TÜRKİYE SADECE TÜRKLERİN DEĞİL HERKESİN OLMALI
Ruşen Çakır
12 Ocak 2013 Cumartesi 08:26
Yeni İmralı sürecinin temel tartışma kavramlarından birinin “haysiyet” olacağı anlaşılıyor. Hatırlayalım: Arkadaşım Osman Bostan’ın Kürt sorununun çözümü için “Türklerin kaygılarını, Kürtlerin haysiyetini gözeten bir denge”nin şart olduğu yolundaki tespitini ilk kez 2.5 yıl önce bir yazımda kullanıp bunu başlığa çıkarmıştım.(http://rusencakir.com/Turklerin-kaygilari-Kurtlerin-haysiyeti/1307) Daha sonra yeni İmralı süreci başlayınca bir başka yazımda (http://rusencakir.com/Devlet-Ocalani-kullanip-atacak-mi/1913) bu tespiti tekrarlayınca, beyaz Türk şovenizminin sözcülüğü misyonuna talip olan Ertuğrul Özkök “Ya Türklerin haysiyeti ne olacak?” diye karşı çıktı ve Bu ülkede ‘Türk’üm’ diyebilmek, ‘Kürt’üm’ demekten daha zor bir hale gelmiştir” diyebildi.
Meraklıları Özkök’ün bu sözlerine çok kişinin cevap vermiş olduğunu biliyor. Çok istiyor olabilir ama onunla herhangi bir polemiğe girmenin, ister istemez girilmişse de bunu uzatmanın hiç anlamı yok. Ancak “Kürt sorununu çözmek isterken Türk sorunu çıkartılmasın” şeklinde özetlenebilecek uyarının gerçekçi olup olmadığını tartışmak sürecin selameti için hayırlı olacaktır.
Öncelikle bu argümanın yeni olmadığını, AKP hükümetinin Kürt açılımını başlattığında da çok kullanılmış olduğunu, hatta bu itirazla açılıma mesafe alanların bazılarının kısa bir süre sonra “Türklerin kaygılarını” hayli geri plana iten pozisyonlara savrulmuş olduklarını hatırlatalım.
Hakların değil imtiyazların terki
Peki Kürt sorunu nasıl Türk sorununa dönüşebilir? Herhalde bu soruya sadece, “Kürtlerin taleplerini yerine getirmek için Türklerin bazı hakları gaspedilirse, Kürt sorunu çözülür belki ama bu sırada Türk sorunu çıkarılmış olur” diye cevap verilebilir. Halbuki ne kimlik temelli bazı haklar talep eden Kürtler, ne de onların bu taleplerine destek veren kişiler, bunların gerçekleşmesi için Türklerin mağdur edilmesini talep ediyorlar. Ama şurası kesin, Kürtlerin (ve sayıca az olan diğer toplulukların) bazı taleplerinin yerine getirilmesi için, kimi durumlarda sayıca çok olan toplulukların bazı “imtiyazları”ndan mahrum edilmeleri gerekebilir. Galiba esas endişe bu imtiyazların sona ermesi ihtimalinden kaynaklanıyor.
Dünyanın dört bir tarafında, benzer durumlarda, egemen topluluklar, eşit yurttaşlık mücadelesi veren kesimler yüzünden ellerindeki bazı ayrıcalıklarını kaybetmenin telaşına düşmüş ama bunları sonsuza kadar korumaları mümkün olmamıştır. Eğer hep birlikte bu topraklarda yaşamaya devam edeceksek, bizde de temel hak ve özgürlükler konusunda tüm yurttaşların eşit olması şarttır ve eninde sonunda bu gerçekleşecektir.
Hep birlikte kazanmak için
Ne zaman Kürt sorunundan söz etsek birilerinin şu tür itirazlarıyla karşılaşıyoruz: “Nedir bu Kürt sorunu, bana anlatabilir misiniz?” “Sahi Kürtler ne istiyor?” “Kürtlerle etle tırnak gibiyiz, düşmanlarımız aramıza nifak sokuyor.” “Birbirimizden kız alıp vermişiz.” “Benim de Kürt arkadaşlarım var.” “Kürtler ne istiyor da olamıyor?”
Ülkedeki Kürt realitesiyle yüzleşmemek için üretilen bu tür sızlanmaların zaten varolan Kürt milliyetçiliğini daha da kışkırttığını görüyoruz. Nitekim hâlâ “Kürtler ne istiyor?”dan, “Kürtlerden ne istiyoruz?”a gelinememiş olması nedeniyle ülkemiz hızla tehlikeli bir noktaya doğru savruluyor.
Bu açıdan bakıldığında yeni İmralı sürecinin Türkiye için belki de son şans olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu sürecin başarılı olması için, barış ortamıyla birlikte, başta Türkler olmak üzere tüm ülkenin zenginleşeceğini, çünkü Kürt sorununun elimizdeki potansiyelleri verimli kullanma imkanımızı sabote ettiğini tüm topluma anlatabilmek gerekiyor.
Özetle, hep birlikte kaybetmek yerine hep birlikte kazanacağımız bir Türkiye istiyorsak, eşit yurttaşlığı tesis etmek zorundayız. Bunun için önce “Türkiye Türklerindir”den “Türkiye herkesindir” noktasına gelmemiz şart. Bu olursa, gerisi de kolaylıkla gelecektir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.