TÜRKİYE, IRAK KÜRTLERİNİN HAMİSİ OLABİLİR Mİ?
Günay Aslan
01 Aralık 2012 Cumartesi 08:21
Bir Erbil-Bağdat gerginliği daha sıcak çatışmaya dönüşmeden sona erecek ve Irak rahat bir nefes alacak diye umuyorken savaş tamtamları yeniden çalmaya başladı.
Oysa Amerika’nın himayesinde Bağdat’ta biraraya gelen taraflar anlaşmışlardı. Buna göre Dicle Operasyon Gücü Kürdistan’dan çekilecekti.
Fakat Irak Başbakanı Maliki anlaşmayı reddetti. Bununla da yetinmedi: Kürdistan’a yeni birlikler gönderilmesi için emir de verdi.
Bunun üzerine Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’nin öncülüğünde bütün partilerin katıldığı acil bir zirve düzenlendi. Ayrıca Peşmerge ordusu da alarma geçirildi.
Gerginlik sürüyor. Bölgeden tarafların savaşa hazırlandıkları haberleri geliyor. Amerika’nın savaşı önleme çabalarının sürdüğü de söyleniyor. Ancak bu kez önleyip önleyemeyeceği, buna gücünün yetip yetmeyeceği bilinmiyor. Zira artık cin şişeden çıkmıştır ve Kürtlerle Şiileri bir çatı altında tutmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Aslında Şiiler Kürtlerle dün olduğu gibi bugün de aynı devletin çatısı altında olmak istemiyorlar.
Bütün mesele budur. Yaşanan sorunların kaynağında Irak’ın kuruluşundan günümüze kadar uzanan bu istem yatıyor.
Sorun, Skyes-Picot anlaşmasıyla Mezopotamya bölgesini eline geçiren İngiltere’nin Basra ve Kerkük petrollerini tekeline almak amacıyla Bağdat merkezli yapay bir devlet kurmasından kaynaklanıyor.
Şiilerle Kürtler arasındaki sorun, İngiltere onları ve Sünni Arapları Irak adını verdiği bu devletin çatısı altında zorla birleştirdiği için yaşanıyor.
İngiltere Irak’ı kurarken Şiiler çoğunlukta, daha güçlü ve daha gelişkinlerdi. Buna rağmen devletin başına Şam’dan ithal ettiği Sunni Kral Faysal’ı getirdi.
Kendisine bağlı kralı güçlendirmek amacıyla da Kürtlere Şiileri dengeleme misyonu biçti. Kürtler buna karşı Şeyh Mahmud Berzenci önderliğinde isyan ettiler ancak, Kemalist yönetim onları yalnız bıraktığı için de yenildiler. Şeyh Mahmut’la Kürt devletinin kurulması ve süreç içerisinde Türkiye’yle birleşmesi konusunda anlaşan Mustafa Kemal, İngilizler bastırınca sözünden caydı ve Kürtleri yalnız bıraktı.
İngiltere bu sayede Kürt isyanını bastırdı; Kürt liderliği Kral Faysal’a boyun eğmek zorunda kaldı.
İngiltere, Kürdistan’ı hem Kerkük petrollerini ele geçirmek hem de Şiileri dengelemek amacıyla Irak’a dahil ettiği içindir ki Şiiler Kürtlerin varlığını hiçbir zaman içlerine sindirmediler.
Bugün de Kürtlerin ayrılması halinde kendi bağımsız devletlerini daha rahat kuracaklarını ve çıkarlarını güçlendireceklerini düşünüyorlar.
Ayrıca Şiilerin İran’la sıkı ilişkileri var ve İran, Irak Kürtlerini Türkiye’yle olan iyi ilişkileri yüzünden cezalandırmak istiyor.
Kürt-Şii savaşını İran dayatıyor. Maliki’yi o kışkırtıyor. Maliki de fırsatı kaçırmak istemiyor. İran’ın desteğiyle Kürtleri Kerkük gibi petrol zengini bölgelerden çıkarmak, buraları müstakbel Şii devletine katmak istiyor.
Niyet bu olunca uzlaşmak mümkün olmuyor. Derinleşen sorunlar bir Kürt-Şii savaşını kaçınılmaz hale getiriyor. Ayrıca olası bir savaşa İran’ın katılacağına da kesin gözüyle bakılıyor. Zira savaş başlarsa Barzani ister istemez bağımsızlık ilan edecektir. İran buna karşılık olarak Kürdistan’ı işgal edeceğini söylemektedir.
Amerika ise İran’ın karşısına Türkiye’yi çıkarmak istiyor. Irak Kürtlerinin hamisi rolünü Türkiye’ye vermeye ve Türkiye ile Kürdistan’ı kendi yörüngesinde tutmaya çalışıyor.
Ne var ki Türkiye Kürtler de dahil kimseye güven vermiyor. Türkiye’nin Irak Kürtleriyle ilişkileri stratejik boyuta doğru ilerliyor ancak, yine de bu ülkenin sıcak bir savaş anında ne yapacağını kestirmek mümkün olmuyor.
Türkiye çuval olayı da dahil birçok krizden sonra Amerika’nın baskısıyla Irak Kürtlerini benimseyen bir siyaset izlediği; istediği için değil, iteklendiği için Kürtleri ve Kürdistan’ı nereye koyacağını bilemiyor.
Kürdistan meselesi Türkiye’nin varlık-yokluk sorunu olduğu için ciddi sarsıntılar geçiriyor. İç dengeleri de buna bağlı olarak her an değişebileceği sinyalini veriyor.
Türkiye, Kürdistan’ın tarih sahnesine çıkmış ve Kürt sorununun uluslararası karakter kazanmış olmasından derin kaygı duyuyor. Bunun gel-gitlerini yaşıyor.
Suriye Kürtlerinin özgürleşmesinden dehşete düşen, İran Kürtleriyle sürtüşen, kendi Kürtlerinin insani haklarını dahi vermek istemeyen ve sürekli çatışma üreten bir Türkiye’nin, istemediği halde kabul ettiği Irak Kürtlerinin hamisi olması mümkün görünmüyor.
Türkiye’nin kendi Kürt sorununu çözmesi, dolayısıyla da bölgesel çözüme katkı sunması ve böylece Kürtlerin hamisi değil, ortağı olması gerekiyor ama, bunu yapmıyor.
Bu durumda geriye Kürtlerin komşusu olma olasılığı kalıyor...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.