27 Aralık 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara4°C
  • İzmir8°C
  • Berlin2°C

TÜRKİYE’NİN SURİYE POLİTİKASI DEĞİŞİYOR MU?

Amberin Zaman

27 Eylül 2015 Pazar 01:25

Soru gündemde çünkü Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya akışı ve Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını artırmasıyla birlikte dört yıldır süren Suriye savaşında dengeler yeniden değişiyor.

Dahası ABD dışişleri bakanı John Kerry’nin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ilk kez Beşar Esad’ın Suriye’de yaşanacak bir geçiş süresinde iktidarda yer almasına sarı ışık yakmış görünüyor. Bayram namazı çıkışı açıklama yapan Erdoğan şunları söyledi: “Tabi burada Esed’siz bir sürecin olması veyahut da bir geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme diye bir şey olabilir.”

Rusya meydan okudu

Her ne kadar akabinde Esad derhal gitmeli dese de Erdoğan ilk kez barış müzakerelerin önkoşulu olarak ‘Esad gitmeli’ dayatmasından geri adım atmış oldu. Yaygın kanaat Erdoğan’ın bir gün önce Kremlin’de Putin ile yaptığı görüşmenin bu değişiklikte hızlandırıcı etkisi olduğu yönünde.

Çünkü Suriye hükümetinin davetiyle Suriye’ye yerleşen Rusya, resmi üssü Tartus limanı yerine, Türkiye’nin 20-25 kilometre güneyindeki Lazkiye’ye yoğunlaşarak meydan okudu diyebiliriz. Kime peki? Türkiye’nin desteğiyle İdlib’i ele geçirdikten sonra Esad’ın kalesi Lazkiye’ye doğru ilerleyen ‘Fetih Ordusu’ çatısında birleşen muhaliflere. Fakat esas olarak Türkiye’ye.

Uçuşa yasak bölge yeniden tartışılıyor

Bu tespitler doğru olsa da Suriye’deki tablonun tümünü açıklamıyor.

Birincisi, Türkiye pozisyon değiştirdi demek için henüz çok erken. Üstelik Lazkiye’de durum kritik. Ortadoğu uzmanı Fransız akademisyen Fabrice Balanche’ın kaleme aldığı çarpıcı analiz rejimin Lazkiye’de ne denli zayıfladığını ortaya döküyor.

Özetle Balanche’a göre savaşın yarattığı büyük göç dalgaları nedeniyle Lazkiye’de Sünni nüfus her geçen gün artıyor. Ve Putin son hamlesiyle her şeyden öte Rus nüfusu da bulunan Lazkiye’de rejime karşı olası bir Sünni ayaklanmanın önünü kesmeyi hedefliyor. Öte yandan ileride Akdeniz kıyı şeridinde oluşacak bir Alevi devletçiğinin de garantörlüğüne soyunuyor.

Rusya’nın ‘onlar konuşur Kremlin yapar’ havaları karşısında Washington Rusya’yı nasıl hizalarız telaşına düştü. Tam da bu noktada Türkiye’nin ilk günden beri savunduğu Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge fikri yeniden tartışılıyor.

Güvenilir kaynaklarından edindiğimiz bilgiye göre Pentagon’un süren direncine karşın Kerry plana sıcak bakıyor. Rusya’ya ‘buraları bizden sorulur, sen buraya giremezsin’ mesajının verilmesini istiyor. Ancak Türkiye’nin talep ettiği biçimde, ABD bölgeye yerleştirilmek istenen Suriyeli mültecilerin can güvenliğinin sorumluluğunu üstlenmeden.

Salih Müslim pek yakında Washington’a gelebilir

Türkiye açısından diğer kayda değer gelişme ise ABD Başkanı Barack Obama’nın ‘IŞİD’e Karşı Küresel Koalisyon’ nezdindeki temsilcisi emekli general John Allen’in yakın gelecekte görevinden ayrılacağı iddiası.

İncirlik’in açılması için Ankara’ya defalarca gelen Allen’ın, görevini bir sivile devredeceğine kesin gözüyle bakılıyor. O da büyük ihtimalle Allen’ın yardımcılığını yapan ve aynı zamanda dışişleri bakanlığında İran ve Irak’tan sorumlu müsteşar yardımcısı büyükelçi Brett McGurk. Savunma bakanı Ashton Carter’ın aksine Türkiye’yle işbirliğine sıcak bakan ve etkin bir isim (Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’yla da çok iyi anlaşıyor). Aynı zamanda YPG’yi de destekliyor. Türkiye’yle Kürtlere birbirinin alternatifi olarak bakmıyor. Klasik bürokratik nedenlerle Suriye masasının elinde bulundurduğu PYD dosyasını da el attı. Salih Müslim pek yakında Washington’a gelebilir.

Türkiye İsrail konusunda da bir değişikliğe gider mi?

Bu arada ABD ile İran arasında varılan nükleer anlaşmanın ardından‘İsrail lobisi’ şeklinde özetleyebileceğimiz kesimde, en azından bir kısmında, İran’ı dengeleyebilecek yegane güç olarak görülen Türkiye’yle ilişkileri düzeltmenin yolları kollanıyor. İncirlik’in açılmasını bir dönüm noktası, aynı zamanda sıkışmış bir Erdoğan’ın kapitülasyonu olarak yorumlayan bu kesim acaba Türkiye İsrail konusunda da bir değişikliğe gider mi diye sessizce bekliyor.

Ancak hepimiz biliyoruz ki İncirlik’in açılmasının ardındaki temel sebep Kürtlerin önünü kesmek zira devletin Kürt paranoyası Erdoğan’ın ‘Esed’nefretini katlıyor. Nitekim karşılığında Amerika YPG’nin Cerabulus’a ilerlemesine kırmızı ışık yaktı. ABD’nin hava desteği olmadan da YPG’nin Fırat’ın batısına ilerlemesi mümkün görünmüyor. YPG’nin bir diğer açmazı da şu: IŞİD’e karşı etkinliğini sürdürebilmesi, dolayısıyla ABD’yle ittifakını derinleştirmesi, için ağır silahlara ihtiyacı var.

Amaç Rojava’yı zayıflatmak

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) başkanı Mesut Barzani kendi eğittiği Suriyeli Kürt peşmergelerin Suriye’ye dönüşlerine izin verilmediği sürece Irak Kürdistanı üzerinden YPG’ye silah geçişine izin vermeyecek. McGurk’ün arabuluculuğuna rağmen sorun aşılamıyor. Suriyeli Kürt kaynaklar Barzani’nin Türkiye tarafından yönlendirildiğini savunuyor.

Diken’e konuşan üst düzey bir Suriyeli Kürt yetkili öfkesini şöyle ifade etti: “Barzani’nin sokmak istediği adamlar bölgemizden kaçan ve kimisi suça bulaşmış kişiler. Özel kuvvetler olarak eğitildiler, ayda 500 700 dolar kazanıyorlar, bizimkiler ise mercimek çorbası fasulye parası. Bunlar gelirse bütün dengeleri alt üst ederler. Komutamız altına girmeyi reddediyorlar. İstenen aramızda iç savaş çıkartmak. Rojava’yı zayıflatmak.”

Türkiye’nin önünde iki seçenek var

YPG’yle birlikte savaşan Hür Suriye Ordusu’na bağlı birliklere havadan silah atarak durumu idare ettiği iddia edilen Amerika bu tıkanıklığı aşabilir mi belli değil. IŞİD’in başkenti Rakka’nın üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmak ana hedefleri.

Anahtar kısmen Türkiye’nin elinde. Ve önünde iki seçenek var: Ya ABD’yle işbirliğin önkoşulu olarak Kürtlerin önünü tıkamayı sürdürmek ya da Suriyeli Kürtlere el uzatmak. İkincisi her açıdan kazan kazan. ABD’yle sürtüşmeler minimuma düzeye indirilir. Herkesten çok Türkiye için büyük tehdit arz eden IŞİD’e karşı sağlam bir cephe oluşturulur. Hepsinden önemli, barış süreci yeniden canlanır.

Türkiye birincisinde direnirse, ki öyle görünüyor, bunun en büyük kaybedeni yine Türkiye olacak.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.