TAYYAR SESSİZLİĞİ
Nihal Bengisu Karaca
26 Eylül 2009 Cumartesi 09:19
HÜLYA Avşar'a karşı başlatılan soruşturma "şaka gibi". Haliyle konuşuluyor. Can Dündar'ın aldatma vakası konuşuluyor. Konuşulmayan, tuhaf bir kabullenişle karşılanan Şamil Tayyar'a verilen ceza.
Son zamanlarda giriştiği sert polemiklere bakıp "Tayyar bu cezayı hak etti" diyebilir miyiz? Hatırlatmak lazım, Tayyar'a verilen cezanın, sarf ettiği sert ve kaba sözlerle ilgisi yok. Cezanın nedeni, bir kadın gazetecinin (Güler Kömürcü'nün) telefon görüşmelerini köşesinde yayınlaması, özel hayatın gizliliğini ihlal etmesi.
İyi de asıl manasız olan Güler Kömürcü ile Tuğrul Türkeş arasındaki konuşmaların söz konusu iddianamenin eklerinde yer almış olması değil miydi? İddianameye girmiş verinin gizliliği mi olur? Dahası Kömürcü hakkında benzeri bir ifşaatı Milliyet Gazetesi yapmıştı, Tayyar'ınkinden farklı olarak "sıfır numara" orijinal ifşaat söz konusuydu. Fakat mahkeme, gazeteye açılan davayı reddetmişti. Aynı Türk yargısı, kamuoyuyla paylaşılması kaçınılmaz olan iddianame eklerine girmiş konuşmaların aktarılmasını suç saydı. Enteresan.
Hem sonra, Can Dündar'ın eşini aldatmasının iştahla tüketilmesi esnasında ünlü isimlerin özel hayatının haber olup olmaması konusundaki tartışmaların "Evet haberdir" yolunda bir mutabakata doğru evrildiği de bir vakıa. Medya âleminin insanları, kamuya mal olmuş ve üstüne üstlük romantikliği ve sadakati ile tanınmış bir simanın herkesin içinde bir kadınla öpüşüyor olmasının pekâlâ "haber" olduğu noktasında birleşiyor.
Şahsen bu mutabakata taraf olmadığımı belirtmeliyim. Can Dündar'ın meselesinin de, Güler Kömürcü'nün telefon konuşmalarının da basında yer almaları, etik açıdan sorunlu tutumlardır. Bu bağlamda gerek Milliyet Gazetesi'nin "Seni salonda sevdim" ifşaatı, gerekse Tayyar'ın bu konuşmaları köşesine taşıması tartışılabilir, muhataplar ayrı ayrı kınanabilir. Ama "ceza" ayrı bir şey. Tayyar'a verilen ceza emsal kabul edilecekse ve "O vakit adalet yerini bulsun" denilecekse, mahkeme kapılarında yazar ve yayıncı dağları oluşmasını makul saymamız gerekir. Böyle bir huruç hareketi varsa tamam, ama yok; bilakis bakın, Can Dündar'ın aldatması bal gibi haberdir deniyor, o zaman Kömürcü'nün konuşmaları neden istisna olsun ve Tayyar'a neden ceza verilsin?
Şamil Tayyar'ın "Beni iyi dinle dalaksız", "Sen kimsin lan", "Alın şu adamı başımdan" şeklindeki başlıkları araya reklam almadan ardı ardına atabilme "kabiliyeti", Mehmet Bekaroğlu'na karşı kullandığı saygısız ifadeler, çoğumuzun nezdinde itici bir insan olarak yaftalanmasına neden olmuş olabilir. Ama medyada itici bulunan yahut başarılı olan, ileride bir gün birilerine çelme takma olasılığı bulunan köşe yazarlarının başına gelenleri manevi doyuma dönüştürme eğilimi oluştu ve bu durum hiç hayra alamet değil. Kimse uzun vadeli düşünmüyor artık, herkes yüreğini kısa vadede soğutacak intikam soslu lezzetler peşinde.
'MEVZU KARİYER İSE ERGENEKON TEFERRUATTIR!'
Can Dündar'ın güvende olduğunu zannederek verdiği görüntüler böylesine büyük bir iştahla köpürtülürken Şamil Tayyar'ın "iddianame eklerinde yer alan" konuşmaları köşesinde yayınladığı için hapis cezasına mahkûm olması ve yakın arkadaşları dışında kimsenin bunu tuhaf bulmaması, bu meslek adına ürkütücü.
Ergenekon sürecinden haklı ya da haksız gerekçelerle rahatsız olanların bu cezaya duyarsız kalmalarını bir yere kadar anlayabiliyorum. İyi günlerde "müthişsin, harikasın" diye gaz veren siyasetçilerin, sabahtan akşama Ergenekon yayını yapanların, yatıp kalkıp Ergenekon yazan nice yazar ağabeyimizin "Ergenekon sürecini fazlasıyla ciddiye almış olan" bu yazara telefon açıp geçmiş olsun bile dememelerini ise ibret verici buluyorum.
Demek ki "mevzu kariyer olduğunda Ergenekon teferruatmış". Ergenekon'dan mütevellit müttefiklerin duyarsızlığı, "Sen çok yazdın, çekil aradan, son dilimi de biz paylaşalım" gibi manalı bir duruma da tekabül ediyor sanki. Siz ne dersiniz?
Haber Türk
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.