SURİYE’DE TAMPON BÖLGE FANTEZİLERİ
Kadri Gürsel
04 Mayıs 2015 Pazartesi 07:45
AKP’nin saplantılı ve tehlikeli biçimde kişiselleşmiş Suriye politikasını yapıp edenlerin “tampon bölge” fantezilerini son günlerde yeniden dolaşıma sokarak Türkiye kamuoyunu test etmelerini ilgiyle izliyoruz.
Bu saha hazırlığının genel seçimden önceye rastlaması konuyu daha ilginç ve bir o kadar da müphem hale getiriyor.
Konu, son aylarda Riyad’daki iktidar değişikliği sayesinde rehabilite edilen ve bu kez Suriye’de Esad’ı devirme bağlamını da aşarak İran karşıtı bir bölgesel Sünni paktına dönüşme temayülünde olan Suudi Arabistan-Türkiye-Katar ittifakı... Ve Ankara-Riyad ikilisinin Suriye üzerinde egzersizini yaptıkları söylenen, “karadan Türk-havadan Suudi” diye özetleyebileceğimiz bir askeri oyun planı.
Fantezi bu ya, Suriye ile kara bağlantısı bulunmadığı için tuzu da kuru olan Suudi Arabistan’ın lüks savaş uçağı koleksiyonunun desteğinde Türkiye’nin kara ordusu hedef ülkeyi işgal edecek, burada uçuşa yasak tampon bölgeler oluşturacak ve bu sayede daha da güçlenecek olan cihatçılarla El Kaideci unsurların baskısı sonucunda rejim teslime zorlanacak.
Ankara’dakiler, Esad’ı devirmek maksadıyla dört yıldır iç savaş örgütledikleri Suriye’nin tarumar olmasına yol açtıktan sonra bile hala kurtulamamışlardır bu tampon bölge saplantısından. Dört yıl önce mülteci krizi mühendisliği yoluyla Suriye’ye asker sokup tampon bölge kurmak istiyorlardı; dört yıl sonra Türk üslerinin IŞİD’e karşı hava saldırıları için kullanılması karşılığında koalisyonun patronu Amerika’dan tampon bölge rızasını almak arzusundadırlar.
Bir biçimde Türk ordusunu Suriye’ye sokmanın yolunu aramaktadırlar, çünkü şu ana kadar yapamadıkları bir tek bu kalmıştır.
Biz ise meşum Suriye politikaları neticesinde El Kaide ve IŞİD’i Türkiye’ye komşu yapanların, bu örgütleri korumaya da hizmet edecek olan tampon bölge fantezilerinde ülkemizin selametini gözeten bir mantığı boşuna arıyoruz.
Tam tersine, bu tampon bölgenin kuvveden fiile geçmesi halinde pusuda yatmış bekleyen bütün musibetlerin Türkiye’nin başına gelmesi mukadder olacaktır.
Suriye, Yemen’e benzemez.
Suriye’ye bir askeri müdahale, ekonomisi zaten kırılgan olan Türkiye’ye çok ağır bir fatura çıkarabilir. Türk Lirası ABD Doları karşısında tepe taklak olabilir örneğin.
İkincisi, Türkiye zaruri ve meşru bir savunma gerekçesi olmadan ordusunu Suriye’ye sokarsa, sınır aşan terörizm başta olmak üzere çok sayıda asimetrik tehditle ve bu tehditlerle baş etmenin büyük ekonomik ve siyasi maliyetiyle yüz yüze kalacaktır.
Üçüncüsü, AKP’nin kendi seçmeninden bile destek bulamayan Suriye politikasının varacağı son noktadaki bu çılgınlık, Türkiye’de güçlü bir toplumsal muhalefetle karşılaşabilir. Anadolu, zürriyetinin yeni İslamcı Enverler tarafından Suriye çöllerinde lüzumsuz yere harcanmasına muhtemelen itiraz eder.
Dördüncüsü, bu maceracı girişim Türkiye’de mezhep çatışmasını körükleyebilir. “Stratejik derinlik” meraklıları, asıl Suriye’nin Türkiye’nin içinde bir stratejik derinliğe sahip olduğunu unutmamalıdırlar. AKP iktidarının iç ve dış politikası arasında bir ayrım çizgisi yoktur. Dolayısıyla AKP’nin dış politikası da kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcıdır.
Beşincisi ve Ankara’daki zevat açısından en az önemli olanı, böylesi bir işgal girişiminin, BM Güvenlik Konseyi’nin ya da ahlaki üstünlüğü haiz geniş bir gönüllüler koalisyonunun desteği olmaksızın uygulamaya konulduğunda gayrimeşru addolunacağıdır.
Varsa, aklını henüz peynir ekmekle yememiş olan iktidar sahiplerinin şu acı hakikati müdrik olmaları gerekir:
Her kim ki Suriye’ye müdahalenize yeşil ışık yakıyor gibi görünmektedir, bilin ki onlar sizden bir an önce kurtulmak istiyorlardır...
Belki de bir taşla iki kuş vurmak niyetindedirler: Hem sizin üzerinizden TSK’yı kullanarak Suriye rejimini zayıflatıp bir siyasi çözüm için masaya oturtmak, hem de sonrasında sizden kurtulmak.
Türkiye’de de sizden kurtulmak isteyenler vardır. Ama bunun için ülkenin berhava olmasını göze alanlar vatansever değildir.
Unutmayınız, Irak, Arjantin ve Yunanistan’da baskı rejimlerinin sonunu, gerçeklikle rabıtasını yitirmiş liderlerin dış maceraları getirmiştir. Ama bu arada ülkeler ve halkları büyük bedeller ödemişlerdir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.