TÜRKİYE’NİN NEWROZ’U
Ufuk Uras
26 Mart 2013 Salı 08:32
Barışın Newroz’unda eşit koşullarda bir arada yaşamanın kurumsallaşmasına yönelik adımlar atılacağının anlaşılması, savaş lobisi dışında herkesi çok mutlu etti.
Öcalan’ın Diyarbakır deklarasyonunun tarihsel önemi ortada. Yeni bir kurucu irade inşasının ilk adımları atılıyor. Demokratik bir siyaset sürecinin ön plana çıkması ve iktidar tarafından da olumlu karşılanması önemli.
Alice Harikalar Diyarında’da kahramanlarımız aynanın ötesine geçtiklerinde, Alice sorar tavşana, “şimdi ne yapacağız?” diye. Tavşan da “Bu ne yapmak istediğine bağlı,” diye yanıtlar.
Önemli bir eşiğin geride bırakılmasının ardından, bundan sonra ne yapılacağı tamamıyla bize bağlıdır.
Süreç siyasi, idari ve milliyetçi fanatizmin hızla marjinalleşeceği bir dönem olacaktır. Yerel seçimlere doğru giderken dostumuzu düşmanımızı daha iyi tanıyoruz artık. İmralı müzakere ve çözüm sürecine sırtını dönenlerle işimiz yok bizim.
Neredeyse insanlarımız artık ölmeyecek diye karalar bağlayanlar, bu savaş sürecinin neden bu kadar uzadığını daha iyi anlatıyor. Savaşın tek galibi savaşın kendisi oluyor.
Bu yeni dönemde barış iklimini/dilini her zeminde örmek öncelikli işimiz olmalı.
Anayasa tartışmaları yeni bir kurucu irade ihtiyacını ortaya koyuyor. Ortak bir “biz” tarifi ile egemenliğin paylaşılması işin püf noktası. Referandumda yurttaşın çoğunluğunun bu demokratik ve çoğulcu yaklaşımı onaylayacağından hiç şüphem yok. Ne yapacaksak birbirimizi ikna ederek yapacağız, dayatmalar, oldubittilerle sonuç elde etmek söz konusu değil.
Bakıyorum kulp takıcılar Öcalan’ın tarihî mesajındaki İslâm’a ilişkin göndermeleri tam anlamış değiller, esas itibariyle iki mütedeyyin topluluğun vuruşmasına itiraz ve radikal bazı dinci grupların bu süreçte alan geliştirmesine yönelik ikazı tam algılayamıyorlar.
Son kulp da bayrak konusu oldu. Sanki baharı karşılama milli bayramlar kapsamında da niye bayrak yok tartışması başlattılar; sınıfsal, milli, dini kültürel etkinlikleri ayrıştırmakta fayda yok mu? Hiç mi bayrak kanununu okumazsınız?
Avrupa’da 1 Mayıslar’da Londra’da, Paris’te, Berlin’de, Roma’da niye ülke bayrakları yok diye tek bir eleştiri olmaz?
İstediğiniz kulpu takın, barışa yönelik kimsenin burnu kanamadan somut adımlar atıldıkça ve sonuç alındıkça korkuluk ve öcü politikalarının beyhudeliği de ortaya çıkacaktır. Omlet yiyelim ama yumurtamız kırılmasın diyenlerin hayal kırıklıklarına karşı yapılacak bir şey yoktur.
Mersin’de bayrak provokasyonunu başlatan Ergenekoncu güçlerin ipliği pazara çıkalı çok oluyor. Son referandumda anayasal teminatlarını yitiren ve püskürtülen Ergenekoncuların süreci sabote etme teşebbüslerine karşı yine de uyanık olmak gerekir. Özellikle PKK’nin sınır dışına çıkışında fırsat kollayan çapulculara meydan vermemeli, gözlemci heyetler devreye girebilmelidir.
Siyasetsizliğinizi gizlemek için istediğiniz ebatta bayraklar asın genel merkezlerinize; bayrak yarışı sadece olimpiyatlarda keyif veriyor, yurttaşın hamasete karnı tok artık.
Anadolu bilgelerinin söylediği gibi, üzüntüsü sahte olanın, ağlaması abartılı oluyor.
İntikam siyasetinden barış siyasetine geçiş mühürlenmiş yürekleri eninde sonunda etkileyecektir.
Demokratik siyaset süreci mağdurların, mazlumların ortak siyasi iradesini gerekli kılıyor.
Bu süreçte nokta analizi yaparak siyasi özneleri sabitleştirenler yanıldıklarını anlayacaklardır. Yakın gelecek bütün bu öznelerin, dillerinin taktik adımlarının değiştiği bir dönem ve anlam iklimi olacaktır.
Paradigmaları tokuşturma döneminden, farklı paradigmalarla zenginleşme dönemine geçiyoruz. Ayak uyduranlara ne mutlu; ayak uyduramayanlar barış kervanın ilerlemesini ve barış hasatını engelleyemeyeceklerdir. Barış için adım atanlara içten bir “helal olsun” diyorsak, helâlleşmemek, yeni bir sayfa açmamak için de neden yoktur.
Nureyev, “Merdivenleri çıkarken geriye bakma, düşersin” diye boşuna uyarmamıştı.
İlerlerken dikiz aynasını kullanalım, ama aklımız hep geride olursa, önümüzü tam göremeyeceğimizi de unutmayalım. Ülkenin bu süreci aşması biraz da kendimizi aşmamıza bağlı.
Devlet köktenci, milleti milletsiz idare etme düşkünlerinin alanı daraldı. Tek garanti belgemiz kendimize olan özgüvenimizdir. Elde hazır bir kullanım kılavuzumuz yok. Barış sürecinin sol ayağının zayıflığını da görüyoruz, ama bu irtifa kaybının çok boyutlu nedenleri var ve bu süreç solun da büyümesinin imkanlarını sağlayacaktır. Barış da, sol da kendi iç sesini elbette bulacaktır.
Van Gogh’un mektubunda yazdığı gibi, “Rüzgar var, sıra yel değirmeninin inşasındadır.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.