24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

‘TÜRKİYELİLEŞMEK’ ANADOLU’DAN GEÇER

Orhan Miroğlu

24 Temmuz 2014 Perşembe 08:07

Türkiyelileşmek, Öcalan’ın ta Bekaa’dan bu yana kafa yorduğu bir meseleydi... Çatı Partisi, hatta tek partide birleşmek gibi projeler zaman zaman bu bağlamda gündeme geldi ama bir türlü hayata geçmedi.

Bu arada Anayasa Mahkemesi yirmi yıl boyunca kurulan Kürt partilerini kapattı durdu. Bu partilerin her birinin sadece 2-3 yıl arasında ömrü oldu.

Ana akım Kürt siyaseti bugün ise iki partiye sahip.

Bunlardan biri HDP’dir. HDP’nin kuruluş sürecinde BDP kendini feshetti ve milletvekilleri HDP’ye geçti.

BDP’nin yerine ise DBP, yani Demokratik Bölgeler Partisi kuruldu.

Bu partinin ilan edilen ve bilinen amacı, özetle, Kürt nüfusun yoğun olduğu Doğu ve Güneydoğu’daki şehirlerde özerklik inşasını mümkün kılacak çalışmalar yapmak ve siyaset üretmek. Yani özerkliği inşa etmek. Ama Türkiye’nin diğer bölgelerinde böyle bir fikrin hemen hemen hiçbir karşılığı olmadığı için, aslında bir Bölgeler Partisi’nden değil, bir ‘Bölge Partisi’nden söz ediyoruz demektir.

Legal Kürt siyaseti, 1990’lı yıllardan bu yana, yaklaşık 25 yıl boyunca, kendi içinde böyle bir ‘görev bölümü’ yapmamıştı.

Yani Batı’da farklı, Doğu’da farklı bir siyaset tarzı izlemek, bu siyasetin geleneğinde görülen bir şey değildi.

***

Kürt siyasetçiler Ankara’da ne söylüyorlarsa, Hakkari ve Diyarbakır’da da aynı şeyi söylüyorlardı.

Şimdi farklı bir pozisyon alınıyor.

Doğu’da özerklik inşa etmek için bir parti, Batı’da genel siyaset yapmak için bir başka parti var.

Kürtleşmek ve Türkiyelileşmek arzusu yan yana duruyor gibi görünmekte.

Bu durum bize, Kürt siyasetinin aslında bir arafta durduğunu gösteriyor.

Türkiye’den kopmamak arzusu ile Doğu’daki illeri PKK/BDP’nin yöneteceği demokratik özerklik garantisi altına almak arzusu iç içe geçmiş durumda.

Dolayısıyla ortada riskli bir durum var.

Merkezden kopmayayım derken, bölgeden olmak, bölgeden kopmayayım derken, merkezi kaybetmek.

Çünkü bölge seçmenine sürekli olarak farklılığı hatırlatılarak, özerk olması gerektiği söylenerek kendini tekrarlayan bir siyaset tarzı, kısa sürede, onu, sizin merkez için yaptığınız siyasetten uzaklaştırabilir.

Merkez siyaseti anlamsız bulabilir.

Çünkü merkez siyaseti yapmak, Kürt siyasi aktörlerin ve Selahattin Demirtaş’ın son açıklamasına bakılırsa, Kürtleşme siyasetinden belli tavizler verilerek icra edilen bir olay haline geliyor.

Kürtler’in adayı, Batı’da, Kürt siyasetinin en büyük başarısı sayılan ve bizzat kendisinin de katkı sunduğu çözüm süreci yokmuş gibi konuşuyor ve davranıyor.

Bu sürecin Kürt tarafındaki mimarı Öcalan’dır. Öcalan’dan hazzetmeyen Kürtler bile, attığı bu adımı desteklemektedir. Türk halkı ve Kürt halkının büyük çoğunluğu ise, Başbakan Erdoğan’a çözüm sürecinde oynadığı tarihsel rol nedeniyle minnettardır.

Ama Beyaz Türkler, sürece emeği geçen hiç kimseden hoşlanmıyor, hatta nefret ediyorlar.

Kürtler adına siyaset yapanların bilmesi gerekir ki bugün Türkiye’de ‘Anadolu İhtilali’ yaşanıyor ve çözüm süreci bence bu ihtilalin en önemli safhasıdır...

Anadolu halkı çözüm sürecine destek verdi..Selahattin Demirtaş’ın, gelin birlikte dans edelim demek yerine, çözüm sürecine verdiği destek için Anadolu halkına teşekkür ederek seçim çalışmasına başlaması bambaşka bir hava yaratırdı.

Kürt aday halka değil, beyaz seçkinlere ve ‘ortak düşmana’ karşı onlara yoldaş olmuş eski tüfeklere veriyor mesajlarını. Oysa ‘Kürtlerle Dans Başlıyor’ niyetiyle, onu Şişli’de dinleyenlerin aksine, Anadolu halkı, çatışmada kaybettiği evlatlarının acısını içine gömerek çözüm sürecini canla başla destekliyor.

Kürt-Türk kardeşliğini, Kürt-Türk siyasi ittifakını alkışlıyor.

Bir şey beklemeden alkışlıyor.

Kürt siyaseti Anadolu halkına hayalkırıklığı yaşatarak, kendi liderinin başlattığı bir süreci bu kadar önemli bir seçimde bir kez dahi hatırlamayarak, nasıl Türkiyelileşebilir?

Bir Kürt adayın Erdoğan’a muhalefete dört elle sarılıp, çözümü ihanet olarak görenlerin bulup çıkardığı bir adayı, aklına bile getirmemesi anlaşılır bir şey midir?

Yoksa ‘Türkiyelileşmek’ çözüm sürecini inkardan, ‘Bölge Partisini’ ve Öcalan’ı ‘gizlemekten’ mi geçiyor?

İyi güzel de nereye kadar?

Şeytana pabucunu ters giydiren ve geçen seçimde Sırrı Süreyya’yı bile yutmayıp oy vermeyen ‘yoldaşlar’ ve Beyaz Türkler dansa davet etti diye Selahattin Demirtaş’ı yutar mı sanıyorsunuz?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.