05 Mayıs 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır18°C
  • Ankara12°C
  • İzmir17°C
  • Berlin16°C

TÂRİK-İ DÜNYA

Ersin Tek

03 Şubat 2017 Cuma 12:15

Âdem(a.s)’in hakikat dolu serüveninin bir parçasıyız, bir devamı...

Gündüzün geceye evrildiği, alaca karanlıkların başladığı anda bırakıldık adına zaman denilen sessizce akan nehre.

Çığlık çığlığa bir bırakılıştı bu bırakılışımız.

Sessizlikleri böldü çığlıklarımız.

Sayısız dehlizi olan zaman nehrinin akıntılarına maruz kaldık; şaşkın ve yaralı bir halde…

Yaşadıkça şu yeryüzünde şaşkınlığımız büyüdü, yaralarımız büyüdü, serüvenden arta kalan isyanımız büyüdü...

Zalimce geçti ömür denilen garip yolculuğumuz.

Zalimce…

Derin bir yalnızlık içinde acılara terkedildik.

Durmadan ölüme teslim olduk.

Yenildik hep.

Ölümü içimizden söküp atmak da mümkün olamadı işte!...

Ölümün esrarı bizi sararken rüyadan bir âleme daldık; kendimizden, çevremizden, bütün gerçeklerden uzaklaştık. Varoluşun boşluğu bağrımızda parçalandı, küçüldü, kayboldu; sonra aşkın humması bir çılgın nöbet halinde kalbimizi tıkadı.

Nefessiz kaldık.

Tarifsiz bir ıstırap deryası içinde, beynimiz ve yüreğimiz uyuşmuş olarak azapların en müthişi ile cebelleştik. Bizi yaşatacak olan hayatın karışımındaki oksijeni yitirdik, ruhun besini olan aşkı sahip olma arzusuna mahkûm ettik.

Sahip olma arzusu her dokunuşta bir kat daha şiddetli bir nöbet, yakıcı bir ateşle bedenimizi her gün biraz daha kuvvetle sararak bizi bir nisyana gömdü.

Böylece her aşk başladığı gibi bitti.

Ömür boyu sürecek bir azap kaldı sadece…

Kir, öfke ve nefret kaldı.

İstemeden, bilmeden, felaket gayyasının korkunçluğuna bıraktık kendimizi.

İradesiz kaldık.

Bir cehennem soluğunun kuşattığı varlığımızı, bin bir ateşli düşün ortasında kalbin suçsuzluğunu ispatlayacak sebepleri aramaya çabalarken gördük.

Kaderimizle boyuna çelişmek zorunda kaldık.

Sabrımız tükendi.

Aşk cennetine yükselen kelimelerden/dualardan mahrum kaldık.

Ekmek gibi, su gibi, hava gibi muhtaç olduğumuz manevi dayanağımızdan mahrum kalınca hayat büsbütün güç oldu.

Ruhunu çoktan kaybetmiş bir kadavraya dönüştük.

Yorulduk.

Pes ettik.

Kalbin sırrını çözecek ve bizi bizden kurtaracak tek çare olarak yine ölüme döndük.

Birlikte girdiğimiz gönül oyunlarından vazgeçtik, yalnızlık içinde kendimizi ölüme terk ettik.

Kalabalık sürgün yerinden kaçtık.

Geçici cehalet durgunluğundan ve karanlıklar diyarından, Âdem(a.s)’in Rabbe boyun eğdiği fakirlik ve esaret günlerinden, acı ve çile bataklığından, mutluluğun hiçliğinden kırıla kırıla geçtik.

Tükendik.

Uzaklaştık.

Târik-i dünya olduk…

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.