25 Nisan 2024
  • İstanbul20°C
  • Diyarbakır23°C
  • Ankara22°C
  • İzmir22°C
  • Berlin5°C

TÜRK SİYASAL HAYATININ DÖNÜŞÜM SÜRECİNİ DOĞRU OKUMAK

Ersin Tek

22 Kasım 2018 Perşembe 13:59

‘‘Siyasal hayat, aslında, siyasal iktidarın kullanılması, yönetilmesi, el değiştirmesi için yapılan savaşlardan ve savaş tertiplerinden ibarettir. Bu olaylar toplumun içinde, her an gözlerimizin önünde cereyan eder’’ demişti, Tarık Zafer Tunaya.

Tunaya’nın da ima ettiği gibi, siyasal hayat yalnızca parlamento ve parti binaları ile devlet kurumlarını çağrıştıran öteki mekânlarda cereyan etmiyor. Bilakis, toplumun içinde her an cereyan eden mücadelelere yoğunlaşmalı ve siyasetçilerin hayatından hayatın içindeki siyasete doğru bir geçiş yapmak gerekmektedir. Ayrıca siyasal hayatı, dünya-tarihsel bağlamı içine yerleştirerek, iktisadî koşullar ve kültür hayatıyla ilişkilendirerek ele almak ve bunların gerisindeki dinamiğin toplumsal sınıflar arasındaki ilişkiler ve çelişkiler olduğu savını doğru bir biçimde kavramak ve işlemek, bize çok daha geniş bir perspektif kazandıracaktır.

Tarihin öznesi insan ve insan gruplarıdır. Fakat sadece kendi şahsına, çevresine, mensup olduğu topluma ve dünyaya karşı sorumluluk hisseden insanlar tarihin öznesi olabilir. Bu kavrayış ve bilinçten yoksun olanlar tarihin öznesi değil, nesnesi olmaya mahkûmdurlar. Belki, bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz şey, geleceğin inşası için, yaşanan tarihin incelenmesi ve anlaşılması işidir. Şüphesiz tarihsel oluşum bir defada olup bitmez; sürekli olarak kendini yenileyen bir akış söz konusudur. Daha doğrusu, tarih bir yenilenme ve değişim sürecidir. Bu bakımdan, her dönem ve ülkenin sosyal ve siyasi kurumları kendi toplumsal yapısına uygun olarak farklı şekillerde teşekkül etmiştir. Aynı şekilde toplumsal kurumları bir dönem ve ülkeden bir başka dönem ve ülkeye nakletmek mümkün olmadığı gibi, hiçbir dönem ve ülkenin tarihini mutlak manada diğer ülke ve dönemlerin tarihinden ayrı tutmak da mümkün değildir.

Türkiye’de siyasal hayatın dönüşüm sürecine bakıldığında özellikle 19. yüzyılın başlarından itibaren başlayan önemli değişimlerin yaşandığı görülmektedir. Türkiye'de siyasal hayatın ana tartışma konuları gibi bir dizi mesele Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılından bugüne uzanan bir zaman dilimi içinde şekillenmiştir. Türk siyasal hayatının siyasal, düşünsel, kurumsal ve iktisadî dinamiklerini tarihsel gelişimleri içerisinde değerlendirmeden anlamak olanaklı değildir. Türk siyasal hayatını ve buna bağlı olarak gelişen tartışmaları 19. yüzyılın başlarından günümüze uzanan bir zaman dilimi içinde şekillendiren temel siyasal, ideolojik ve iktisadî süreçlerle, kurumsal yapılar ve siyasal aktörler oluşturmaktadır. Türk siyasal hayatına ilişkin bir tarihsel dönemlendirme çeşitli siyasal kurumlar, aktörler ve süreçler arasındaki birleşmeler ve kopuşlar kadar süreklilikleri de göz önüne alınmalıdır. İttihat ve Terakki idaresi, II. Meşrutiyet dönemi, Cumhuriyet’e geçiş ve tek parti idaresi, Demokrat parti yılları, askeri darbeler ve toplumsal mücadelelerle şekillenen dönemler ve son olarak 15 Temmuz darbe kalkışmasından bugüne uzanan dönemin, daha kapsamlı ve daha güncel okumalarla ortaya konulması bir zorunluluk arz etmektedir.

Elbette ki bu okumalar yapılırken; kavram, kurum ve süreçlerin devlet veya iktidar merkezli mi, yoksa sivil toplum odaklı belirlenmeleri mi doğuracağı, kişilere ve zamana göre değişkenlik gösterecektir. Buna sebebiyet veren şeylerin başında kişilerin tarihsel bilinç düzeyleri doğrultusunda şekillenen tanrı-yaşam tasavvurları, gelenekleri, çıkar algıları ve bireysel, toplumsal ve ideolojik olarak kendilerini konumlandırma arayışları gelmektedir.

Hatırlanması gereken bir başka husus, 18. yüzyılın sonundan günümüze kadar siyasal kavram, kurum ve süreçlerin Batının küresel hâkimiyetiyle şekillendiğidir. Bu nedenle mevcut kavram ve kurumların Batı’da ortaya çıkarak küreselleşmeleri tarihi görmezden gelinemeyeceği gibi, sorgulanmadan ve işlenmeden büsbütün kabulü de mevcudun doğru anlaşılmasını zorlaştıracaktır.

Bilindiği üzere, siyasal-toplumsal değişim ve dönüşümlerin en yoğun yaşandığı dönemlerden biri 19. ve 20. yüzyılda yaşanan değişim ve dönüşümlerdir. Öncelikle Batı toplumlarında yaşanan, oradan tüm dünyaya farklı yoğunluklarla yayılan sanayileşme ve bunun sonucunda ortaya çıkan yoğun kentleşme siyasal karar alma mekanizmalarının değişmesine ve yurttaşların bu mekanizmalarda giderek daha çok yer almasını da beraberinde getiren bir süreci doğurmuştur. Bu süreçte devlet-toplum ilişkileri yeniden düzenlenmiş, parlamentolar yalnızca bir tartışma alanı değil, aynı zamanda kararların alındığı ve yürütmenin yetkilerinin belirlendiği zorunlu yer de olmuştur. Bu dönemde küreselleşmenin de hız kazanması ve kapitalizmin yeniden yapılanması sürecinde iletişim ve bilgisayar teknolojileri ekonomik, siyasal ve kültürel alanların dönüşmesinde önemli işlevler üstlenmiştir.

Dolayısıyla mevcudun eleştirisini veya alternatifini yapmak için bile onu çok iyi kavramak gerekmektedir. Batı'dan kaynaklanan pek çok şeyin Batı dışında çok farklı yorumlara ve tecrübelere yol açtığı gerçeği ıskalanmamalıdır. Osmanlı devlet ve toplum yapısı birçok yönüyle, değişen dünya şartlarının da etkisiyle yeni bir siyasi ve sosyal düzene, yeni bir devlete dönüşmüştür. Fakat bu yeni toplumsal düzen oluşum sürecini henüz tamamlamamıştır. Yeni dönem ve yeni devlet henüz sosyal, siyasal, idari ve hukuki kurumlarını kendi farklı kültür ve çoğulcu toplumsal yapısına uygun bir biçimde düzenlemiş değildir.

İçinde bulunduğumuz şu dönemde Türkiye'de siyasal hayat bir dizi içsel, bölgesel ve küresel süreçler ve aktörlerin karşılıklı etkileşimiyle hızlı bir değişim geçirmektedir. Söz konusu değişimi kavramsallaştırmak ve tarihsel süreçlerle ilişkilendirmek için de yeni yaklaşımlar ve değerlendirmeler gerekmektedir. Bilhassa, Türkiye’de siyasal hayatta yaşanan dönüşümle birlikte siyasi partilerin seçmen tercihindeki belirleyicilik özelliklerinin aşındığı, siyasi liderin giderek ağırlık kazandığı ve siyasal karar alma süreçlerinde lider odaklı bir siyaset yapma biçiminin siyasal sürece hâkim olmaya başladığı gerçeğiyle yüzleşerek, yaşanan olayları ve dönüşüm sürecini doğru ve eleştirel bir biçimde sorgulamaya ve siyasal hayatı toplum lehine dönüştürmeye çabalayan, açık ve örtük tüm hiyerarşileri sorgulayan yaklaşımlara ve aktörlere daha fazla vurgu yapılmasına ve bunların öne çıkarılmasına gayret edilmelidir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.