TÜRKİYE (IŞ)İD YÜZÜNDEN KÜRTLERİ KAYBEDEBİLİR
Ruşen Çakır
17 Eylül 2014 Çarşamba 05:45
Türkiye’nin, (IŞ)İD’e karşı ABD’nin başını çektiği “gönüllüler koalisyonu”nda neden yer almayacağını önceki gün 6 maddeyle (http://www.rusencakir.com/Hukumetin-ISID-tereddudunun-6-nedeni/2868) izah etmeye çalıştım. Açıkçası hükümetin bu kararını ana hatlarıyla doğru buluyorum. Gerek ABD’nin İslam coğrafyasının Afganistan, Irak gibi diğer bölgelerindeki operasyonların bilançoları, gerekse “Obama planı”nın içerdiği zaaflar, eksikler ve yanlışlar nedeniyle, Irak ve Suriye’ye komşu olan bir ülkenin temkinli davranması son derece anlaşılır bir şey.
Fakat bu koalisyonda yer almıyor olması Ankara’nın (IŞ)İD politikasının doğru olduğu anlamına gelmiyor. Aslına bakılırsa siyasi iktidarın, bölgedeki dengeleri daha fazla altüst edecek, dolayısıyla Türkiye’yi de son derece yakından ilgilendiren (IŞ)İD olgusu hakkında somut, elle tutulur bir politikası olduğu da söylenemez.
Çözüm süreci/ (IŞ)İD ilişkisi
Bu politikasızlık, hükümetin kendisi için hayati değer taşıyan bazı ilişkileri ve süreçleri de tehlikeye atmasını beraberinde getiriyor. İlk akla gelen, artık Türkiye’nin kaderinin endekslenmiş olduğu çözüm süreci. Siyasi iktidar, Abdullah Öcalan çizgisindeki YPG, HPG gibi silahlı güçlerin Suriye ve Irak’ta (IŞ)İD’e karşı savaşta öne çıkmalarından ve buna bağlı olarak PKK’nın Batı medyası üzerinden yeni bir imaja kavuşmasından rahatsız.
Bunlara rağmen hükümet Türkiye’de çözüm sürecini hızlandırmayı her şeyin önüne koymak istiyor. Buna karşılık PKK hareketinin bir süredir temel önceliğiyse Suriye ve Irak; bu ülkelerde Kürtlerin kazanımlarını (IŞ)İD ve benzeri yapılara karşı korumak.
Sonuçta ortaya garip bir durum çıkıyor: Yıllarca birbirleriyle savaşan iki güç, yani devlet ile PKK barışın tesisi için Türkiye’de aynı masaya oturabilirken Suriye ve Irak’ta aralarındaki mesafe açılıyor. Eğer Ankara ile İmralı/Kandil, çözüm süreciyle Irak ve Suriye’de yaşananlar üzerine birlikte düşünüp birlikte hareket etmez/edemezlerse her iki gücün, gerek Türkiye, gerekse Irak ve Suriye’deki çıkarları risk altında demektir.
Irak Kürtlerinin hayal kırıklığı
Hükümetin (IŞ)İD konusundaki ürkekliği ve politikasızlığı sadece çözüm sürecini tehlikeye atmıyor. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin sağ kolu olarak bilinen Fuad Hüseyin’in Rudaw’a verdiği mülakattan, Ankara’nın Irak’taki önde gelen stratejik ortağı olan Kürtleri cidden hayal kırıklığına uğrattığını öğreniyoruz.
“ABD, Fransa ve Avrupa bizi kurtarmaya geldi fakat komşumuz, kendilerinden yardım istememize rağmen bunu yapmadı” diyen Hüseyin şöyle devam ediyor: “Yardım etmeyeceklerini söylemediler. Cumhurbaşkanlığı seçimin ardından yapabileceklerini söylediler. Çok zor durumdaydık ama seçimleri beklemekten başka şansımız yoktu ama yine de yardım etmediler. Türkiye beklentilerimizi yerine getirmedi.”
“Her Kürt gibi Barzani de Türkiye’nin tavrından hayal kırıklığına uğradı” diyen Hüseyin şu sözlerinin de altını çizmek gerekiyor: “Türkiye ile net olmamız gerekiyor. İlişkiler böyle nasıl sürebilir? (IŞ)İD’e karşı olmak Türkiye’nin de çıkarınadır. (IŞ)İD hiçbir ülkenin dostu değildir.”
Acil politika ihtiyacı
Tekrar yazının başına dönecek olursak: Batı’nın başını çektiği koalisyonda yer almamak doğru ama tek başına yeterli değil, Türkiye’nin (IŞ)İD’e karşı bağımsız olarak bir tavır alabilmesi şart. Bunun temel ayaklarından biri pekala (IŞ)İD’in kendisine düşman bellediği Kürtler ve onlarla iç içe yaşayan diğer azınlıklarla dayanışmak olabilir. Bu bağlamda hükümet, ilk olarak, mesela (IŞ)İD’den kaçan Ezidi mülteciler için ülke çapında bir yardım ve dayanışma kampanyası açabilir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.