31 Ocak 2025
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır-2°C
  • Ankara1°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

TÜRKİYE-IŞİD: DÜŞMAN MI MÜTTEFİK Mİ?

Doğu Ergil

09 Aralık 2014 Salı 14:49

Türkiye onu bir CIA elemanı olarak bilir ama Graham Fuller, yakından bildiği Ortadoğu ve Türkiye üzerine isabetli tahliller yapan bir araştırmacıdır. Kendi bloğundan 2 Aralık’ta yayınladığı Türkiye-IŞİD tahlili oldukça dengeli. (grahamefuller.com/141201-making-sense-of-the-turkey-isis-mess.)

Fuller, önce bir AKP tahlili yapıyor: Erdoğan’ın partisi, Türkiye’nin İslami geleneğinden geliyor. AKP dünyadaki İslami partiler içinde en ılımlı, en pragmatik (faydacı) ve belki en başarılısı. AKP, kabaca Müslüman Kardeşler (MK) ile karşılaştırılabilir ama ondan çok daha ileride, becerikli ve siyaseten daha tecrübeli. Erdoğan ve AKP’lilerin bir bölümü MK’e Arap dünyasında ılımlı İslami siyasi hareketlerin en vaatkâr olanı olarak bakıyorlar çünkü MK, genelde demokrasi, küreselleşme, hoşgörü ve diyalog gibi kavramlara açık. Erdoğan hükümetinin bu sempatisinden ötürü MK’i ezen Sisi başkanlığındaki Mısır ve örgütü “terrorist” ilan eden Suudi Arabistan’la arası açıldı.

AK Parti IŞİD gibi ana akım İslam ve İslamcılık’la kıyaslandığında aşırı uçlarda olan örgütlerden çok farklı olmasına rağmen Esed’i devirmeleri karşılığında Suriye iç savaşında onlara göz yummayı tercih etti. Pekiyi Erdoğan’ın Suriye devlet başkanının her şartı zorlayarak ve her araca başvurarak devirmeyi kişisel bir kan davası haline getirmesinin arkasında ne var?

Fuller’a göre iki şey var. Birincisi Beşşar Esed’le olan kişisel geçmişi. İkincisi Kürt faktörü.

Esed takıntısı

Erdoğan, yaklaşık 10 yıl Esed’i bir “ağabey” gibi ülkesinin iç ve dış sorunlarını çözmek, AB ile ilişkilerini geliştirmek konularında yönlendirdi. Suriye’de Arap Baharı’nın rüzgarıyla isyanlar çıkınca, Erdoğan, Esed’e muhalefete demokratik haklar ve tavizler vermek konusunda ısrarcı oldu. Ama Esed onu dinlemedi. Erdoğan, bu durumun kendisinin Suriye ve daha geniş Ortadoğu’da etkili bir lider olma konumunu gölgelediğini düşünerek derin bir hayal kırıklığına uğradı. Karşısına aldığı Suriye yönetiminin kısa sürede düşeceği hesabıyla bu yolda her türlü çareye başvurdu.

Ama Esed rejimi, gerek kurumsal köklerinin dayanıklılığı gerekse laik hükümetin yerine radikal dincilerin geleceği korkusu nedeniyle bugüne kadar direndi. Ama Erdoğan kararından vazgeçmedi. Bu da Türkiye ile Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan ve İran’ın arasını açtı.

Türkiye’nin IŞİD gibi radikal gruplara açıktan hasmane tavır almaması, Fuller’a göre onların da İslamcı değil Esed karşıtı olmalarıdır.

Kürt faktörü

Erdoğan hükümeti, Kürt realitesini tanıma ve PKK ile diyalog geliştirme konusunda en cesaretli Türk hükümeti oldu. Ama bunları yaparken Kürtler’in Ortadoğu’da giderek artan görünürlüğü ve etkinliğinden tedirgin oldu.

Suriye Kürtleri iç savaştan yararlanarak PKK ile birlikte Türkiye’nin güneyinde yeni bir nüfuz alanı oluşturuyorlar ve birleşerek Türkiye’nin bilinen haritasını değiştirme potansiyelini taşıyorlar. Bu algı Türk hükümetini Şam yönetiminin düşmesi konusunda daha fazla isteklendiriyor. Hatta bu gelişmenin önünü kesmek için Suriye’de etkinliği olan aşırı örgütlerin Ankara nezdinde “ehveni şer” görülmesine yol açıyor.

Fuller ayrıca Türkiye’nin bölgede ABD’nin “istediğini yapan” bir müttefik olmaktan çoktan uzaklaştığını ve kendi bölgesel ve küresel gündemi olduğunu söylüyor. İki ülke dünyaya farklı açılardan bakıyorlar. Bu açığın kapanması şimdilik bir hayli zor görülüyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.