SURİYE’DE SÜREÇ HIZLANIRKEN
Bayram Bozyel
02 Ocak 2019 Çarşamba 17:52
2018 yılının son ayı Suriye’yle ilgili önemli gelişmelere sahne oldu. 2019 yılının Suriye’sinde sürecin daha da hızlanması kaçınılmaz.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, 19 Aralık’ta attığı bir twitte ABD askerlerinin Suriye’den çekileceğini açıklaması hem içerde hem de ABD dışında şok etkisi yarattı. Trump, Suriye’den geri çekilme kararıyla sadece birlikte çalıştığı güvenlik bürokrasisini boşa çıkartmakla kalmadı, aynı zamanda uluslararası müttefiklerini de hayal kırıklığına yol açtı. Söz konusu çekilme kararının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Aralık’ta yaptığı “Yakında Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapılacağı” açıklamasından sonraya denk gelmesi, Trump’a karşı yükselen tepkileri artırdı. Bu tepki dalgasının devamı olarak önce ABD Savunma Bakanı James Mattis, ardından da Obama döneminden beri ABD’nin IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk peş peşe görevlerinden ayrıldı. Özellikle de Türk Savunma Bakanı’nın Suriye’deki SDG güçlerine ilişkin olarak sarf ettiği “Onları çukurlara gömeceğiz” şeklindeki açıklaması ABD basınında ve siyasi çevrelerde Trump’ın kararını ahlaki açıdan sorgulama konusu haline getirdi.
Trump’ın aldığı kararın bu denli tepkilere yol açmasının asıl nedeni, bunun ABD’nin dünden bugüne Suriye, genel olarak da Ortadoğu’da izlediği stratejiyi boşa çıkartacak nitelikte olmasıdır.
Bu bağlamda şimdi haklı olarak sorulan sorular şunlar:
Birincisi, ABD, 2014 yılından bu yana içinde 69 ülkenin yer aldığı Uluslararası Koalisyon ile önce Irak son olarak Suriye’de IŞİD’in etkisiz kılınmasında tayin edici bir rol oynadı. Öte yandan, bu alanda elde edilen büyük başarılara ve Suriye’nin önemli merkezlerinden süpürülmesine rağmen IŞİD’in tümden yok edilmediği konusunda genel bir kanı söz konusu. Bu tablo içinde ABD’nin Suriye’den geri çekilmesi IŞİD’in yeniden hortlamasına ve kaybettiği alanlara dönmesine yol açmaz mı? Başka bir ifade ile ABD’nin apar topar bölgeden çekilmesi son 4-5 yılda IŞİD’e karşı verilen mücadeleyi berhava etmez mi?
İkincisi; ABD’nin Suriye’deki varlığının bir nedeninin de İran’ın bu ülkedeki etkisini kırmak ve Rusya’yı dengelemek olduğu biliniyor. ABD’nin son olarak İran ile 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesi ve ardından da İran’a karşı başlattığı çok yönlü ambargo göz önünde bulundurulduğunda, Trump’ın aldığı Suriye’den çekilme kararı ABD’nin söz konusu politikasıyla çelişen bir adım olarak değerlendiriliyor.
Üçüncüsü; ABD IŞİD’in bölgeden temizlenmesinde YPG’nin omurgasını oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri (SDG) ile iş birliği yaptı. Bu kapsamda SDG’ye büyük askeri teçhizat ve eğitim yardımında bulundu. ABD, Suriye coğrafyasının üçte birlik bir bölümünde SDG sayesinde kontrol sağlamayı başardı. Dahası, Türkiye’nin tepkilerini yatıştırmak amacıyla ABD’nin SDG’nin kuruluşunda bizzatihi rol aldığı bir sır değil. Bu durumda Amerika’nın Suriye’den çekilmesi aynı zamanda SDG’yi Türkiye, Suriye ve diğer güçler karşısında yalnız bırakmak anlamına gelmez mi? Başka bir ifade ile böylesi bir tutum ABD’nin güvenirliğini ilgili bütün müttefikleri nezdinden tartışılır hale getirmez mi?
Oysa daha bir ay öncesine kadar Amerikan’ın Suriye politikasında rol oynayan yetkililer “IŞİD’e karşı verilen mücadelede elde edilen kazanımları kalıcı kılacak mekanizmalar kurulmadan ABD’nin Suriye’den geri çekilmeyeceğini” en üst perdeden ifade etmişlerdi. ABD Savunma Bakanı James Mattis bundan bir süre önce Suriye’nin kuzeyinde sınır güvenliğini sağlayacak 30 bin kişilik bir silahlı gücün eğitiminden söz etmişti.
Trump’ın kararına kimler sevindi?
ABD başkanının Suriye’den çekilme kararı ülke içinde ve yakın müttefikleri tarafından şaşkınlıkla karşılanır ve şok etkisi yaratırken, bu durumu sevinçle karşılayanlar da az olmadı.
Söz konusu karardan en çok hoşnut olan hiç kuşkusuz iktidardaki Esad rejimi oldu. Rusya ve İran’ın doğrudan desteğiyle ayakta kalmayı başaran ve bu uğurda ülkesini kan banyosuna çevirmeyi göze alacak kadar barbarlaşan Esad yönetiminin, ABD’nin geri çekilme kararını, mutlak zaferi önündeki önemli bir engelin kalkması olarak gördüğüne kuşku yok. ABD’nin geri çekilmesinden sonra Esad yönetiminin Rusya’nın da desteğiyle bu ülkenin geri kalan üçte birlik bölümünde de kontrolü sağlayarak Suriye’nin bütününde zaferini ilan etmesi artık o kadar zor olmasa gerekir.
Amerika’nın çekilme kararından rejim kadar hoşnut olan iki ülkeden biri İran diğeri de Rusya. ABD’nin söz konusu çekilme kararından sonra İran’ın Suriye’de rahat bir nefes aldığı kesindir. Bundan böyle ABD baskısı ve sınırlaması olmadan İran, Suriye’de istediği gibi at koşturabilir bu ülkenin geleceğini şekillendirme işinde güvenle yoluna devam edebilir. ABD’nin geri çekilme kararının en çok rahatlattığı ülke baştan beri rejim için can simidine dönüşen Rusya oldu. Rusya bu durumda artık Suriye’de rakipsiz görünüyordu ve Suriye’nin geleceğini belirlemekte onu dengeleyecek önemli bir rakipten kurtulmuştu.
Ne yapacağını şaşıranlar
Türkiye uzun bir zamandan beri her fırsatta ABD’nin YPG/SDG ile kurduğu ilişkiden ve ona sunduğu destekten rahatsızlığını dile getiriyor, bu çerçevede ABD’nin Suriye Kürt bölgesindeki varlığını kendisi için bir tehdit olarak nitelendiriyor. Türkiye ile ABD arasında son yıllarda artarak devam eden gerilimin esas nedeninin ABD’nin Suriye Kürtlerine sunduğu destek olduğunu bilmeyen yok. Böyle bir durumda ABD’nin Suriye’den çekilme kararından en çok memnun olması gereken ülkenin doğal olarak Türkiye olması gerekirdi, ama paradoksal bir biçimde böyle değil.
24 Aralık tarihli Washington Post’un yazdığına göre bir süre önce Türk ve Amerikan başkanları arasında yaşanan telefon görüşmesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neden hala YPG’yi destekliyorsunuz” mealindeki sitemine karşılık, Trump’ın beklenmedik “Suriye sizin, biz çekiliyoruz” cevabı karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Türkiye’nin istediği, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonunda Rusya’nın kendisine sunduğu desteğin bir benzerini ABD’den alarak Fırat’ın doğusunda sınırlı operasyonlar gerçekleştirmek ve bu zafer üzerinden 31 Mart seçimlerine gitmekti. Ancak Trump ona “Suriye’yi vererek” altından kalkamayacağı bir yükün altına sokmuştu. Türkiye’nin istediği ise ABD’nin onayı ve güvencesi altında öngörülebilir bir operasyon girişmekti. ABD’nin Suriye’den tümden çekilmesi ise Türkiye’yi böyle bir güvence ve destekten yoksun bırakmış, Fırat’ın doğusuna yapılacak her türlü askerî harekât açısından belirsiz bir tablo ortaya çıkarmıştı.
Gelinen aşamada Türkiye’nin Fırat’ın doğusu ya da batısında ABD’nin onayı ve Rusya’nın izni olmadan herhangi bir askeri operasyona kalkışması oldukça zor. ABD’nin boşalttığı alana Türkiye’nin olası bir operasyon girişimine en başta Suriye yönetimi karşı çıkacaktır. Suriye’nin ABD’nin geri çekileceği bölgelerde kontrolü yeniden sağlamak amacıyla harekete geçmesi kaçınılmazdır. Öte yandan Esad rejiminin en iki büyük garantörü İran ve Rusya’nın Türkiye’nin ABD’den boşalan bölgeleri işgal etmesine göz yummaları için hiçbir neden yok. Bugüne kadar ABD karşıtlığında kurulan Astana ittifakında bir arada duran Rusya, İran ve Türkiye gibi üç benzemezin ABD’nin yokluğunda aynı uyum içinde yoluna devam etmeleri çok zor. Rusya ve İran’ın, rejimin ülkenin bütününde otoritesini kurmak için ABD’nin çekilmesini bir fırsat olarak değerlendireceklerini tahmin etmek zor değil. Büyük bir olasılıkla Türkiye’nin bölgeye yapacağı operasyonlarla böyle bir fırsatın heder olmasına izin vermeyeceklerdir. Her şeye rağmen yanlarında tutmak için Türkiye’ye Fırat’ın doğusunda sınırlı ve dar ölçekli noktalarda içeri girme fırsatı sunulabilir. Ancak Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonu benzeri geniş çaplı bir operasyon için Rusya’nın desteğini almak kolay olmayacak.
Özetle, Trump’ın ani çekilme kararı Türkiye’yi sevindirecek yerde şaşkına çevirmiş durumda. Cumhurbaşkanı, bu belirsiz durum nedeniyledir ki “pek yakında” yapacaklarını ilan ettikleri Fırat’ın doğusuna operasyon seçeneğini şimdilik askıya aldı.
Söz konusu süreç kapsamında şaşkına dönmüş olan aktörlerden biri de PYD/YPG kesimi. ABD’nin ani çekilme kararından sonra PYD, Türkiye’nin olası operasyon tehdidi karşısında hemen Suriye ordusunu bölgeyi savunmak için göreve çağırdı. Bu amaçla PYD bir yandan Esad rejimi ile birkaç koldan görüşmeler sürdürürken, öte yandan aynı şekilde onun Rusya ile görüştüğüne dair haberler söz konusu. Anacak bu burada temel sorun şu; Türkiye’nin ya da bir başka gücün Kürt bölgesine yönelik olası saldırısı karşısında PYD, öncelikli olarak rejime çağrıda bulunmak yerine neden kendi dışındaki Kürt güçlerinin desteğine başvurmaz, olası tehdidi Kürt güçlerini bir araya getirerek savuşturmaya kalkmaz? Suriye Kürtlerinden oluşturulan Roj peşmegelerinin bölgeye girişine izin vermeyip Kürt bölgesini savunması için rejim ordusuna davetiye çıkartmak tam bir şuursuzluk ve onur kırıcı bir gaflet değil midir? PYD böyle bir zamanda neden Güney Kürdistan’dan gerekli destek ve dayanışmayı almak için harekete geçmez? Suriye iç savaşı nedeniyle rejimin Kürt bölgesinden çekilmek zorunda kalması, Suriye Kürtlerinin kendi bölgelerini yönetmeleri ve defakto bir statünün temellerini atmaları için önemli bir fırsat ortaya çıkardı. Böyle bir fırsat ise ancak Güney Kürdistan deneyiminde olduğu gibi ulusal ölçekli bir uzlaşı, ittifak ve yönetimle mümkün olabilirdi. Bu olmadı, görünen o ki makara başa sarılacak; rejim diğer cephelerde zafer kazanınca, dönüp 2011 yılında PYD’ye teslim ettiği “emaneti” tekrar geri devralacak. Kürtler bunu hak etmemişti.
Trump şaşırtmaya devam ediyor
İçerde ve dışarda gelen yoğun tepkiler üzerine Amerikan Başkanı Trump’ın Suriye’den ani çekilme kararını revize ettiğine dair işaretler belirmeye başladı. Daha önce 60-100 gün gün olarak ifade edilen çekilme süresini, Trump, yıl başından önce Irak’taki ülkesinin askeri üssüne yaptığı ziyarette 4 ay olarak değiştirdi. Geri çekilme süresine ilişkin bu açıklamalar fazla bir anlam ifade etmese de Trump Suriye’den tümden çekilmeyecekleri yönünde dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Irak’ta bulunan üstlerinden Suriye’de operasyonlara devam edeceklerini dile getirdi
Geçen hafta sonu Trump’la Suriye’den geri çekilme kararını görüşen ABD Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'den çekilme sürecine ilişkin kendisine bilmediği şeyler anlattığını ve çekilme sürecinin şu aşamada yavaşlatıldığını söyledi.
Graham, Beyaz Saray’da Trump ile görüşmesinden sonra gazetecilere şu açıklamalarda bulundu. “Başkan, Suriye’den söz konusu olabilecek herhangi bir çekilmede şunları temin etmiş olacak: Bir, DAİŞ tamamen imha edilmiş olacak. İki, İran boşalan yerlere yerleşmeyecek. Üç, Kürt müttefiklerimiz korunmuş olacak. Başkan Donald Trump, çekilme süreci uygulanırken bu amaçların gerçekleşmesi için komutanlarımız ve müttefiklerimizle çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Bu açıdan 2019 yılının Suriye sorunu bağlamında zor ve yoğun geçeceğini öngörmek mümkün.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.