TÜRK ROMANININ VARLIĞI VE YOKLUĞU MESELESİ IV
Fatma Barbarosoğlu
14 Temmuz 2010 Çarşamba 11:59
Esasında size bu gün Devlet Bahçeli'nin yanlış Tanzimat okumasına dair bir şeyler söylemek niyetindeydim. Devlet Bahçeli'nin konuşmasını üzülerek dinledim. Keşke milliyetçilerin milli bir damarı olabilseydi. Herkesi vatan haini görmek meseleye bakışımızı milli kılmıyor. Yaşadığımız trajedinin sebebi bu değil mi? Milliyetçiler milli değil. İslamcılar İslam ahlakını terk ederek modernleşiyor, liberaller kendi fikirleri dışındaki herkese fena halde kapalılar, solcular özgürlükleri kısıtlamanın en uç müdafi kesiliyorlar.
Fakat üst üste gelen okuyucu mektupları üzerine demek ki Türk romanı üzerine konuşmaya devam etmemiz gerekiyor diye düşündüm.
Prof.Dr.Himmet Uç bir önceki mektubuna ilavede bulunmak istiyor. Bendenize de hem romancı hem eleştirmen payesi vermiş. Teşekkür ediyor eleştirmen olmadığımın iyi bir okuyucu olduğumun altını ısrarla çiziyorum. Türk edebiyatı üzerine yazdığım satırların iyi bir roman okuyucusu olan bir sosyal bilimcinin dikkati olarak değerlendirilmesini istiyorum.
Sayın Barbarosoğlu, yazımdaki bir ifadeye açıklık getirmek için bu yazıyı yazıyorum. Hem romancı hem eleştirmen olmak zor bir şey, bizde pek örneği yoktur desem buhtan olmaz. Yakup Kadri onu aşkın roman yazmış, ama onu aşkın da roman konusunda teknik düzeyde konuşmuş. Yani bir romancı-roman eleştirmeni demek zor ona. Fethi Naci roman eleştirisinde Türk romanının haritasını görmüş gibi bakması ile orjinal bir adam, onun da taraflı yanları varsa da objektifliği başarmış bir şahıs. Semih Gümüş genel bir perspektifin roman eleştirmeni bana göre olamadı. Mehmet Kaplan, genellemelerden ziyade tek metinlere bağlı hikaye tahlilleri yaptı, kuşatıcı genel bakış açıları nadir. Batıda roman eleştirisinin ve romancılığın aynı bünyede toplandığı insanlar var. Çek romancısı ve roman eleştirmeni Kundera bu işin şahı sayılanlardan biri, onun roman eleştiri üçlüsü özellikle Perde kitabı harika bir Avrupa roman eleştirisi. Aynı zamanda romanları da büyük roman olmasa da iki işi bir arada götürmekle özel bir adam olabilir. Henry James hem romancı hemroman eleştirmeni, özellikle romanı bakış açısı perspektifinden izah etmesi ile şahaser bir şahıs, ama onun da Dosto, Tolstoy, Balzac gibi krater göllerine benzetmek iyimserlik olur. İngilizler roman eleştirisinin teknik babası sayılır. Romanın babası Fransızlar ise eleştirinin babası İngiliz Anglo Amerikan eleştirisidir. Henry Fielding hem bir romancı aynı zamanda Kraft of Fiction'un da yazarı. Bu yüzden bizde roman eleştirmenliği ile roman yazarlığını başaran kişiler çok fazla değil. Yine de genel konuşmayayım.
Orhan Pamuk bir zamanlar Diyarbakır'a gelmişti, onun Benim Adım Kırmızı romanı ile ilgili ona bir konferansın bitiminde sorular sormak istedim, öğrencilerim de yanımdaydı. Soruları sorunca cevap vermek istemedi, "Hocam bunları sonra bana yaz ben cevap veririm" dedi. Ben ondan şunu anladım. Romancı olmakla romanda kullanılan teknik unsurları isimlendirmek farklı şeyler. Birçok romancı teknik unsurun roman terminolojisindeki yerini bilmiyor ama kullanıyor. Marks'ın dediği gibi "bilmiyorlar ama yapıyorlar" Ahmet Altan'a sorduğum sorulara verdiği cevapları yayınladım. O bana romanları hakkında sorulan sorularda romanlarımı okumayan şahısların yüzeysel ve beylik sorular sorduğunu sorarak, eleştirmenlerin bile romanını okumadığını söyledi. Sayın Barbarosoğlu siz hem romancı hem de roman eleştirmeni payesini taşıyorsunuz, sorumun muhatabı siz değilsiniz, muhterem hanımefendi, Selamlar
Prof.Dr.Himmet Uç
Ben Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde öğrenciyim. Daha önce size Türk romanı hakkında sorular yöneltmiştim. Ama cevap alamadım. Orada size bazı hocalarımız bize yazarlar ile ilgili ödevler veriyor. Ancak yazarlar cevap vermiyor. Biz bu durumda ödevimizi nasıl tamamlayabiliriz? Niçin cevap vermediğinizi öğrenmek istiyorum. Cevap verecek olursanız bir iki hafta daha çalışmamı bekletebilirim.
N.L.
N.L.'nin göndermiş olduğu soruları hatırlamıyorum. Ancak 2010 yılı boyunca hiçbir soruşturmaya cevap vermedim. Çünkü ancak bir makale çerçevesinde cevaplanabilecek sorular soruluyor. Üstelik cevabı beklenen soruların çok önemli bir kısmıyla ilgili olarak yayınlamış olduğum yazılar var. Öğrenciler araştırma yapmak, okumak yerine yazardan kendisini değerlendirmesini bekliyorlar. Falan eserinizi niçin yazdınız, filan kahramanınız niçin böyle türünden soruları prensip olarak cevaplamadığımı söylemeliyim.
Türk romanının varlığı ve yokluğu diye başlık attınız.. Şimdi kısaca ne demek istiyorsunuz. Türk romanı var mı yok mu?
Hasan S.
Hasan Bey tembel okuyuculardan. Tek kelimelik cevaplar bekliyor. Benim daimi okuyucularımın bu tür beklentileri olmadığı için ben bu günlere geldim. Netice olarak göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ediyor iyi okumalar diliyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.