TÜRKİYE’NİN KÜRTLERLE SINAVI
Amberin Zaman
06 Mart 2015 Cuma 10:25
HDP’nin seçimlere parti olarak gireceği artık kesinleşmiş gözüküyor.
Bu saatten sonra geri adım atması zor.
Dolayısıyla Türkiye’nin önünde tarihî bir sınav var:
Yıllarca Kürtlerin varlığını inkâr ettik. Dillerini yasakladık. “Kürdüm” diyen onbinlerce insana akıl almaz zulümler yaşattık.. Filistin askısı, falaka, elektrik, cinsel taciz, kendi pisliğini yedirmek, canlı mayın tarayıcısı olarak kullanmak… Kürt kimliğine sahip çıkan onbinlerce insan bunlara layık görüldü. Binlerce köy yakıldı, yıkıldı. 1,5 milyonu aşkın insan göçe zorlandı. Varoşlarda yetişen milyonlarca Kürt genci daha da bilendi. Karşımıza taşlar ve poşularla çıktı. Dağa gitti. Çünkü onlara hiçbir çare üretilmedi. Hâlâ da üretilmiyor.
Demokrasi kültürümüz yeşerince Kürtlere “madem bir derdiniz var silahı bırakın siyaset yapın” demeye başladık. Onlar da zaten siyaset yapalım diyorlar. “Toprak” talep etmiyorlar. Oylarınızı talep ediyorlar. Kürtlerin siyaset yapmasını engellemek için konan o berbat Berlin Duvarı müsveddesini birlikte yıkmak için altın bir fırsat var önümüzde. Kırık kalpleri birlikte onarmak, çiğnenmek istenen onurları birlikte tedavi etme fırsatı… Akademisyen Arzu Yılmaz’ın ifade ettiği gibi “yıllarca Kürtlere sadakatlerini kanıtlamalarını emrettiniz, Kürtlerle eşit koşullarda yaşamak istediğinizi kanıtlamak için sıra sizde”.
Kimileri diyecek ki “ama HDP, Öcalan ve Kandil’in vesayeti altında”. Ya CHP? Yıllarca ordunun vesayeti altında değil miydi? AKP’nin durumu da ortada.
Bir diğer kaygı da Öcalan ile Erdoğan’ın başkanlık sistemi üzerinde pazarlık yürütüp, anlaştıkları. Benzer kuşkuları bazı Kürtler de taşıyor. Fakat süreç şeffaf yürümediği için bu soruların cevaplarını istediğimiz netlikte alamıyoruz. Öcalan’ın silahsızlanma çağırısının güvenlik paketi Meclis’ten çekilmeden yapılmış olması kafaları daha da karıştırıyor. “Olaya tersinden bakın” diyenler de var. Silahları susturma vaadi milyonlarca Kürt dâhil HDP’ye ilk kez oy vermeyi düşünen seçmenlerin işini daha da kolaylaştırır. Üstelik Selahattin Demirtaş son dönemin en karizmatik, en yetenekli, hattâ en “iyi kalpli” siyasetçisi. Kuşkusuz. Ben de Demirtaş’ı son derece başarılı buluyorum. İyi ki var diyorum. Ama önümüzdeki mesele bir bireyin “kalbinin temizliği”, mazlumluğu, ideolojik kökeni… tüm bunlardan bağımsız olarak ele alınmasını gerektirecek kadar ciddi bir mesele. Bütün beklentilimizi Demirtaş’ın “temiz kalbi” üzerine yıkmak hem Demirtaş’a haksızlık ve gereğinden fazla yük bindirmektir ve bu, meselenin ağırlığını önemini hafife almaktır. Kaldı ki HDP tabanında, kendi davaları bireylere indirgenemeyecek kadar önemli. Onca insanın arasında tek bir kişiye dikkat çekmek hem o kişiye sıkıntıya sokar tabanı nezdinde, hem de tabanı “normalleşmeye” karşı daha “hassas” olmaya iter.
“Şu şununla gizlice anlaşmış”, “şu şöyle fevkalade lider” demek yerine büyük tabloya bakalım. Ülkemizin geleceğine odaklanalım. HDP Meclis’e girerse neler yapar, neler olur? Tam olarak bilemeyiz. Bildiğimiz iki şey var. 1-. HDP Meclis’e girmez ve dört yıl boyunca temsil edilmez ise aramızdaki manevi kopuş daha da hızlanır. 2- Bitmez tükenmez hırsı yüzünden ülkeyi öngörülmez bir noktaya doğru sürükleyen Cumhurbaşkanı başkanlık hayallerine daha da yaklaşır. Bir düşünün: Erdoğan’ın HDP’nin sandalyelerini kapan ve bizzat kendi seçtiği AKP’li vekiller üzerinde mi daha fazla söz sahibi olur yoksa Meclis’e girecek HDP’lilerin mi? Tüm bunların gözünü rant bürümemiş birçok AK Partilinin de aklından geçtiğinden eminim. Vicdan sahibi herkes gibi onlar da partilerine gelen zararın ötesinde ülkenin iyi bir yere doğru gitmediğinin farkındalar. Artık yarardan çok zarar getiren liderlerini frenlemenin yollarından birinin de bizzat Meclis’te yer alan HDP’yle yerine göre işbirliği veya muhalefetiyle de… Dediğimiz gibi Türkiye tarihî bir sınavla karşı karşıya.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.