24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

TÜRK ROMANININ VARLIĞI VE YOKLUĞU MESELESİ II

Fatma Barbarosoğlu

09 Temmuz 2010 Cuma 18:30

Miraç kandilinizi en içten dileklerimle tebrik ederek Çarşamba günü bıraktığımız yerden devam ediyorum.

Hatırlayacaksınız, Prof.Dr.Kemal Karpat'ın henüz Türk romanı yazılmadı cümlesini mihmandar edinmiştim Çarşamba günü yayınladığım yazının ilk bölümünde.

Tarihi roman konusunda İhsan Oktay Anar'ın tartışılmaz bir yeri olduğunu söylemek mümkün. Anar' da dikkat çeken husus piyasa şartlarını hiç kullanmadan okuyucusu ile buluşabilme imkânını yakalamış olması. Şimdiye kadar hiç söyleşi vermemiş olan Anar'ın bu duruşu, onun felsefi kimliği ile de uyum içinde aynı zamanda.

Tarihi roman konusunda Mehmet Niyazi Özdemir, Reha Çamuroğlu unutulmaması gereken romancılar.

Hasan Ali Toptaş Gölgesizler ile postmodern romanın kralı durumunda.

Tahsin Yücel popüler kültürün birey üzerindeki etkilerini olağanüstü bir incelik ve derinlikle ele alıyor.

Murat Gülsoy anın hikâyesini ve romanını, Sadık Yemni zamanın gerilim üzerinden seyreden akışını çok başarılı bir şekilde romanlaştırıyor.

Selim İleri'nin romanlarını tek bir cümle olarak özetlemek gerekirse zamanın birey üzerinde bırakmış olduğu izleri topluyor İleri. Geçmişin izini ağrısız sızısız değil, bilhassa acıları ve ıstırapları ile aktarma gücü, onu nostaljik bir yazar olmaktan kurtararak, duygularımızın tarihini yazan bir romancıya dönüştürüyor.

Kemal Karpat Hoca'nın "Türk Romanının yazılmadığını" söylediği cümleye Türk romanı henüz okunamadı şerhini düşüyorum. Türkiye'de henüz iyi bir roman okuyucusu yok. Ne Alman okuyucuların 800 sayfa roman okuyan azmi var Türk okuyucusunda, ne de İngiliz ve Fransız roman okuyucusunun farklı olanı hissetme azmi. Edebiyat profesörlerinin bile anlatıcı ile yazar arasındaki farkı bilmediği bir coğrafyada yaşıyoruz.

Roman okuduğunu söyleyenler dikkatinizi çekiyordur döne döne Dostovyeskiyi ve Tolstoy'u anıyor. Bunda bir gariplik yok mu? Rus klasikleri yirmili yaşlarda okunup bitecek, kırklı ellili yaşlarda tekrar okunup gençlik hissiyatına geri dönülecekken, bizde insanlar roman okuduğunu ispat etmek üzere anıyor söz konusu yazarları. Neden mi? Çünkü bu yazarlar üzerine dünya çapında kaleme alınmış pek çok eleştiri ve analiz metni var. Başkalarının hisseleri üzerinden ödünç cümlelerle, Rus klasiklerini okumanın keyfini sürüyor pek çok insan. Diğer taraftan Orhan Pamuk "kötü romancı" klişesi üzerinden kendini payelendiren kötü okuyucular var bir de. "Okuyamadım. Çok sıkıcı bir yazar" diyorlar mesela. Roman okumanın eğlence olduğunu kim söylüyor zaten.

Ahmet Mithat Efendi okuyucuyu eğlendirmek, eğlendirirken bilgilendirmek için yazıyordu. Bu damardan devam eden yazarlar günümüzde de var. Macera, aşk, cinayet. Tekmili birden iki kapak arasında.

Bu yazıya kıymetli okuyucumun bana göndermiş olduğu sözlük maddesi üzerinden başlamıştım. Bu tür maddeler beni etkiliyor mu? Etkiliyor. Ama bu etki yapacaklarımı yapmaktan alıkoyacak bir etkiden ziyade, günümüz gençliğini anlama çabama katkı sağlayan bir etki.

Romanlarımı çok severek okuduğunu söyleyenler olduğu gibi internet sitelerinde hakarete varan eleştirileri kaleme alanlar da var. Ya da alıntıladığım sözlük yazarı gibi "roman yazma inadından vazgeç abla" diyenler.

Roman yazmak bir inat meselesi midir? İnadı azim manasında kullanıyorsanız evet. Roman yazmak için azimli olmak şart.

Bir konuyu yazarken onu roman, hikâye, deneme ya da inceleme konusu olarak düşünmüyorum. Bir rüyanın peşinden gitmek gibi bir şey benim yazı yazmam. Onun için romanlarımdaki kurgunun zayıf olduğunu söyleyenler haklı. Ama o "zayıf"lığın kaynağı benim bir yazar olarak beceriksizliğimden kaynaklanmıyor. Ben kurgusu muhkem romanları bir okuyucu olarak de pek fazla sevmeyen biriyim. Metindeki aşırı matematiksellik, aşırı "yapı" benim için yazının sahiciliğini öldürüyor.

Zevk meselesi. Defaatle söylemişimdir. Benim üst kimliğim yazar değil. Okuyucu. Dolayısıyla okumaktan zevk aldığım romanlar gibi romanlar yazıyorum.

Bazıları buna kurgusu zayıf romanlar diyorsa amenna hiç itiraz etmem. Yukarıda alıntılamış olduğum gibi eleştirisini edep ile yapanlara elimden geldiğince "edebi" cevap yazarım.

Not: Okumuş olduğunuz yazıda ismi geçen yazarların ortak özelliği halen hayatta ve bendenizin en az üç romanını okumuş olmam. Bu yazıda adı anılmamış pek çok değerli yazarımızın olduğunu yanlış anlamaya fırsat vermemek üzere belirtmek isterim.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.