TEBRİKLER MURATHAN MUNGAN
Nabi Yağcı
29 Ocak 2012 Pazar 23:55
Yazılarını da duruşunu da zaten beğenirdim. İnsanın geleceğe dair umutlarını yeşertenler, gerçeği aklın soğukluğunda bulduklarını sanan çığırtkanlardan çok sanatsal duyarlılık, felsefi sezgi güçleriyle sisler arasında hakikatin sesini dile getirenler oluyor. Yunus gibi, Mevlana gibi, Nâzım gibi, Hrant gibi Goethe gibi...
Taraf’ta okudum, şair ve yazar, Murathan Mungan, BDP Siyaset Akademisi’nde “Tarihe Kayıt Düşmenin Yolları” konulu ders vermiş. Mungan BDP Genel Merkezi’nde yapılan derse katılarak, BDP’ye ve Siyaset Akademisi çalışmalarına destek vermek istediğini belirtmiş. Keşke konuşmasının metnini veya özetini okuyabilseydik. Zira seçtiği konu ilgimi zaten ziyadesiyle çekmeye yetiyor.
Konu anlamlı, sözler güzel, duruş güzel, konuşma mekânı rastgele bir kürsü değil. Eğer Kürt meselemiz tarihin çözüme bizleri mecbur kıldığı bir meselemiz ise; Kürt meselemiz şu anda demokrasimizin ileri gitmesi veya tersine dumura uğramasını tayin edecek denli önemliyse; Kürt halkı bugünlerde tarihinin yeni bir sayfasını yazmaktaysa elbette o kürsü önemli bir kürsüdür.
Daha da önemli olanı Mungan’ın BDP Siyaset Akademisi’ne gittiği bugünlerin özel anlam yüklenmiş oluşudur. Kürtlerin “yalnız olmadıklarını” dostları olduğunu göstermek tam da bugünlerde hayati derecede önemli. Nedenini yazmıştım. Yalnızlaştırma operasyonunun basında ve siyasette hız kazandığı bugünlerde bir yandan insan kayıplarının yarattığı acıların ve acının daha da koyulaştıracağı yalnızlık duygusunun Kürtleri soğukkanlı düşünmekten alıkoyabileceği, bir karşı şiddetin doğabileceği kuşkusu ciddidir. Bu nedenle Mungan gibi, kamuoyunun tanıdığı bir ismin BDP Siyaset Akademisi’ne gidişi orada söylemiş olduğu sözlerden, fikirlerden çok daha önemli bence, hiçbir şey söylemeden kürsüde suskun kalmış olsaydı bile yine de önemli olurdu. Duruş dediğim bu işte.
Hikâyemize sahip çıkmak
“Burada olmam, burada konuşuyor olmam, umarım hem buradakiler hem de burada olmayı reddedenler için bir şey ifade eder...” demiş Murathan Mungan konuşmasında. Toprağın altına gömülen bütün tarihlerin bir gün yeniden anlatılacağını belirterek “Dünya adil bir yer değil, o yüzden ezilenler çok daha donanımlı, bilgili ve bilinçli olmalı” diyor.
Mungan, Amerika’nın sinemayı bir propaganda aracı olarak nasıl kullandığını örneklemiş ve yıllarca dışlanan Yahudilerin Amerikan sinemasını ele geçirdikten sonra soykırımla ilgili filmler yaptığını belirterek, “Ancak Irak ile ilgili en insani filmlerde bile ‘Amerika neden Irak’ta’ sorusunun cevabı yok. Bu filmlerde işgal lafı geçmez. Siz kendi hikâyenize sahip çıkmazsanız, birileri size hikâyenizi anlatmaya başlar” diye konuşmuş.
Mungan’ın sözleri Kürtler için uyarıcı önemde olduğu kadar solun geçmişiyle de ilgili bir uyarı bana göre. Solun, sosyalistlerin, komünistlerin geçmişinin, tümüyle yanlış, şiddete bulanmış, hiçbir iyi şey gerçekleştirememiş bir yanılgılar tarihinden ibaretmiş gibi anlatılmasına itirazım var ve her yeri geldiğinde bu itirazı yapıyorum. Tarihe böyle bakılamaz diyorum.
Geçmişi, onu ne yücelten ne de yerin dibine batıran olmadan, hakkını vererek ama esirgemezlikle eleştirebilmemiz gerek. Bu, Kürt siyasi hareketlerinin kendi geçmişleriyle de ve hatta bugünleriyle de ilgilidir. Baskılara direnmek için gösterdikleri cesareti kendilerini, hatalarını eleştirebilmek için de göstermeliler.
Biz bu eleştirileri kendimize yapmazsak işte o zaman başkaları yalnızca hatalar, yanlışlar tuğlalarından duvar örüyorlar karşımıza. Gelecek kuşaklar da arkası boş olan bu sahte duvarlarla karşılaşacaklar. Gençliğimde Komünizmle Mücadele Dernekleri vardı, neredeyse her mahallede şubeleri olan. Duvarları bir iskelet afişiyle donatmışlardı, beni o denli etkilemişti ki hâlâ hafızama kazılıdır. Her bir kemiğin üstüne “Komünizm şudur” diye yazmışlardı. “Aile düşmanıdır, din düşmanıdır, ahlaksızdır”... Üstelik o tarihlerde ortada kendine “ben komünistim” diyebilen de yoktu. Sıkımıydı desin!
O günlerin artık geride kaldığını sanırsanız çok aldanırsınız.
Rastlantıya bakın ki, Taraf’ta Mungan’ın haberinin hemen altında bir haber daha yer alıyordu. Bu haberde Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, Focus dergisine açıklamalar yapmış, Alman Sol Parti içindeki bazı kesimlerin PKK gibi örgütleri desteklediğini söyledikten sonra, Sol Parti içinde sosyalist, komünist düzen kurmak isteyenlerin olduğunu bu nedenle bu partinin izlenmesinin şart olduğunu kaydetmiş. Ayrıca Focus dergisi, güvenlik makamlarının gizli bir analiz raporunda Sol Parti’nin anayasa düşmanı olduğu, yalnız kapitalizmin ortadan kaldırılması için değil aynı zamanda yeni bir toplumsal düzen için çaba harcadığının yer aldığını açıklamış.
Bizim İçişleri Bakanı’nın da tutuklanan Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu için söylediklerini hatırlatmama bilmem gerek var mı?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.