23 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin0°C

TAKİYE ZAMANI

Murat Belge

16 Ekim 2011 Pazar 03:13

2002’de AKP seçim kazanıp hükümet kuralı beri memlekette “takiye” kavramı tartışmaların ön sırasına gelip oturdu. Daha önce, Erbakan’la özdeşleşmiş çeşitli İslâmcı partilerin gündemde olduğu sıralarda bu kavramın fazla sözü edilmezdi, çünkü Erbakan’ın işi “takiye”ye bırakan bir hali yoktu. AKP bu tip bir “İslâmcılık” yapmaktan uzak durunca, onu yıkmaya kararlı güçler de “takiye” edebiyatını başlattılar.

O zaman da yazdığım gibi, böylece, biraz “absürd” görünen bir eleştiri ortamı şekillendi. AKP’nin yaptığı değil de, daha çok “yapacağı” eleştiriliyordu. Ama “yapacağı” söylenen şeyleri sahiden yapacağının bir kanıtı da yoktu.

Peki, büsbütün “absürd” mü böyle bir tartışma? Hayır, büsbütün absürd değil. Şöyle ya da böyle radikal ilkeleri, ideolojisi olan bir parti, serbest seçimlerin mümkün olduğu bir ortamda, fikirlerinin sivriliğiyle seçmenleri ürkütmekten kaçınır. Bir Komünist, hiçbir özel mülkiyet kırıntısı kalmamış bir dünyanın en iyi dünya olduğu düşüncesini besleyebilir, ama bunu seçim kampanyasının sloganı haline getirmek istemeyebilir. Bir kere iktidar olduktan sonra daha ılımlı reformlarla başlamayı, toplumu radikal fikirlerine zaman içinde alıştırmayı tercih edebilir. İslâmcı bir partinin de benzer bir muhakeme kurması şaşırtıcı bir şey değildir.

Kendi hesabıma, AKP’nin de bir bakıma “takiye” sayılabilir bazı “koz”larını elinde tutup masaya koymamasını bekliyordum. Ama böyle yapması, şimdi anlatamayacağım –ama bir süre sonra ayrıntısıyla anlatacağım– nedenlerle çok tehlikeli görünmüyordu. Çünkü AKP’nin durduğu birçok yerde “takiye” niyetine durmadığı belliydi.

AKP oldukça başarılı bir dokuz yıl geçirmiş durumda. Ortalıkta ciddiye alınır bir rakibi yok, bunca yıldır çıkmadı. Çözülmemiş dünya kadar sorun var ama Türkiye sorun çözen değil, sorun çıkaran bir ülkedir. Bunu da halkın fazla yadırgayacağı tahmin edilmez. Dünya ekonomik sorunlarla boğuşurken biz burada oldukça rahatız. Aynı zamanda, hukukdışı yöntemlerle çalışarak bir hükümeti alaşağı etmeye kararlı siyasî güçler de önemli ölçüde etkisizleştirilmiş durumda; yani, parti kendini böyle bir tehdit altında görmüyor.

Yani, sözün kısası, “takiye”nin vaktidir.

Burada bir psikolojik etkene de değinebiliriz: AKP yeni iktidar olduğunda “takiye” lafından geçilmiyordu. Aradan yaklaşık on yıl geçti ve iktidar “işte takiye” denecek bir uygulamada bulunmadı. Dolayısıyla, “Kurt geliyor!” diye bağıran çoban misali, “takiye yapacaklar” uyarısının da sivrilikleri kütleşti, inandırıcılığı azaldı.

Peki, şimdi başladılar mı? Ya da başlayacaklar mı?

O cephenin anlattığı türden bir şeye başlamadılar ve bana göre başlamayacaklar. Çünkü öyle bir programları zaten yoktu. Ama aynı zamanda bazı şeyler de var. Yukarıda, olası bir “Komünist strateji” bağlamında özetlediğim şekilde, başarı, yapılanların sağladığı prestij –ve güven– bazı başka projeleri de yürürlüğe geçirmek üzere cesaret verir. AKP’nin kadrolarının şu sıralarda böyle bir ruh hâli içinde bulunduğunu düşünüyorum. Bu, önceden hazırlanmış bir programın “artık sırası geldi” diye yürürlüğe konması değil, bir rahatlama sonucu “bakın, şunları da uygulayalım, göreceksiniz ne kadar iyi olacak” anlayışıyla, inanç doğrultusunda hızlanma olarak değerlendirilebilir.

Bakan’ın “Sabah güneşle uyanalım” önerisi bence tam da bu kategoriye giriyor.

Türkiye çok bakımdan ilginç bir ülke. Nüfusun ezici çoğunluğu Müslüman, ama İslâm baskı altında tutulmuş. Yani köşelere itilmiş İslâm, şimdi şimdi “iktidarda İslâm” olmaya başlıyor. Bu, birçok ciddi sorun üretebilecek bir süreç. Ancak bu sürecin ürettiği ve üreteceği şeyleri şimdiye kadar yaptığımız gibi bağıra çağıra, bir tarafın öbür tarafı yok etmesiyle çözüme ulaşacak sorunlar olarak görmekten vazgeçmeli; herkes yeteri kadar hoşnut kalarak “birlikte yaşama”nın ilkelerinin sükûnetle tartışıldığı bir ortam yaratabilmeliyiz. Bu toplumun tarihten gelen yapısı, kendiliğinden çoğul (ama henüz çoğul’cu değil). Bu çoğulluğu bir tekilliğe dönüştürmeye kalkışmamalı, hiç kimse.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.