişin doğal bir uzantısı olduğunu görmeyen ve görmek istemeyenlerdi. Ama kısa süre sonra sahnede tabii ki komplo teoricileri yer aldı. Ve olayı bir şekilde CIA’e filan bağlayarak kendilerini bir kez daha komik duruma düşürdüler. (Bu komikliklerin değişik versiyonlarını bugün çıkacak bazı gazetelerde görmeyiz diye umuyorum.)
Boşa giden stratejiler
Hızla hatırlayalım: Başbakan Erdoğan pazar günü Kazlıçeşme mitinginde yine direnişçileri anlamak yerine suçlamayı tercih etti; bazı kişi ve kurumları ima yoluyla da olsa hedef gösterdi ve “hesap soracağız” dedi. Dün de Meclis’te övgülere boğduğu polise daha geniş yetkiler vereceklerini ilan etti. Zaten sabahın erken saatlerinde de İstanbul ve Ankara’da çok sayıda yere yapılan baskınlarla bazı radikal sol gruplarla ilişkili oldukları gerekçesiyle çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı.
Ne var ki “duran adam” sadece olduğu yerde durarak, hükümetin direnişi kırmak için geliştirdiği strateji ve taktikleri tek başına felce uğrattı. Çünkü onun bu duruşu, Gezi direnişinin özünün şiddetsizlik olduğunu bir kez daha gösterdi.
Alabildiğine geniş olan yetkileri ne kadar artırılırsa artırılsın, güvenlik güçlerinin (dolayısıyla siyasi iktidarın) öylesine duran insanlara yapabilecek bir şeyleri yok.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.